BİZE NE OLDU TOPLUM OLARAK CİNNET Mİ GEÇİRİYORUZ?

Böyle bir konuyu yazmak zorunda olmaktan büyük bir hicap duyuyorum. Ancak yazılı ve görsel basında onlarca olumsuz haberi duyunca belki bir nebze bu olumsuzluğu giderebilir miyim diye bu haftaki yazımı bu konuya ayırmak istedim.

Evet günün yoğun çalışma temposunun bitiminde evlerimize çekildiğimizde açtığımız TV kanalları haber bültenlerine neredeyse cinnet haberleriyle başlıyor cinnet haberleriyle bitiriyor. Aile içi anlaşmazlıklar, ticari anlaşmazlıklar ve ekonomik sıkıntılar gibi pek çok nedenden dolayı cinnet geçiren insanımız başkalarının hayatlarına son vermektedirler. Bu öylesine arttı ki artık yadırgamayıp normalmiş gibi davranmaya başladık. Biz böyle bir toplum değildik. Neden böyle olduk?  Bu tabloyu nasıl değiştiririz? Ne yapılmalı? Devlet olarak toplum olarak üzerimize düşen sorumluluklar nelerdir? Bu soruların cevapları için hepimizin kafa yorması gerek. Yoksa çocuklarımıza torunlarımıza iyi bir gelecek bırakamayacağız. Hayatımız bir kaos ve kargaşadan ibaret olacak. Bunu hiçbirimiz hak etmiyor.

Geçmişte yaşananlardan hiç ibret almıyoruz. Bir anlık öfkeyle hareket edip bir başkasının canına kasteden insanlar sonrasında pişmanlıklarını ifade ediyorlar; ama iş işten geçmiş oluyor.  İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy'un çok güzel bir tespiti vardır: Tarihi tekerrür diye ifade ediyorlar. Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi. Gerçekten çok doğru bir söz. Günümüz dünyasında insanların başkalarına yaptıkları zulüm ve baskının arkasında kendisini öne çıkarmak, menfaatini kollamak, statüsünü yükseltmek veya elindekini kaybetmeyi engellemektir. Bu kargaşayı ortaya çıkaran değerler sisteminin yeniden ele alınma ihtiyacı yok mudur? Bu konuda bir tarafta toplumun yapması gerekenler olduğu gibi diğer tarafta yönetimin yapması gerekenler yok mudur? Yönetimler metazorla bu değerler sistemini oluşturabilir mi? Bu sorular hep soruluyor. Bir kısmımız yönetimin radikal caydırıcı önlemler alması gerektiğini söylüyor. Bir kısmımız da toplumun önce kendisini düzeltmesi gerektiğini söylemektedir.

Birbirimize sabretmek, birbirimizi anlamaya çalışmak, birbirimizin derdiyle dertlenmek, mal mülk ve makam gibi konulara gerektiğinden fazla değer vermemekle bu problemlerin aşılabileceğini düşünüyorum. Bir kapısından girdiğimiz ve bir gün diğer kapısından çıkacağımız bu dünyada daimî olmadığımızı birer fani olarak daimi yaşayacağımız yer için yatırım yapmamız gerektiğini düşünmeliyiz.

Kişinin kendisiyle barışık huzur dolu ve hem kendisine hem topluma faydalı bir birey olması bir ütopya olmaktan çıkarılmalı pratikte uygulanabilir bir şey olmalı. Biz böyleydik. Yine Akif'in Almanya dönüşü söylediği ne yazık ki doğru olan şu sözdeki gibiyiz ne yazık ki. "İşleri var dinimiz gibi dinleri var işimiz gibi.” Batılı ülkeler, hukuk ve adalet sistemini iyi oturtmuşlar. Kanaatimce bu iki kavram ülkemizde biraz pörsüdü. Diğer bir husus ise lüks ve şatafat özendiriliyor. İnsanlar sadeliğe sade bir hayat sürdürmeye özendirilmeli. Gemisini kurtaran kaptan zihniyetinden vazgeçilmeli. Toplumdaki dejenerasyon eninde sonunda herkesi bulabiliyor.

Yüce Rabbimden bizleri rızası için çaba gösteren ve gerçek anlamda İslam'ı yaşayan kullardan eylemesini dileyerek yazımızı konuya uygun üç dörtlükle sonlandıralım.

Gelmedik mi dünyaya gitmek için

Sevdiklerimizi terk etmek için

Mizanda hesaba çekilmek için

Bu gazap bu öfke bu kasvet niye

 

Ölmek için hep yaşadığımızı

Kaybetmek için kazandığımızı

Sonunda toprak olacağımızı

Bilemedik, bilemiyoruz niye

 

Bir anlık oluşan öfke ve gazap

Sonunda hiç bitmeyen korkunç azap

Böyle mi emretmişti yüce Çalap

Güzellikler variken bunlar niye


Yazarın Diğer Yazıları