Küresel ekonomi durgunlukla yüksek enflasyon arsında bir bilinmezliğe sürükleniyor
KUR’AN VE İNSAN
PAMUK
Galibiyete Ciddiyetsizlik Yakışmadı
Ya 3 T’li (Tespit-Tenkit-Teklif) Konuşun, Ya da Ebediyen Susun!
Hüyük’te Turizm Bayramı
Aynı Depremi Bin Kere Yaşamak
İNSANA YATIRIM YAPMAK
NAMAZIM, HER TÜRLÜ İBADETİM, HAYATIM VE ÖLÜMÜM ALLAH İÇİNDİR
TÜRKİ CUMHURİYETLERİN JEOPOLİTİK KÖRLÜĞÜ
Dilli şeytan
REZİLLİK DİZ BOYU
Mart Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
İRAN – ABD İLİŞKİLERİ
Ramazan’da Sağlıklı Beslenme Önerileri
ÇUMRA KARKIN’DA TANDIR EKMEĞİNİN SICAK YOLCULUĞU
KIZILDERELİ KATLİAMI
Acı nedir bilir misiniz?
Türkiye son aylarda ciddi provokasyonlara maruz kaldı. En vahimi de günlerce işgal altında kaldığı için parkın adıyla anılan Gezi Parkı olaylarıydı. İşgal diyorum; çünkü başlama noktası refleksif bir çevreci bilinci ile denilse de sonradan ortaya çıkan bilgi ve belgeler gösterdi ki bütün bunlar kirli bir oyunun parçalarıdır. Diren gezi diyenlere inat halk seçimle iş başına getirdiği iradesini emanet ettiği iktidara dik dur eğilme diyerek yanında saf tuttu. Gerçek manada ise direnen siyasi istikrardı, Türk ekonomisiydi. 28 Şubat’ta olduğu gibi bazı vekillerin istifa edeceğini, siyasetin karışacağını, piyasaların altüst olacağını bekleyenlere inat yara almadan yoluna devam ediyor. Başbakan’ın Kuzey Afrika turunda olması siyasi karışıklık çıkarmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmüştü. Başbakan resmi gezisindeyken Türkiye’de Gezi, gezi olmaktan çıkartılıp diğer illerde de eylemler başlatılarak senkronize bir şekilde büyütülüp kaos oluşturuldu. Bu eylemlere hazırlıksız yakalanan devlet erkânı acemice kimi özür dilemiş, kimi hatırlanacağı üzere mesaj almıştı. Bir vatandaş olarak marjinal grupların ortalığı yakıp yıkmasından ziyade özür beyan eden devlet adamlarından kaygılanmıştım; ama bu kaygı başbakanın yurda dönüp dizginleri eline alması ile ortadan kalktı. Benzer olaylar Brezilya’da oldu ve cumhurbaşkanları eylemcilerle gurur duyduğunu açıkladı, bizde Ana Muhalefet lideri Kılıçdaroğlu vandalları alınlarından öpüyorum dedi. Ölüm ve sıtmayı görüp tercih yapmak zorunda kalmak böyle bir şey olsa gerek. Bunları görünce özür de dileseler mesaj da alsalar devede kulak değil diyor insan.
Bizim bizden başka dostumuz olmadığı ortada. Uzun vadede Türkiye yalnızlaştırılmak isteniyor. Hangi ezilen mazlum halkın yanında yer alsak ne dost dediklerimiz ne de müttefik dediklerimiz aynı safta. Bunu Mısır’da bir kez daha yaşadık. Mısır’da halkın iradesi tankların paletleri, askerin postalları altında ezilirken çıkarlarını her şeyin üstünde gören demokrasi havarileri darbenin adını dahi anmadılar. Bu ülkeler dünyaya demokrasi(!) ihraç etmeye işbirlikçilerini maddi yönden desteklemeye devam ediyor. ABD, oğul Bush döneminde ne hikmetse özellikle İslâm coğrafyasına meşhur demokrasilerini haçlı orduları eşliğinde bizzat götürüyorlardı. Obama’nın başkan olması ile dünyada ılımlı bir hava eserken aslında pek de bir şeyin değişmediğini ve değişmeyeceğini bu günlerde net olarak görüyoruz. Obama dönemi Amerika, demokrasi(!) dağıtımını hem dünya hem de kendi kamuoyunun tepkisini çekmeden üstelik daha masrafsız bir yöntem kullanarak ülkelerdeki işbirlikçilerine yaptırıyor. Bazı ülkelerde sermaye sahipleri, bazı ülkelerde ise Mısır’da olduğu gibi taşeron ordulara müdahale yaptırmak suretiyle demokrasiler rafa kaldırılıyor. Onların gözünde İslâm ve demokrasi beraber olamaz.
