BİR ŞEHİR BİN HİKAYE MALATYA
SEVGİYE AÇILAN KAPILAR VEYA DİLARA
MODERN ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 3
SİYONİST İSRAİL VE EMPERYALİST AMERİKANIN YIKILACAĞI GÜNLER YAKINDIR.
ZELENSKİ, KOMEDİDEN DRAMAYA TERFİ ETTİ.
TÜSİAD’çılar topluma ve siyasete ayar vermeyi bırakıp, ülkemizin ekonomik meseleleriyle ilgilensinler
SURİYE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
LANETLİ TABLO
Taraftar Bunu Hak Etmemişti
Ortadoğu’da Yeni Oyun: Silahla Olmadı, Parayla Dene
Mikrofonla Ezan Okunurken Sağa/Sola Dönülür mü?
ÇUMRA KARKIN’DA TANDIR EKMEĞİNİN SICAK YOLCULUĞU
KIZILDERELİ KATLİAMI
Acı nedir bilir misiniz?
Honda Civic Yenilendi
Eğitim de denetim de şart
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Modern dönemde Arap romancıları, Türkiye'de Osmanlıdan Cumhuriyete değişen siyasi ve sosyal iklime paralel olarak kimi zaman olumlu kimi zaman olumsuz tepkiler göstermiştir.
Osmanlı Devletinin son dönemlerinde birçoğu Osmanlı çatısı altında olan Arap ülkelerinin yazarları, üç kıtada pek çok ülke toplumunu yönetmeye çalışan İstanbul hükümetinin başarılarını veya başarısızlıklarını, iradi veya gayri iradi yönelimlerini, farklı eksenlere kayma teşebbüslerini çeşitli vesilelerle irdelemişlerdir. On dokuzuncu yüzyıldan itibaren roman türünün Arap ülkelerinde yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte yazarlar düşüncelerini bu yeni yazı türünde iletmeye başlamışlardır.
1988 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Necip Mahfuz, Taha Huseyn, Tevfik el-Hakim ve Abbas Mahmud el-Akkad gibi yazarlar, Batıyla diyalog içerisinde olmanın gereğini savunurken Mustafa Sadık er-Rafii, Necip el-Kiylani ve Ali Ahmed Bakasir gibi yazarlar İslamî öze dönmenin, Müslüman ülkelerle işbirliğine gidilmenin gereğini vurgulamışlardır.
Arap dünyasında Batılı değerleri önceleyen Taha Huseyn, Selame Musa ve Necip Mahfuz gibi yazarlar yazılarında özellikle Cumhuriyet döneminde başlatılan Batı kaynaklı uygulamaları övmüşlerdir. Arap harflerini bırakıp Latin harflerine geçilmesini savunan Selame Musa, bu konuda Türkiye'yi örnek gösteriyordu. Böylesi bir değişimle Mısır'ın geleceğe doğru bir sıçrama yapacağını düşünüyordu.
Ancak Cumhuriyet dönemi uygulamaları hakkında olumsuz yaklaşım gösterenler de olmuştur. Modern Mısır edebiyatın önemli figürlerinden Yahya Hakkı, 1931-1935 yılları arasında Mısır'ın İstanbul konsolosluğuna sekreter olarak atanmış; burada Mustafa Kemal Atatürk hakkında çok şey okumuş; Abdülhak Hamid ve Yahya Kemal'in yanı sıra birkaç kez de Atatürk ile görüşmüştü.
Şükran Ekeman, Bir Portre: Mısırlı Yazar Yahya Hakkı (s.101-102) adlı eserinde kendisiyle yapılan bir söyleşide Hakkî'nın, Türkiye'de kaldığı günlerle ilgili şunları söylediğini aktarır: "Akşam sabah şapka giyme zorunluluğundan dolayı, adeta şapka giyme sanatını öğrendim, bir fesle beraber altı adet şapka satın almak zorunda kaldım. Türkiye cebri bir değişime uğratıldı; sonuçta geri gidişten başka da bir şey kazanmadı. Batı, Türkiye'yi, hiçbir zaman kendileriyle bir tutup bir Avrupa ülkesi olarak kabul etmeyecektir.”
