NAMAZIM, HER TÜRLÜ İBADETİM, HAYATIM VE ÖLÜMÜM ALLAH İÇİNDİR
DÜŞÜNCE DURUMUMUZ NEDİR?
TÜRKİ CUMHURİYETLERİN JEOPOLİTİK KÖRLÜĞÜ
Dilli şeytan
REZİLLİK DİZ BOYU
Altın Bitcoin dâhil hiçbir rakip tanımıyor…
CHP entübe aşamasında…
Ölümden Kim/Niçin Korkar?
SÂBIGUN
Çok Kötü Oyunla Galip Gelmek
Ölümüzü Seviyorlar Bizim!
LİYAKAT MI SADAKAT MI?
Mart Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
İRAN – ABD İLİŞKİLERİ
Ramazan’da Sağlıklı Beslenme Önerileri
ÇUMRA KARKIN’DA TANDIR EKMEĞİNİN SICAK YOLCULUĞU
KIZILDERELİ KATLİAMI
Acı nedir bilir misiniz?
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
Tefekkür, ‘düşünmek' demektir. Herhangi bir konuda derin düşünerek onun şuuruna varmaktır. Tefekkür insana mahsus bir özelliktir ve bu yüzden insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özellik tefekkürdür.
İslâmiyet'te düşünmek çok önemlidir. Kullar zikrin kemaline ermek istiyorlarsa, dünyada ve kâinatta sergilenen ilahi kudret tecellileri üzerine derin bir şekilde tefekkür etmelidirler.
Selim bir akıl ve kalple tefekkür eden bir Mümin için; kâinatta sergilenen ilâhî kudret kanıtlarının her biri feyz alınacak, hayret edilecek ve ibret alınacak şeylerdir.
İbret almak için bakan Müslüman, insanın yaratılış safhalarını, vücudundaki benzersiz sistemleri, çevresindeki diğer canlıları, yeryüzünü, gökyüzünü, atomun moleküllerini, Güneş Sistemini ve en minik detaydan en büyük fezaya kadar daha birçok şeyin üzerine tefekkür eder ve baktığı her şeyde Allah'ın (c.c.) kudretini görebilir.
İnsanoğlunun idrakinin sınırlarını zorlayan sonsuz yaradılış ve nimet üzerine tefekkür etmek, Allah'ın (c.c.) yarattıklarını düşünmek, sevaplarını ve günahlarını düşünmek, azaplarını ve mükâfatlarını düşünmek, akıl ile doğruyu düşünmek, tefekkürün gerekliliklerindendir.
Bir Müslüman hayatın her alanına her an tefekkür ile yaklaşmalı, tefekkür etmeyi de ona sağlayanın yine Allah (c.c.) olduğunu unutmadan şükür ile yaşamalıdır.
Tefekküre ihtiyacımız var. Hadiselere ibret nazarıyla bakıp bir sonuç çıkarması, her olayın yaratıcısının Rabbimiz olduğunu bilince, hayat tarzımız değişiyor. Bir başka bakıyoruz insanlara, olaylara, tabiata...
Pekiyi, Tefekkürle bir başka deyişle düşüncemizi geliştirerek namazlarımızı daha anlamlı hale getiriyor muyuz? Aile sohbetlerimizin içi doluyor mu? Birbirimizi anlamaya çalışıyoruz muyuz? Müsamahalı tavır sergilemekte neredeyiz?
Daha fazla sabretmeyi, daha çok şükretmeyi denedik mi? Deniyor muyuz? Yoksa ufacık bir şeyde sinirlenip her şeyi berbat mı ediyoruz?
Bir anket yayımlamış TÜİK; En dindar şehirler anketi. Önce camilerin çokluğuna göre değerlendirmiş anket. Bu durumda ilk sırayı İstanbul alıyor. Öyle veya böyle, camilerin çokluğu ile mi ölçülür dindarlık yoksa gerçekten dindarlığın uygulanması, Kur'an'ın hayata geçirilmesiyle mi ölçülür? Necip Fazıl merhum der ki;
"Namaz, camiden çıktıktan sonra, Hac, Kâbe'den döndükten sonra başlar”. Evet çok cami, dindarlık alameti olamaz. Asıl dindarlık camileri doldurmak ve camiden çıktıktan sonra hayatımızı Müslümanca yaşamakla olur. Camiler dolmuyorsa, ne kadar cami yaparsan yap, onlar sadece bir bina görselinden öteye geçmez.
Bunu diğer olaylara da uygulayabiliriz. Mesela; Kur'an; "Gıybet etmeyin”, "Terazide hile yapmayın”, "Adaletten ayrılmayın”, "Bir fasık haber getirdiği zaman araştırın”… der. Bunları hayatımızın nirengi noktası yapıyor muyuz?
İşletme sahipleri, yanlarında çalıştırdığı elemanların maaşlarını, alın terlerini istismar ediyor mu? Devlete olan vergisini hilesiz ve zamanında ödüyor mu? Güven içinde yaşadığımız ülkemize gereği gibi hizmet ediyor muyuz? Zekâtımızı; fakirin, yoksulun, muhtacın hakkıdır diyerek eksiksiz ve geciktirmeden veriyor muyuz?
İlahi mesajların canlılığını koruduğu, Kur'an ilkelerinin hala taze durduğu ve güncel olduğu, toplumu düzene sokmakta en etkili yöntem olduğu gerçeğini bir kez daha düşünmek zorundayız.
Aslında Allah'ımızın direktiflerinden dışarı çıkmanın mümkün olmadığını görmek ve tefekkür etmek mecburiyetindeyiz. İnsan, teknolojide, teknikte, medeniyette, ilimde… ne kadar ilerlerse ilerlesin Rabbimiz isterse küçücük, gözle görülmeyen bir nesneyle dünyanın altını üstüne getirme gücüne sahip!
Bu yüzden Kur'an'ı ve İlahi mesajları laf olsun diye değil, bize hayat versin, bizi terbiye etsin ve bizi insanlaştırsın diye okumak ve değerlendirmek gerekir.
Aşkı Yaşayan Bilir!
Elle tutulmayan, yaşanan hayat,
Aşkı yaşayanlar, gelsin meydana,
Damarda kan gibi, taşınan hayat,
Aşkı yaşayanlar, gelsin meydana!
Canı canan bilir, var da ona sor,
Mecnun'u Leyla'yı, gör de ona sor,
Aşk ateşi neymiş, bir de ona sor,
Aşkı yaşayanlar, gelsin meydana!
Allah'ı bilenler, yoldan çıkmıyor,
Hak yolda gidenler, kirli akmıyor,
Harama, kötüye dönüp bakmıyor,
Aşkı yaşayanlar, gelsin meydana!
Hacerler misali, çöllere dalan,
İsmail'ler gibi, kurbanlar olan,
Hatice timsali, Habibi bulan,
Aşkla yaşayanlar, gelsin meydana!
KONYA’DA ZAMAN
ÇOCUKLUĞUMDAKİ KONYA
BİR KÜLTÜR İNSANI: FAHRİ ÖZPARLAK
BOYKOT
BİR BAYRAM BÖYLE GEÇTİ
OLAYLARA ŞİİRLERİMLE CEVAP
YAZARLAR İFTARDA BULUŞTU
İNSANA SADAKAT YAKIŞIR
ÇANAKKALE RUHU; ANADOLU İRFANIDIR
HEPİMİZE YETECEK KADAR YER VAR DÜNYADA