İNSANA SADAKAT YAKIŞIR

 

 

Ziya paşa şöyle der:

 

"İnsana sadakat yakışır görse de ikrah,

Yardımcısıdır doğruların hazreti Allah”

 

İslam'ın temel ilkelerindendir "Doğruluk”. Kur'an; "Sırat-ı Müstakim” den söz eder. Fatiha suresinde her gün beş vakit namazımızda kırk sefer tekrar ettiğimiz bu ayet, bize; "Emir olunduğun gibi doğru ol” ayetini hatırlatır. Sevgililer sevgilisi Hz. Peygamber Efendimiz: "Beni Hud suresindeki; "Emir olunduğun gibi dosdoğru ol” ayeti yaşlandırdı” der. Ayrıca; Müminlerin asla yalan söyleyemeyeceğini, imanla yalanın bir arada bulunamayacağını belirtir.

Yine Kur'an'ı Kerimde; "İhlas”tan söz edilir. Amel-i salih yapanların asla huzursuz, rahatsız olmayacaklarını, onların kurtuluşa ereceklerini belirtilir. İman ile amel-i salihin yani ahlaklı ve dürüst davranışın birlikte zikredildiğini görürüz. Bütün peygamberlerin görevleri arasında dürüst olmak ve dürüstlüğü ikame etmek yatmaktadır.

 

"Doğruluktan ayrılmayınız. Muhakkak ki doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğru olanı ararsa Allah katında ‘sıddîk' (özü sözü bir olan kişi) olarak yazılır. Yalandan sakının! Çünkü yalan kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleyip, yalanı araştıra araştıra Allah katında yalancı olarak yazılır.” (Müslim, Birr, 105)

 

"İman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir şahsın kalbinde birlikte bulunamaz.” (İbn Hanbel, II, 349)

 

"Şu dört özellik kimde bulunursa o, tam bir münafık olur. Kimde bu niteliklerden biri bulunursa onu terk edinceye kadar kendisinde münafıklıktan bir özellik vardır: Kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder, konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, husumet ettiğinde haddi aşar.” (Buhârî, Îmân, 24)

 

 "Dürüst ve güvenilir tüccar; peygamberler, sıddıklar (dosdoğru kimseler) ve şehitlerle beraberdir.” (Tirmizî, Büyû‘, 4)

 

Peygamberlikten sonra en yüce makamdır doğruluk. Allah Teâlâ kendilerine lütufta bulunduğu kişileri sayarken peygamberlik makamından sonra dosdoğru olanlara (sıddîk) yer vermiş, onların Allah katındaki manevi derecelerinin yüceliğini göstermiştir. Böylelikle doğruluğun karşılığına en zengin mükâfatı koymuştur: "Korkmayın, kederlenmeyin, size vadolunan cennetle sevinin!” (Fussilet, 41/30)

 

Durum bu merkezde olunca; "Ben Müslümanım” deyip de her sözü her işi, her davranışı yalan, riya, gösteriş ve hile olan insanlarla yol yürünemeyeceğini bu ifadeler bize anlatmaktadır.

"Yalancının evi yanmış kimse inanmamış”, "Yalancının mumu yatsıya kadar yanar”… buna benzer birçok güzel söz ve deyimlerimiz mevcut dilimizde. Hayatı yalandan ibaret olanların, ne ülkeye, ne insanlığa ve ne de kendine faydaları olur.    

 

             

     Gâvur Uşağı!

 

Ekmeğimi yedi suyumu içti,

Havamı soludu köprümden geçti,

Müslüman göründü düşmanca biçti,

Öze kurşun attı gâvur uşağı!

 

"Himmet” sözlerini kekelediler,

Timsah gözyaşıyla yakaladılar,

"Cemaat” adını lekelediler,

Söze kurşun attı gâvur uşağı!

 

Vatanseverlere öfke kustular,

Halka kurşun attı meclis bastılar,

"Yapmayın” diyene yafta astılar,

Bize kurşun attı gâvur uşağı!

 

Darbelerle kalktı darbeyle yattı,

Münafıklık yaptı fitneler kattı,

Vicdan iflas etti ahlakı sattı,

Naza kurşun attı gâvur uşağı!

 

Vay Haline!

 

Yalan dolan sözleriyle,

Günah dolu özleriyle,

Kanlı postal izleriyle,

Gezenlerin vay haline!

 

Yaratanın kelamını,

Dostlarının selamını,

İbret dolu meramını,

Duymayanın vay haline!

 

Hak nizamı bozanların,

Yiyip yiyip azanların,

Kadın çocuk ezenlerin,

Âhirette vay haline!

 

Feryatları duymayanın,

Dost sözüne uymayanın,

Müslümanı saymayanın,

Şu hayatta vay haline!

 

 

 

 

Zalimleri salanların,

İlgisizce kalanların,

Katliama dalanların,

Ezel ebet vay haline!


Yazarın Diğer Yazıları