Şimdi de çıkmışlar Mısır’da biran evvel demokrasiye geçilmeli diyorlar. Demokrasinin ilk adımı değil midir seçim? Seçimsiz demokrasiden söz edilebilir mi? Daha bir yıl önce Mısır’da seçim yapılmamış mıydı? Ne oldu da % 51,7 oy alan bir lider darbe ile yönetimden indirildi? Ve daha pek çok sorunun cevabı Mısır halkını tatmin etmedi. Halk seçimle getirdiğine sahip çıkmak için meydanlara indi. Taşeron Sisi, yaptığı hainliği haklı çıkarmak adına namaz kılan halkı tahrik etmek için üzerlerine ateş açtırıyor. Haklı davalarında pasif direnişe devam eden Müslüman Kardeşler seçimle iktidara geldiler. Gayri Mübarek, diktatör otuz yıl ülkeyi demir yumrukla yönetirken sesini çıkarmayan ordu, Mursi’ye bir yılı çok gördü. Arkasından refah sınır kapısının kapanması, Arabistan gibi Müslüman bildiğimiz ülkelerden darbeye maddi destek gelmesi, Mısır’ın arka sokaklarında eylemcilere paralar dağıtılması akışında bir halk hareketi olmadığını ortaya koyuyor. Bunca zaman boyunca iktidara gelemeyen halk, seçimle iktidar yüzü görmüş yönetilen olmaktan çıkmış yöneten olmaya başlamıştı. Bu da seçim yoluyla olmuştur. Demokrasiyi rafa kaldıran ordu, böylece darbeyle tek yolu da kapamış oldu. Dünya ve Mısır ordusu günlerdir meydanlardaki Mursi taraftarlarını halk olarak görmemeye devam ederse ve görmezden gelinenlerin sabrı bir yerde taşar. Silahlanıp aktif direnişe geçerse iç savaş kaçınılmaz olur. Türkiye’nin vatandaşlarını Mısır’dan tahliye etmeyi düşünmesi bu ihtimali güçlendiriyor.
CHP – Mısır / Mısır Ordusu
İkisinin de en büyük özelliği kaşıklıktan bir türlü kurtulamamasıdır. Kılıçdaroğlu bir kaset darbesi ile CHP’nin başına geçmişti. CHP, darbelere çanak tutar orduyu darbeye davet eder. Mısır ordusu doğrudan darbe ve Firavunlara uşaklık yapar, namaz kılan halkına kurşun sıkar. Türkiye’de son dönemde yaşananların az da olsa güzel yanı var. Mesela CHP ve türevleri ordudan ümidini tamamen kesmiş. Darbe çığırtkanlığı yapmadılar. Ancak Mısırdaki darbeyi duyunca darbe ümitleri yeşermiş olmalılar ki darbe kabul edilemez dedikten sonra bol “ama”lı, “ancak”lı, “lakin”li, “fakat”lı cümleler kurdular. İçlerinden birileri çıktı Mısır’daki darbeyi desteklemeliydik diyerek bu demokrasi ayıbının hangi tarafında olmalıydık kabilinden tartışmalar yaptılar. CHP’nin zihninde postalın silinmesini görmek ne kadar sevinç vericiyse, kovuldukları Avrupa kapılarından mektuplarla yardım dilenmek şanlı bir tarihi olan Türk milleti için o kadar utanç vericidir. Suriye’de katliamcıların yanında olanlardan Mısır’da mazlumun yanında olmasını beklemek akıl kârı değil.
Diren Mısır
Tahrir’e bakıp Taksim’e selam gönderenler boşuna heveslenmesin bu millet oyunu gördü. Oyunu hak edene verdi. Taksim’den Erdoğan’ı devirebilselerdi Tahrir’den Mursi’ye sadece uyarı çıkardı. İslâm tarihi bin dört yüz sene evvel bunları yaşadı. Firavun’un torunları Ebu Cehiller, Müslümanları inandıkları davadan vazgeçirebilmek için türlü eza işkencelerle zulümler yaptılar. Bunun için de güçsüzler yoksullardan başladılar. Müslüman Mısır halkı yoksul olabilir; ama doğru yoldadır. Bu Mursi davası değil hilal ve haç savaşının farklı bir cephesidir. Bu cephede Mısır düşerse demokrasi düşer, İslâm coğrafyası kaybeder.
Bir Ufuk Turu da Böyle Geçti
Paralel Bir Dünya Kuruyorlardı
Haddinizi Bilin
Büyükşehir’den Beklentiler
2 Kuzey + 1 Güney Doğu = Kürdistan Mı?
Yöneticilik Nedir, Lider Kimdir? (2)
Yöneticilik Nedir, Lider Kimdir? (1)
Benim İçin Mevlana
Yük Hâline Getirilen Kurum ve Sendikalar
Kadına Fiske, Topluma Balyozdur