FİLİSTİN DUYARLILIĞIMIZ

1948 yılında işgal edilen zorla el konulan Filistin toprakları üzerinde kurulan İsrail, "Vadedilmiş Toprakları (el-Arzu'l-Mevûda)” ele geçirmek gayesiyle mazlum Filistinlileri yerlerinden yuvalarından etmeye devam etmektedir. Yaklaşık yetmiş yıldır Yaser Arafat gibi tanınmış şahsiyetlerin yürüttüğü intifada/halk direnişleri yapılmış olsa da ne yazık ki güçlü bir dış destek olmadığı için bu zulüm engellenememiştir. Türkiye'de Akparti iktidarı öncesinde Kral Faysal, Saddam Hüseyin, Kaddafi gibi liderlerin verdikleri destek anlamlı ancak yeterli olamamıştır. Geçmişte Türkiye solundan Batının bu İsrail yanlısı sömürgeci anlayışına karşı çıkan Cengiz Çandar gibi şahsiyetler de karşı bir duruş sergilemişler. Bu arada 1980'de İran'da yönetimi ele geçiren Şii yönetim de Filistin konusunda destekleyici bir tavır ortaya koymuştur. Ancak dünya üzerinde en çok ses getiren duruş, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Davos'ta İsrail devlet başkanına gösterdiği ve "One Minute” olarak bilinen tepki olmuştur.

Bütün bu direnişlerin, tepkilerin ve mücadelelerin niçin İsrail'i durduramadığı konusu çok önemli. Sonuç alınamayan bu girişimlerin yeniden gözden geçirilmesi gerekir. Bir kısmı sadece söylemde kalan "İslam ülkeleri” nin bir araya gelip birlikte karar alıp ve bunu uygulama cesareti göstermeleri şarttır.  Ancak ne yazık ki bu bir ütopyadan öteye gitmiyor. Dünya petrolünün üçte birini çıkaran ve tamamı Müslüman ülkelerden oluşan Körfez Ülkeleri, ekonomik güçlerini Filistin meselesinin çözümü için kullansalar olumlu bir sonuç alınabileceği kesin. İsrail'e destek veren başta Amerika ve İngiltere olmak üzere Batılı devletleri sadece güç ve kuvvet durdurabilir. Osmanlı Devleti'nin Fransa'da ortaya çıkan bir uygulamayı (dans) uzaktan gönderdiği bir talimatla durdurabilmesi gücün etkisidir.

Son günlerde Amerika'n Colarado Üniversitesinde başlayan ve birçok Batı ülkesine yayılan İsrail karşıtı eylemler, uyuyan ve tepkisiz kalan İslam ülkelerini de hareketlendirmesi buruk bir sevince sebep olmuştur. Bunun İslam dünyasından değil de Batıdan gelmesi burukluk, bizlere ilham kaynağı olması da sevince sebep olmuştur. Üniversitelerimizin birçoğu benzeri tepkiler göstermeye başlamışlardır. Geçmişte ne yazık ki göremediğimiz bir tablo. Üniversite yöneticileri de öğrencilerle birlikte İsrail'in Gazze'de yaptığı soykırımı kınamaktadırlar.

Bu tepkiler tabi ki çok önemli ve kıymetli, ancak bu zulmün durdurulabilmesi için başka bir şeyler daha yapılması gerekli. İslamiyet'in bayraktarlığını yapan Fatihlerin, Kanunilerin, Yavuzların, Selahattin Eyyubilerin, Abdulhamitlerin yetiştiği bir toplumun bu konuda bir şey yapamaması çok üzücü bir durum. Aslında bu sadece İslam'ın meselesi değil tüm dünyayı ilgilendiren bir konu insanlığa yapılmış bir suçtur. Masumların, kadınların, çocukların öldürülmesi kabul edilemez bir durumdur.

Türkiye ve bu konuya duyarlı ülkelerde İsrail menşeli ürünlerin satın alınması bu ülkeler için utanç verici bir durum. Acizane tavsiyem bu derdi üstlenen yöneticilerin acilen İsrail menşeli ürünlere alternatif yerli ürünlerin üretilmesi ve yaygınlaştırılması için adımlar atmasıdır. Türkiye hava savunmasında gösterdiği büyük başarıyı burada da gösterebilir.  İsrail menşeli ürünlerle ilgili özel sektörden firmaları bir araya getirip alternatif ürünlerin üretilmesine önderlik yapabilir. Ya da özel sektörden duyarlı firmalar kendileri durumdan vazife çıkararak bu üretime destek olabilirler. Sadece BOYKOT etmekle bir yere varılmaz. İsrail patentli ürünlere ihtiyaç duyulmamalı ve topluma alternatifler sunulmalı. Denebilir ki bazı ürünlerde alternatifler var. Toplum ilgi göstermiyor. O zaman da toplumsal bilinç için, toplumsal duyarlılık için stratejiler üretilmesi ve uygulanması gerekir.

Dünyada çoğunlukla Müslüman halkın karşı karşıya kaldığı tüm zulüm ve soykırımların bir an önce son bulmasını ve insanlığın barış ve esenlik içerisinde yaşamasını yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

 


Yazarın Diğer Yazıları