Hilal Görgün, TDV İslam Ansiklopedisi "Heykel, Muhammed Huseyn” (XVII/289) maddesinde, Muhammed Huseyn Heykel'in kaleme aldığı "Veledî” adlı eserinde, İstanbul'a geldiğinde Osmanlı Sultanlarının oturduğu Yıldız Sarayı binalarının kumar oynanan kulüp, otel ve lokanta haline getirildiğini görünce çok üzüldüğünü ifade ettiğini aktarır.
23 Temmuz 1952 Mısır İhtilaliyle birlikte Arap dünyasında Rus yanlısı sol politikalar egemen olmaya başlamıştır. Mısır'da Nasır, Irak ve Suriye'de Baasçı yönetimler, halkı Osmanlı Türk hayranlığından uzaklaştırmaya çalışmışlardır; ancak toplumlardaki İslami duyarlılık ve bilinç, Osmanlı/Türk hayranlığının kaybolmasını engellemiştir. Arap dünyasının Batılılarla olan diyaloglarında yaşadıkları hayal kırıklıkları da Osmanlı hayranlığının daha da artmasına vesile olmuştur.
1987-1988 yılları arasında bulunduğum Mısır'da Kahire Arap edebiyatının bazı önemli şahsiyetleriyle görüşme imkanını elde etmiştim. Edindiğim izlenim, Arap dünyasının genel görünümü hakkında ipucu verdi. Aynı kürsüde görev yapan iki ayrı şahsiyet farklı bakış açılarına sahipti. Kahire Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı bölüm başkanı beni Necip Mahfuzla tanıştıran Abdulmuhsin Taha Bedr, Türkiye ve Türklere oldukça mesafeli Batılı düşüncelere daha yakın iken aynı kürsüde görev yapan roman türünde eserleri olan Prof. Dr. Taha Vadi, Türklere hayranlık duyan bir kişiydi. İslam Dünyasında ağabey rolünü üstlenecek yegâne ülkenin Türkiye olacağını söylemişti.
Tarihi romanlarıyla öne çıkan Hristiyan kökenli Lübnan asıllı Corci Zeydan, İstanbul'a Seyahat adlı eserinde Abdulhamid karşıtı İttihat Terakki yanlısı bir bakış açısıyla 1900'lü yılların başlarındaki İstanbul'u gözler önüne serer.
Pek çok eseri Türkçeye tercüme edilen Lübnanlı Hıristiyan Emin Maluf, başta Ölümcül Kimlikler adlı eseri olmak üzere Osmanlı ve Türkiye hakkında genelde olumlu şeyler söylemekle birlikte Doğunun Limanları adlı eserinde Adana'da İsyan adında annesi Ermeni olan bir Osmanlı prensinin hayatı üzerinden adeta Ermenilere bir zulüm yapıldığını söyler.
ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 2
MODERN DÖNEM ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 1
AHLAKI DİNDEN AYRI DÜŞÜNEBİLİR MİYİZ?
KENDİSİNE NOBEL EDEBİYAT ÖDÜLÜ VERİLEN İLK “MÜSLÜMAN” YAZAR NECİP MAHFUZDA DİN VE BİLİM İLİŞKİSİ
2024’Ü GERİDE BIRAKIRKEN
HAK AŞIĞI AHMED-İ KUDDÛSİ
ÖZGÜRLÜĞE SELAM SURİYE
ŞEB-İ ARÛS YOKSA ŞEB-İ URS MU?
DÜNYA EDEBİYATLARINDA KÖY VE KÖYLÜ İNSAN
DÜNYA EDEBİYATLARINDA ŞEHİR VE ŞEHİRLİ İNSAN