MEVLANA’DA ARAP DİLİ VE EDEBİYATI 5

Mevlana'nın çoğu edebiyat eleştirmenleri tarafından Arap edebiyatında ilk sıraya oturtulan el-Câhiz'e de ilgi duyduğunu ve onun birbirinden kıymetli eserlerini okumuş olduğunu görmekteyiz. Mevlâna, Mesnevi'nin pek çok yerinde gördüğümüz hikâyelerde, daha önceki yıllarda yaşamış el-Câhiz'in fabl türü hayvanlarla ilgili hikâyelerden oluşan Kitabu'l-hayevân ve cimrilerin hayatını konu edinen Kitâbu'l-buhelâ adlı eserinden faydalanmış olduğunu düşünüyoruz. Mesela el-Câhiz'in Kitâbu'l-buhelâ adlı eserinde geçen şu hikâye, Mesnevi'de de geçmektedir. Hikâye kısaca şöyledir:

Mervli biri ticaret için seyahate çıktıkça Iraklı birisine misafir olur ve ona "Ah sen de bir bize gelsen” dermiş, Iraklının da bir seferinde yolu Merv'e düşmüş; o dosta gitmiş. Fakat Mervli, Iraklıyı tanımazlıktan gelmiş. Adam, herhalde beni yolcu elbisemle gördü, o yüzden tanımadı demiş. Külahını, elbisesini soyunmaya başlamış. Mervli derini bile yüzsen ben seni yine tanımıyorum demiş.

Arap edebiyatında cömertliğiyle nam salmış Hatim et-Taî de onun ilgisini çeken şahsiyetlerdendir. Hatim, Hz. Muhammed'in zamanına erişmiş fakat Hz. Peygamber'in davete başlamasından önce vefat etmiştir. Mesnevi'nin çeşitli yerlerinde onu anar. Mesela bir yerde bir halifeyi Hatim et-Taî'yi cömertlikte geçtiğini ifade eder.

Bir halife vardı; zamanında Hatim'i bile cömertliğine kul köle etmiştir.

Diğer bir yerde şu şekilde geçer:

İkindi vakti oldu. Hizmetçi, Hatem gibi cömert birisinin verdiği bir tabakla geldi.

Mevlâna, aynı zamanda Ashab-ı Kehf, Yusuf ile Züleyha, Leyla ile Mecnun, Hz. Musa ile Hızır Aleyhisselam ve Hz. Süleyman'la Seba melikesi Belkıs arasında geçen hikâye gibi Arap edebiyatından pek çok kıssa ve hikâyeye de eserinde yer verir.

Mevlâna, "Sebe Ahalisinin Tuğyanı, Nimetten Azmaları; Şükür ve Vefanı Fazileti” başlığında geçmişte yaşanmış bir olayı mısralarına taşır. Sebe, Yemen'de Me'rib denilen şehrin diğer adıdır. Bir dönem Himyerilerin başkenti olan bu şehirde iki dağın arasına yapılan su bendi (baraj) sayesinde bağlık ve bahçelik haline gelmişti. Halkın küfre yönelmesi sonucunda bu set yıkılıp şehir sular altında kalmış. Halkın bir kısmı boğulmuş. Diğerleri ise şehri terk edip Sana'ya ve civar şehirlere gitmişler.

Arap edebiyatında cömertliğiyle ün salmış Hâtim et-Tâî, Mevlâna'nın cömertlikle ilgili ifadelerinde çoğu kez referans olmuştur.

Bugün bir gayret et, el açıklığında bulun, cömertlikle canını ver. Hâtim bile kâfirken kurtuldu, çünkü cömertliğe sarılmıştı.

Bu cömertlik ekmek için kurulu tuzağa benzer, fakat temizlik, neşe, can tuzağıdır tıpkı; cömertliğe sarılan nerde, neşeye, safaya sarılan nerde?

Yine Makâlât adlı eserinde, Hâtim'i anarak cömert insanlardan beklenenin cömertlik yapmaları olduğunu ifade etmektedir.

Tatlı suyun başı kalabalık olur; Hâtim'in bağışta bulunması, ağırlaması daha doğrudur.

Abbasi Halifesi Harun er-Reşid'e ait olduğu sanılan bir sözü dizelerinde kullanır:

Pişmanlık, hüzün karanlığında tuttu yükünü.

Oysa "gündüz yok eder gecenin sözünü.”

Mevlâna, Arap edebiyatı içerisinde yer verilen ancak bir yönüyle İslam kültür ve tarihinin de konusu olan birçok şahsiyet ve olayı eserlerine taşımıştır. Bunlardan biri Ebrehe'dir. Habeşistan Krallığı'nın Yemen valisi Ebrehe, Sana'da yaptırdığı el-Kulleys tapınağını gölgede bırakan Kabe'yi yıkmak için fillerden oluşan bir orduyla Mekke'ye yürür. Kur'an-ı Kerim'de Fil Suresi'nde de belirtildiği üzere Allah Ebabil kuşlarıyla bu orduyu helak ederek amaçlarına ulaşmalarını engeller.

Ebrehe, Ev'i (Kâbe'yi) yıkmak ve diri olanı ölü gibi devirmek için gelir…

Amacı, Kâbe'nin harimini yıkmak ve herkesi oradan [uzaklaştırıp] avare etmektir.

Böylece bütün ziyaretçiler onun çevresinde dönecek, herkes onun Kâbe'sini kıble edinecektir.

Niçin Kâbe'mi ateşe veriyorlar diye, Arap'tan intikam alacaktır böylece.

[Oysa] onun bu çabası, Kâbe'ye izzet olmuş, o Ev'in yücelmesine yol açmıştır.

Mekkelilerin izzeti birken yüz olmuş, yücelikleri kıyamete dek sürmüştür.

[Öte yandan] Ebrehe ve kâbesi daha da sönmüştür. Bu nedendir? Kaderin inayetlerindendir.

Arap yoksulları, canavara benzeyen Ebrehe'nin malları sayesinde zengin oldular.

[Ebrehe] askerî çıkarma yaptığını sanıyordu, ama [aslında] Ev halkına altın götürüyordu.


Yazarın Diğer Yazıları