EDEBİYATIMIZDA BAHAR

 

Farsça kökenli bir kelime olan "Bahar”, soğuk havaların hâkim olduğu kışın sona erip havaların ısınmaya başladığı 21 Marttan 22 Haziran'a kadarki süre için kullanılan bir kavramdır. Mevsim anlamında Farsça'da yalın haliyle kullanılırken Türkçemizde başına ilk ifadesi getirilerek "ilkbahar” şeklinde kullanılır. Her ne kadar bazı kaynaklarda bahar kelimesinin "parlamak” anlamındaki Arapça "bahara” fiilinden geldiği ifade ediliyorsa da bu muteber bir görüş değildir. Çoğu kez ilkbahar mevsiminin başlangıcı olarak nitelenen ve pek çok ülkede kutlanan Nevruz ile birlikte kullanılır.

Arap edebiyatından esinlendiği kuvvetle muhtemel kasidelerin giriş kısmında "teşbib/nesib” denilen sevgiliye aşkı ve muhabbeti konu edinen mısralara yer verildiğine benzer şekilde Divan Edebiyatında kasidenin başlangıç kısmında "bahariye” adı verilen bölümde baharın güzelliklerinden bahsedilmekteydi.

Havaların ısınmaya başladığı, ağaçların yeşerdiği, çiçeklerin açtığı, kuşların öttüğü tümüyle bir canlanmanın başladığı Bahar ifadesi birçok anlamı içeren geniş bir mana yelpazesine sahiptir.

Daha çok Sufi amaçla kaleme alınmış şiirlerde cennet baharla tasvir edilir.

Yüce yaratıcının kudretinin tecellisinin görüldüğü bir mevsim olarak değerlendirilen Bahar rahmet mevsimidir. Bir taraftan baharla birlikte kışın yağan karlar erir, dereler, ırmaklar ve yer altı suları coşar; diğer taraftan yağmurlar bolluk ve bereket getirir.

Bahar gam, keder, hüzün, acı, ayrılık gibi duyguları temsil eden kışın bitişini sembolize eder. Adeta bir yeniden diriliş ve yeni bir hayattır. Hz. Îsâ'nın nefesi gibi ölülere can, gönüllere ferahlık verir.

Güz olarak da ifade edilen sonbaharın şiirlerde, şarkılarda genellikle insanın yaşlılık dönemini temsil etmesi gibi ilkbahar da çoğu zaman hayatının ilk dönemlerini, gençliği temsil eder.

Baharda havalar ılımandır. Bu münasebetle bahar orta yol ve itidal kavramlarıyla eşleştirilir. Bu konuda Nasreddin Hoca'ya atfen bir hikâye anlatılır. Hocanın yanında insanların ne kadar nankör oldukları kış gelince yazı; yaz gelince de kışı istedikleri ifade edilir. Hoca verdiği hikmet dolu cevapla taşı gediğine koyar. "Bre gafiller Bahara bir şey diyen var mı?” Tabii baharı bahar yapan kış ve yazdır. Bahar denge ve tevazunun simgesidir. Aşırılığa ilgi gösterilmeyip mutedil olmanın gerekliliğini sembolize eder.

Bahar aynı zamanda bütün canlı varlıkların aşk ve hemcinsine ilgisinin arttığı bir dönemdir.

Baharda esmeye başlayan "nesim” ve "saba” adıyla hafif, tatlı veya serin esen rüzgârlar şairlerin ilgisini çeker ve bunu mısralarına taşırlar. Ünlü divan şairi Nef'i'nin şu sözü çok meşhurdur: "Esdi nesîm-i nev-bahâr açıldı güller subh-dem/ Açsın bizim de gönlümüz sâkî meded sun Câm-ı Cem.” (İlkbahar rüzgârı esti, sabahleyin güller açıldı. / Bizim de gönlümüz açılsın, saki, Cemşid'in kadehini sun.)

Edebiyatımızda Bahar konusu pek çok şairimiz tarafından dile getirilmiştir. Bunlardan öne çıkanlar şunlardır: Orhan Veli Kanık (Derdim Başka), Can Yücel (Bahar mıdır?), Ziya Osman Saba (Beyaz), Bedri Rahmi Eyüpoğlu (Bahar ve Biz), Necip Fazıl Kısakürek (Canım İstanbul), Mahzuni Şerif (Bahar Ayları), Cahit Sıtkı Tarancı (Bahar Geliyor, Bahar Sarhoşluğu), Ziya Osman Saba (Baharı Beklerken Yazılmış Şiir), Ceyhun Atuf Kansu (Uyuyan Güzel Anneye), Nazım Hikmet (Bir Cezaevinde, Tecritteki Adamın Mektupları), Yahya Kemal Beyatlı (Erenköyü'nde Bahar), Ahmet Muhip Dıranas (Bahar Gökleri), Melih Cevdet Anday (Bir İlkbahar Şiirine Başlangıç), Edip Cansever (İkindi Üstü), Ahmed Arif (İçerde), Sezai Karakoç (Doğum), Turgut Uyar (Sevda Üstüne)

Bu baharın bulunduğumuz coğrafyada başta Gazze'de yaşayanlar olmak üzere tüm mazlum ve mağdurların baharı olması dileğimle.


Yazarın Diğer Yazıları