İLİM VE İRFAN SAHİBİ MÜSTESNA İNSAN MEHMET DOĞAN

 

 

İnsan yaşadığı sürece pek çok insanla karşılaşır. Tanıştıklarına kimi zaman nefret kimi zaman muhabbet duyar. Bazen Allah'ım bu insanı yaratmasaydın ve aramızda bulunmasaydı olmaz mıydı? diye sorarsınız. Ancak iyi ile kötü hep var olmuş ve var olmaya devam edecektir.

Her insanın mutlaka ki takdir ettiği hatta idol olarak gördüğü insanlar vardır. Yavaş yavaş bitirmekte olduğumuz ömrümüzün şu anına kadar birçok insan tanıdım. Maneviyat önderlerini farklı bir değerlendirmeye alırsak kültür, edebiyat ve düşünce ile insanî değerler bakımından farklı bir yere sahip iki insan tanıdım. Biri Erzurum Atatürk Üniversitesinde doktora yaparken kendisiyle tanıştığım edebiyat sohbetlerini dinlediğim "Osmanlı Beyefendisi” olarak adlandırılabilecek güzel insan Prof. Dr. Orhan OKAY, diğeri ise birkaç gün önce rahmeti rahmana kavuşan Mehmet Doğan Ağabeyimizdir. Orhan OKAY'ı başka bir yazımızda anlatmak kaydıyla Mehmet Doğan'la olan diyalogumla ilgili birkaç söz söylemek istiyorum.

Mehmet Doğan'la tanışmamız genç denecek yaşlarda Yazarlar Birliği aracılığıyla oldu. Daha sonra çeşitli etkinliklerde bir arada bulunduk. Konuştuk, dertleştik, birbirimize espriler yaptık, fikir teatisinde bulunduk. Aramızdaki yaş farkına rağmen hep bir arkadaş gibiydi.

Unesco'nun 2007'yi Mevlâna Yılı ilan etmesiyle Türkiye Yazarlar Birliği ve Mevlâna Araştırmaları Derneği tarafından düzenlenen Uluslararası Mevlâna Günleri etkinliğine katılmak üzere kalabalık bir heyetle Ankara'dan kara yoluyla Halep'e doğru yola çıkmıştık. Yolda muhabbet ediliyor. Elmadağ yakınlarından geçiyorduk. Mehmet Abi ünlü muallaka şairi İmruu'l-Kays'tan bahsetti. Onun burada vefat ettiğini söyledi. Türk edebiyatının duayeni olan Mehmet Abi'nin Arap edebiyatı hakkındaki bir ayrıntıyı da bilmesine şaşırmış ve sevinmiştim.

Yine başka bir etkinlikte Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nın desteği ile Berlin Başkonsolosluğu ve Yunus Emre Enstitüsünün ev sahipliğiyle Berlin'de gerçekleştirilen "100 yıl sonra Mehmed Âkif Berlin'de” adlı bilgi şöleninde birlikteydik. Adaşı olan Mehmet Akif Ersoy'u çok seviyordu. Düşünce dünyaları da birbirine çok benziyordu. Her ikisi de dava adamıydı.

Program dışındaki anlarda ortak dostumuz güzel insan merhum Ferhat KOÇ ağabeyle olan tatlı atışmalarımıza gülerek şahit olmuştu. Bizi sevdiğinden en ufak bir şüphem olmamıştı.

Birlikte olduğumuz bir diğer etkinlik Çanakkale Savaşı'nın yüzüncü yılı dolayısıyla düzenlenen

100.Yıl Sonra İlim Heyeti Çanakkale'de etkinliği oldu. Bu etkinliğe Arap dünyasından pek çok bilim insanı katılmış ve ben de tercüme hizmeti vermiştim. Mehmet Abi burada yaptığı konuşmada Çanakkale ruhunu öne çıkarmış ülkenin kurtuluşunun bu ruha dönüşle mümkün olabileceğini söylemişti.

Mehmet Doğan'ın belki en çok beğendiğim yönü düşüncelerini çekinmeden dobra dobra aktarmasıydı. Yakın tarihimiz ile ilgili tabu derecesinde görülen bazı konuları çekinmeden dile getiriyordu. Sosyal paylaşım sitelerinde gündeme dair değerlendirmelerinde hep İslamî bir duruş sergilemişti. Yüce yaratıcı onun bu sağlam duruşunu mutlaka değerlendirecektir.

Kişilik itibariyle de nevi şahsına münhasır bir şahsiyetti. Tabasbus veya bir yerlere yaranma düşüncesi yoktu. Hesabi değil hasbiydi. İsteseydi milletvekili olur çok önemli makamlara gelirdi. Ancak o bunlara iltifat etmedi. Hep gurur ve kibirden uzak sade bir hayatı tercih etti.

Mehmet Doğanların tekrar gelebilmesi biraz zor gibi. Karamsarlık hoş değil, ancak tablo öyle gibi. Rabbim böyle düşüncesi temiz, karakteri temiz insanları hep var eylesin.

Mehmet Abi Baki kalan bu kubbede hoş bir sada bıraktın. Misyonunu başarıyla yerine getirdin ve aramızdan ayrıldın. Umarım bizler de senin yaptığını başarabiliriz. Yattığın yer nur olsun. Rabbim seni rahmetiyle yargılasın.  

 

 

 

 


Yazarın Diğer Yazıları