DOLAR
38,39
EURO
43,61
STERLİN
51,17
GRAM
4.166,76
ÇEYREK
6.848,07
YARIM ALTIN
13.687,14
CUMHURİYET ALTINI
27.247,11

Aynı Depremi Bin Kere Yaşamak

Yine bir sarsıntı, yine bir panik, yine aynı sorular. İstanbul'da yaşanan 6.2 büyüklüğündeki deprem bir kez daha gösterdi ki biz sadece fay hatlarının değil, unutkanlığın ve eylemsizliğin de tam ortasındayız. Deprem anında birbirimize sarılmayı, yardıma koşmayı, yıkıntılar arasında insanlık onurunu korumayı iyi biliyoruz. Bu, millet olarak en gurur duyulacak yanımız. Ama gelin görün ki iş kalıcı çözüm üretmeye geldiğinde aynı filmi başa sarıyoruz.

Sorsanız herkes deprem uzmanı. Kimi "öncüydü” diyor, kimi "artçıydı.” Bir başka uzman "asıl deprem bu değil,” derken öbürü "asıl bundan sonra gelir” diyor. Peki biz ne yapıyoruz? Televizyon karşısında ağzı açık bekliyoruz. Oysa sormamız gereken asıl soru şu: Biz İstanbul için ne yaptık?

600 bin konutun dönüşmesi gerekiyor deniyor yıllardır. Bunu ilk defa duymuyoruz. Bu sayı, içinde çocukların, yaşlıların, annelerin yaşadığı, bir gecede yok olabilecek hayatları temsil ediyor. Ve evet, bu yapılabilir. Kahramanmaraş depremlerinde nasıl olduysa, İstanbul'da da olur. Güney illerimizi etkileyen depremlerden sonraki iki yılda devlet yaklaşık 300  bin konut üretti. 200 bini de yapım aşamasında… Çok rahat yapılır.Hem de daha iyisi… Devlet bu kudrete sahip. Belediyeler bu organizasyonu yapabilir. Ama önce niyet, sonra irade, sonra da lafı bırakıp işe koyulmak gerek.

İstanbul'un sorunu sadece çürük binalar değil. Plansızlık, vizyonsuzluk, popülizm, reklam kokan projeler ve günü kurtarma politikaları. Şimdi depremin meydana geldiği konumda hapiste olan eski başkan 100 bin deprem konutu sözü vermişti. 1 tane bile ortada yok.

İstanbul'da konut yapmak yetmez; o konutları doğru yere yapmak, ulaşımı düşünmek, toplanma alanlarını planlamak, parkları, okulları, hastaneleriyle birlikte inşa etmek gerek. Bu bir inşa süreci değil, bu bir medeniyet inşasıdır.

İstanbul'un 39 ilçesi var. Her belediye kendi ilçesinde 10 bin konut yapacak desek, Büyükşehir 100 bin üstlense, kabaca eder 500 bin konut. Devlet de elini uzatsa… 200 bini konutu da TOKİ inşa erse… Okulları, hastaneleri, parkları, altyapıyı tamamlasa…Bu iş olur. Ama tartışmayı değil çalışmayı öğrenmemiz gerek. Deprem değil, bina öldürür. Depremin büyüklüğünü bize belirleyemeyiz ama şiddetini belirleyebiliriz. Sağlam şehitler üreterek depremin şiddetini azaltabiliriz. Bu bizim elimizde. Maalesef hâlâ bunu öğrenemedik.

Şimdi bir dönüm noktasındayız. Yine unutacağız mı? Yoksa bu sefer farklı mı davranacağız? Her defasında "Bir daha böyle olmasın” deyip, sonra aynı hataları yapmaya devam mı edeceğiz?

Artık karar vermeliyiz. Aynı depremi bin kere yaşamamak için, bir kere sağlam yapmalıyız. Biz sağlam yaparsak bina sağlam durur. Bu millet her zorluğu aştı, bu da aşılır. Yeter ki konuşmayı biraz azaltıp, taş üstüne taş koymaya başlayalım.

Unutmayalım, İstanbul'un kaderi bizim irademize bağlı. Evet,  deprem külli iradenin bir tezahürü bunu biliyoruz. Ama sağlam şehirler yapmak cüzi irademizin eseridir.

Yazarın Diğer Yazıları