Devlet yönetimine talip olmak, çok zor bir uğraştır. Buna talip olanlar peşinen; kefeni giymeli, kelleyi koltuğa almalı, son derece cesaretli adımlar atmalıdır. Devlet yönetmek, bakkal dükkânı yönetmeye, dernek başkanlığı yapmaya, bir apartmanın yöneticisi olmaya benzemez.
Devlet yönetimine talip olanlar; dün dediklerini, bugün, yarın ve ertesi gün de söylemeli, sözlerinin arkasında durmalıdır. Yani “yapmadığını, yapamayacağını söylememelidir.” Devlet yönetimine talip olmak; ülkede bulunan herkese kucak açmak, renk, dil, ırk, düşünce, fikir ayrılığı içinde olmamak, sevgi tohumları ekmektir. Devlet yönetimi; baldıran zehiri içmek, serkeşlerle, isyankârlarla, teröristlerle başa çıkmak demektir.
Zor zamanda konuşmak, zor şartlarda; “ben de varım, ben de elimi, hatta gövdemi taşın altına koyuyorum” demektir. Ülke böyle kalkınır! Vatanseverlik bunu gerektirir!
7 Haziran’dan sonraki manzarayı biliyorsunuz. Hiçbir parti tek başına iktidarı elde edemedi! Seçmen; “sana tek başına iktidar vermiyorum. Meclis’teki bütün partilerle yan yana gelin, el ele verin, teşriki mesai yapın…bu ülkeyi yönetimsiz, hükümetsiz bırakmayın” talimatını verdi.
Böyle bir talimat almasına rağmen, halkı dinlememek, halkın tercih ve arzularını bir kenara atmak demek, bir dahaki seçimde halktan şiddetli bir şamar daha yemekle eş değerdir. Seçmen, bunları bir kenara yazıyor! Halk, konuşmaz. Ancak seçimden seçime, sandık önüne geldiği zaman konuşur. Ama iyi konuşur. Bunun tarihte örnekleri çoktur.
Çok taze olan ve hepimizin; “olmaz böyle şey! Bu kadarına da pes doğrusu! Bu zamanda görev almayacaksın da ne zaman alacaksın?” dediği ve muhalefete ateş püskürdüğü bir zaman dilimindeyiz! Daha iki gün önce duyduğumuz, izlediğimiz ve; “aferin sana, işte bu! Dik duruş buna denir!” dediğimiz konuşmayı tekrar hatırlatmakta yarar var:
Türkeş Bakanlık teklifini neden kabul ettiğini açıkladı:
-Kritik bir dönemde görev üstleniyorum. Her türlü sorumluluğu üstlenmeye kararlıyım.
-Kurulmuş olan 63. hükümet bir seçim hükümetidir. Bu bir koalisyon değildir. İnsanların birbirlerini sevmesi ailece görüşmesi beklenmemelidir. Uzlaşı zorunluluğu bulunmamaktadır.
-Babamın yani MHP'nin mirasını sorumluluğunu kabul ediyorum, ister yerim ister yemem bu benim bileceğim iş.
-Beni eleştirenler siz kimin mirasını yiyorsunuz.
-Üzülerek gördüm ki hakkımda laf etmeye yeltenenler yani beni eleştirenler iki sarhoş ve 3-5 çakaldan ibaret
-Rahmetli babam büyük bir insandı kendisiyle ilgili asla incitici bir cümle kullanmam.
-Ülkücü camiaya ve Devlet beye sesleniyorum. İlla atılmam gerekiyorsa buna ülkücü camia karar vermelidir.
-Benim işim Devlet Bey'e akıl vermek değildir. Ama bugüne kadar sadece sözde ocakçılar tehdit fermanları yayımlıyorlar. Devlet ve millet düşmanları ortalıkta cirit atarken namlularınızı bana doğrultmak hangi terbiyenin eseri?
- 4 Ekim'de üstlendiğim görev hakkında ülküdaşlarım karar versin. Bu camiaya emek vermemişler kararımın ağırlığını anlayıp benim yargılayamazlar.
-Oradaki yanaşmalar, devşirmeler benimle ilgili karar veremezler...
-Daldan aşı olmuşlar benimle ilgili karar veremezler. Devlet Bey kongreyi toplar ve biz bunu kendi camiamıza sorar. Tuğrul, bugün ülkücülere aş ve iş kapısı açtı. Gelin bir karar verelim Tuğrul'a bir soralım diye sorsun.
Kültür ve Turizm bakanı Yalçın Topçu da şunları söyledi:
"Uçağımızın burnu yeni yeni havaya kalkıyordu. Ne oldu Der Spiegel, BBC, Reuters, CNN yedi düvel bir Çanakkale havası oluşturdu! Bir Sakarya, bir Anafartalar, bir Dumlupınar'da dedelerimiz o şekilde yaşadı. Süngüyle karşı karşıya, yedi düvelin topuyla tüfeğiyle karşı karşıya kaldı. Bugünde biz evlatları Der Spiegel'le, BBC'yle, Reuters'la, CNN'le karşı karşıyayız.
Bakıyorsun niye böyle yapılıyor? Türkiye Cumhuriyeti İMF'ye borcunu ödemiş, 135 milyar dolar rezerv var ve diyor ki bu uçağın burnu havaya kalkarsa ben bunların medeniyet coğrafyasında 100 yıl evvel cetvelle çizdiğim dizaynı bu başı dikken yapamam. Bu dizlerinin önüne bir çöksün. Oralara dönüp bakamasın ki, ben orada bir koridor devlet oluşturayım, bir PKK devleti kurayım, bunları enerji devleti olmaktan çıkartayım. Sonra bu Selahattin'in torunlarıyla Nurettin Mahmut'un torunlarını birbirinden kopartayım. Bunlar bir araya geldi mi bana ya Malazgirt'i yaşatıyor ya Çanakkale'yi yaşatıyor ya Bizans'ı hatırlatıyor bunlar. Bunları bir kopartayım diyor. İşte bu noktada Kürt kardeşlerime sesleniyorum? Biz kanı kana karışmış, biz bin yıldır yüce bir medeniyetin mayaladığı, yoğurduğu bir milletiz. Buradaki Kürt'ün de, Türkmen'in de yerlinin de hepimizin düşmanı bölücü terör örgütüdür.''
Zor zamanda konuşmak, zor zamanda göreve talip olmak, en büyük yiğitlik ve en büyük mücahitliktir!