ÖZGÜRLÜĞE SELAM SURİYE

 

 

Bu günlerde en uzun sınırlara sahip olduğumuz komşumuz Suriye ve Suriyeliler, yıllar sonra gelen özgürlüğün tadını çıkarmakta. Umarım bu tat kalıcı olur ve diğer ülkelere de nasip olur.

Köklü bir tarihi geçmişe sahip olan Suriye, pek çok ülke tarafından yönetilmiş, birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Başkent Şam, Emevî Devletine başkentlik yapmış, bölgede Bağdat, Kudüs ve Kahire ile birlikte öne çıkan dört şehirden biri olmuştur.

Yaklaşık dört asır Osmanlı toprağı olan burası ne yazık ki Birinci Dünya Savaşı sonrası Batılılar tarafından kurulan kurtlar sofrasında paylaşılmış, Batılı sömürgeciler tarafından yönetilmeye başlanmıştır. 1948'de bir çıbanbaşı olarak kurulan İsrail'in yayılmacı politikasına destek veren Batılılara karşı Rus yanlısı Baasçı düşünceye sarılan bölge ülkeleri farklı bir eksende hareket etmeye başladılar. Bu Baasçı anlayışla hareket eden Şiiliğin taşkın kolu Nusayri mezhebine mensup Hafız Esed, ülkenin yüzde 75 nüfusuna sahip Sünni toplumu ezme ve sindirme politikası uyguladı. Hama'da 30.000 insanı katletti. Diğer pek çok şehirde pek çok insan öldürüldü veya işkenceye tabi tutuldu. Onun bu zulmünden sonra yönetime gelen oğlu Beşşar Esed de ne yazık ki aynı uygulamayı sürdürdü.

2011 Arap Baharı rüzgarıyla ülke toplumunun büyük bir bölümü özgürlük için ayağa kalktı; ancak arkasına Rusya ve İran'ı alan Baasçı yönetim acımasız bir şekilde kendi halkına kurşun sıkmaya başladı. Pek çok insan ülkesini terketmek zorunda kaldı. Sözde özgürlükten yana olduklarını ifade eden Batılılar da bu duruma seyirci kaldılar.

Yüce Rabbim nelere kadirdir. Rusya'nın başına Ukrayna, Lübnan'da Şii Hizbullah'ın destekçisi olan İran'ın başına İsrail'i musallat eden Allah, Suriye'de bir değişimin yaşanmasını sağladı. Esasen Batılıların Suriye'de zalim Esed tarafından yapılan zulme seyirci kalmaları gelecek olanların kendileri için büyük bir tehlike olacağını düşünmelerinden dolayı olmuştur.

Türkiye'nin bu zulümden kaçan Suriye halkına kucak açmakla ne kadar doğru bir harekette bulunduğu şimdi daha iyi anlaşılmaktadır. Türk hükümeti bu konuda tamamen insani bir bakış açısıyla hareket etmiş, herhangi bir menfaat veya çıkar gözetmemiştir.

Nihayet ülke özgürlüğüne kavuştu. En büyük temennimiz sömürgeci Batının geleneksel yaklaşım tarzını göstermeyip buralara müdahale etmemesi, Suriye'yi Suriyelilere bırakmasıdır.

Suriye'deki mevcut yönetimin dengeleri gözeterek olabildiğince yanlış yapmadan bu geçiş dönemini sağlıklı götürmesi gerekir. İsrail'in Suriye'de gerçekleşen halk devrimine rağmen pek çok stratejik yeri bombalaması hep ileriye dönük bir korku ve endişenin eseridir. Güçlü bir Suriye istememektedir. Eğer bazılarının yanlış öngörüsüyle yönetimi ele geçirenlerin Batı yanlısı oldukları üzerinden hareket edilse böyle bir tehlike beklentisi olamazdı.

Suriye'de PKK'nın alt kolu olan YPG ile birlikte çalışan Amerika, bölgede kendilerine karakolluk yapacak İsrail'e payanda bir yapının peşindeler. Ancak Amerika daha önce Vietnam'da, Afganistan'ta yaşadığı acı tecrübeleri bir daha yaşamak istemeyecektir. Umarız Suriye'de bir yanlış daha yapmaz. Tabii bu arada Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi diğer Arap ülkeleri Suriye'deki bu tablonun bozulmaması için gereken desteği verirler.

 

 


Yazarın Diğer Yazıları