MEVLİDİ NASIL ANLAMALIYIZ

 

Arapça bir kelime olan ve anlamı "doğum” olan Mevlit kelimesiyle, yerin ve göğün yaratıcısı her şeyin mutlak hâkimi Allah'ın ümmeti olmakla iftihar ettiğimiz sevgili kulu Hz. Muhammed (S.A.V.)'in doğumu kastedilir. O yüce insanın dünyaya gelişinin yıldönümlerinde aralarında Türkiye olmak üzere bazı İslam ülkelerinde kandil veya başka adlarda kutlamalar yapılır. Türkiye'deki kutlamalarda genelde Osmanlı Döneminde 1400'lü yıllarda Bursa'da yaşamış Süleyman Çelebi'nin Hz. Muhammed'in diğer peygamberlerden pek farkı olmadığını söyleyen bir İranlı vaize içerleyerek onun diğer peygamberlerden üstün olduğunu dile getirmek için kaleme aldığı orijinal adı "Vesiletu'n-necat” olan halk arasında "Mevlit” denen kasidesi okunur. Bu kaside yıllar boyunca okuna okuna adeta dini bir vecibe halini almıştır. Kimilerince Kuran- Kerim'in okunmasıyla eşdeğerde tutulmuştur. Bu yaklaşım tarzı da kimilerinin eleştirisine sebep olmuştur. Ne yazık ki bu konu da "ifrat ve tefrit” dediğimiz aşırılıkların kurbanı olmuştur. Burada bilgi eksikliği önemli bir rol oynamaktadır. Aslında toplum iyi bilgilendirilse veya insanlar körü körüne inanmayıp araştırıp inceleseler bunun samimi bir Müslümanın (Süleyman Çelebi) Hz. Peygamberi övmek amacıyla kaleme aldığı bir şiirden ibaret olduğu anlaşılacaktır. Diğer taraftan kimi insanlar bu kasidenin okunduğu kimi etkinliklere ilgi gösterilmesini ağır bir şekilde eleştirmektedir. Oysa biraz hoşgörüyle yaklaşıp insanların bu tür anma etkinliklerine katılmasını onlar için bir manevi arınma vesilesi olabileceğini göz ardı etmemeleri çok yerinde bir hareket olur.

Bediuzzeman Said Nursi'nin Mevlid'e bakış açısını gösteren şu sözü eminim hepinizin takdirine şayan olacaktır:

"Mevlid-i Nebevî ile Miraciyenin okunması gayet nâfi (faydalı) ve güzel âdettir ve müstahsen (iyi, hoş) bir âdet-i İslâmiyedir. Belki hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyenin gayet lâtif ve parlak ve tatlı bir medar-ı sohbetidir (sohbet sebebidir). Belki hakaik-i imani-yenin ihtarı (hatırlatılması) için, en hoş ve şirin bir derstir. Belki îmanın envarını ve muhabbetullah ve aşk-ı Nebevîyi göstermeye ve tahrike en müheyyic (heyecan uyandıran) ve müessir bir vasıtadır.” (Nursi, Meklubat, s. 281-285)

İslam dünyasında bu tür kutlamalar, ilk defa Mısır'da Şii Fatımiler döneminde, daha sonraki yıllarda Suudi Arabistan gibi birkaç ülke dışında neredeyse İslam ülkelerinin tamamında yapılmaktadır. Buralarda da Peygamberimize övgü (naat) niteliğinde kimi şiirler okunmaktadır. Bunların en öne çıkanı Mısır'da yaşamış Busiri'nin Bürde/Bür'e / Şifa Kasidesidir. Özellikle bazı mısraları sufi halkalarında çokça okunmaktadır. Onun dışında İbrahim Gülşeni, İmam Şafii, İbnu'l-Farıd gibi şairler bu türde kasideler kaleme almışlardır.   Hz. Peygambere övgü niteliğindeki bu tür şiirler/kasideler Türkçe ve Arapça'nın yanısıra Farsça, Urduca, Kürtçe, Malayca vb pek çok dilde kaleme alınmıştır.

Sonuç olarak doğumunu kutladığımız yüce yaratıcı tarafından İslamı yaymak üzere görevlendirilen Hz. Peygamberin varoluş gayesine uygun olarak yaşamayı esas almak zorundayız. Yaptığımız her işimizde Allah'ın rızasını gözetmeliyiz. Gitmek için geldiğimiz bu dünyada daimî olmadığımızın bilincinde hareket etmeliyiz.

Hepinizin Mevlit Kandili'ni kutlar, İslam dünyasında kan ve gözyaşının dinmesini ve her amelimizin O'nun rızasına uygun olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz ederim. Âmin…


Yazarın Diğer Yazıları