İNSANA YATIRIM YAPMAK
NAMAZIM, HER TÜRLÜ İBADETİM, HAYATIM VE ÖLÜMÜM ALLAH İÇİNDİR
DÜŞÜNCE DURUMUMUZ NEDİR?
TÜRKİ CUMHURİYETLERİN JEOPOLİTİK KÖRLÜĞÜ
Dilli şeytan
REZİLLİK DİZ BOYU
Altın Bitcoin dâhil hiçbir rakip tanımıyor…
CHP entübe aşamasında…
Ölümden Kim/Niçin Korkar?
SÂBIGUN
Çok Kötü Oyunla Galip Gelmek
Ölümüzü Seviyorlar Bizim!
Mart Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
İRAN – ABD İLİŞKİLERİ
Ramazan’da Sağlıklı Beslenme Önerileri
ÇUMRA KARKIN’DA TANDIR EKMEĞİNİN SICAK YOLCULUĞU
KIZILDERELİ KATLİAMI
Acı nedir bilir misiniz?
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
Osmanlı Devleti'nin manevi kurucusu olarak bilinen Şeyh Edebali'nin söylediği güzel bir söz vardır. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Bu söz ele alacağımız konuyu çok iyi özetliyor. Her şeyin ekseninde insan vardır. Hareket noktamız insan olmalıdır.
Yöneticiler yönetimlerini uzun süreli sürdürmek istiyorlarsa veya ülkenin geleceğini garanti altına almak istiyorlarsa insana yatırım yapmalılar. İnsanların bir araya gelerek oluşturdukları toplumları göz ardı eden yönetimler, eninde sonunda yok olup gidiyorlar. Tarih bu tür örneklerle doludur. Bakın Emevîler'e. Toplumun sadece belli bir kesimini (Arapları) önceleyip diğer kesimleri yok sayması toplumda dalga dalga bir tepkinin oluşmasına sebep oldu. "Mevali” denilen Arap olmayan Müslüman nüfus "Şuubiyye” doktrini etrafında yönetim karşıtı politikalar oluşturdular. Ebu Müslim el-Horasani'nin başlattığı bir halk hareketi karşısında duramayan Emeviler yıkılıp yerine Abbasiler kuruldu. Abbasiler selefleri Emeviler'in tarafgir politikalarının dışına çıkıp Türkler ve İranlılar başta olmak üzere Arap olmayan grupları da yönetim mekanizmasının içerisine aldılar. Daha uzun süreli ayakta kalabildiler. Endülüs yöneticileri toplumu esas almayıp kendi yönetimlerinin bekasını hedefe koydular, yıkıldılar. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Esasen insana yatırım yapmak derken yol, su, köprü gibi temel ihtiyaçlarını karşılamaktan öte, eskilerin "insan-ı kâmil/ideal insan” dedikleri insan tipini oluşturmak olmalıdır. Eski başbakanlardan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın "Önce Ahlak ve Maneviyat” söylemi bence çok doğru bir söylemdi. Yönetim olarak topluma yol su elektrik gibi temel hizmetler götürmek tek başına yeterli değildir. Manevi yönü güçlü ahlaklı insan yetiştirmek gerekir.
Eğitim, sağlık, kişisel gelişim, sosyal beceriler ve etik değerler gibi alanlara yapılan yatırımlar, bir toplumun uzun vadeli başarısının temel taşlarıdır. Eğitime yapılan yatırım, bireyin potansiyelini keşfetmesini sağlar. Sağlık alanında atılan adımlar, daha üretken ve mutlu bireylerin ortaya çıkmasına katkı sağlar. Aynı şekilde, insanın psikolojik ve duygusal ihtiyaçlarına değer vermek, toplumsal dayanışmayı ve huzuru artırır.
Yönetimler caydırıcı yasalarla istenen sonucu elde edemeyeceklerdir. Örneğin rüşvet alma/verme konusu iki kişi arasında gizli gelişen bir olaydır. Türkiye'de önemli görevlerde bulunmuş yöneticiler "alan da memnun veren de memnun” söylemi üzerinden bunun engellenemeyeceğini söylemişlerdir.
İnsana yapılan her yatırım, geleceğe atılan sağlam bir adımdır. Bugünün çocuklarına verilen kaliteli bir eğitim, yarının liderlerini yetiştirir. İnsanı merkeze alan her çaba, daha adil, daha gelişmiş ve daha huzurlu bir dünyanın inşasına katkı sunar. Unutulmamalıdır ki; insanı yüceltmeden, hiçbir yatırım gerçek anlamda değer kazanmaz.
Türkiye'nin son yirmi üç yılına damga vuran AK parti hükümeti, insana yatırım konusunda ciddi adımlar atmasına rağmen daha iyisini yapabilir miydi diye de sorgulamanın yerinde olduğunu düşünüyorum. Uzun bir süre Türkiye'de yıllara sâri yabancı güçlerin etki ve nüfuzunu silmeye odaklanan hükümet ajandasındaki programı uygulayamadı. Ne yazık ki etkin bir vesayet, başka bir etkin vesayetle yok edilmeye çalışıldı. Bu ikinci vesayetten ise 15 Temmuz 2016'da kurtulmak mümkün oldu. Yabancı güçlerin desteklediği taşeron konumundaki grupların oluşturduğu terörden de nihayet kurtulmak üzereyiz.
Ancak bütün bunlar Ak parti hükümetin insana yatırım yapma konusundaki eksiklerini bertaraf etmez. Kontrolsüz sosyal medya ve daha fazla tüketimi lüks ve konforu öne çıkaran, toplumdaki yozlaşmayı güya önlemek adına ne yazık ki daha da yayılmasına sıradanlaşmasına vesile olan televizyon kanalları günden güne toplumun bozulmasına vesile olmaktadır. Ne yazık ki hem toplum hem de yönetim olarak olanları sadece seyretmekteyiz. Müdahale etmemekteyiz. Bunun günün sonunda hem bizlerin hem de yönetimin sonunu getireceğini göz ardı ediyoruz.
Diğer taraftan ciddi ve stratejik bir plan oluşturulup yeni bir kuşak oluşturulabilirdi. Türkiye çapında ilkokuldan itibaren kaliteli bir eğitimin verildiği okullarda yetişen vatanını seven milli bir duruş sergileyen ahlaklı ve nitelikli bireylerin siyasi görüşlerine bakılmadan önceden yönetici olarak hazırlanıp günü geldiğinde değişik statülerde görevlendirilip ülke olumlu bir yöne sevk edilebilirdi.
LİYAKAT MI SADAKAT MI?
KONYADA TRAFİK
EDEBİYATIMIZDA AYASOFYA
EDEBİYATIMIZDA BAHAR
SANA DÜN ALAADDİN TEPESİNDEN BAKTIM AZİZ KONYA
SURİYEYİ BEKLEYEN TEHLİKELER
MODERN ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 3
ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 2
MODERN DÖNEM ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 1
AHLAKI DİNDEN AYRI DÜŞÜNEBİLİR MİYİZ?