Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
AİLE VE MUALLİMLİK
FEDAKÂR, DAVA ADAMI EĞİTİMCİLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
FIRSAT
KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Türkler ve Türkiye konusunda “Osmanlı”nın intikamını almak isteyenler tarafından durmadan kara propaganda yapılıyor, algı opersayonu tertip ediliyor! Bu, sadece Osmanlı düşmanlığı değil, “İslâm düşmanlığı!”
Türkiye, istikrara doğru yelken açtıkça dışarıdan, bu başarıyı çekemeyen, Müslüman Türklerin liderliğini kabullenemeyenler devreye girip çeşitli provokasyonlara başlıyorlar!
Amerikalı Yahudi ve Mason David Rockefeller, Türkiye’nin ayağına pranga takmak için her türlü faaliyeti yapıyor! Şöyle diyor:
“…Mesela Türkiye’yi ele alalım. Türkler de yıllar boyu komünizme karşı savaşmıştır. 1950’lerde ülke yönetimine, bizim desteğimizle Adnan Menderes gelmişti. Aslında Menderes bizimle başta gayet güzel bir diyalog kurmuştu. Bizden seçimde aldığı destek karşılığında, Marshall yardımı adı altında devamlı borç alıyor ve ülkesinde yatırımlar yaparak sanayi yapısını geliştiriyordu.
Fakat o kadar plansız ve programsız harcama yapıyordu ki ödeme günleri geldiğinde, bizden, borç ödemek için tekrar tekrar borç istemeye başladı. Biz de kendisinden ülkesini yabancı sermayeye açmasını ve bizim şirketlerimize özel imtiyazlar tanımasını, diğer bir deyişle Osmanlı İmparatorluğu’na dayatılan kapitülasyonlar benzeri şeyler talep ettik.
Menderes bize bunu hiçbir zaman kabul etmeyeceğini söyledi ve bizden uzaklaşamaya başladı. Ülke insanı ilk defa asfalt yollarla tanışıyor, fabrikalar arka arkaya dikiliyordu. Ülkenin çoğunluğu Müslüman olduğu için ülkenin her yerine camiler yaptırıyordu. Menderes bu şartlarda iktidardaki yerini uzunca bir süre için, sağlamlaştırdığını sanıyordu. Bir darbe ile bu işe bir son verildi ve sonunun öyle bitmesini istemediğimiz halde, çalışma arkadaşlarıyla beraber idam edildi. Sadece CELAL BAYAR kurtuldu, çünkü bir MASONDU ve yakın arkadaşı Papa Roncalli ya da diğer adıyla 23. John, Vatikan’ın baskısıyla onu idamdan kurtardı.
Aynı ülkede gerçekleşen 1980 darbesi de bizim isteklerimiz doğrultusunda yapıldı. O zamanlar ülkede bir solcular, bir sağcılar iktidara geliyor ve bizim isteklerimiz doğrultusunda ülke ekonomisini yönlendiriyorlardı. Fakat Amerika ve Avrupa’da gelişmiş ülkelerin piyasaları doyuma ulaşmışlar ve biz yeteri kadar mal satamaz olmuştuk. Bunun üzerine diğer az gelişmiş ülkelere uyguladığımız planı onlara da uygulamak istedik ve serbest piyasa ekonomisine geçmelerini ve ithalatın serbest bırakılmasını talep ettik. Bu istediğimizi kabul etmiş görünüyorlar, fakat işi uzatıyorlardı.
En sonunda bu ikilem yine bildiğimiz yollarla, Ordo Ab Chaos ile çözüldü. Yani önce kaos, sonra düzen. Provokatörlerimiz aracılığıyla sağ ve sol ideoloji kavgaları başlatıldı. Aslında başında onay vermiş gibi göründüğümüz Kıbrıs Savaşı’ndan sonra ülkeye uygulanan ambargo sayesinde halk canından bezmiş, ülkede yağ ve tuz bile bulunamaz olmuştu. Karaborsacılar zenginleşirken halk iyice sefalete düşmüştü. Ülkeye gönderilen provokatörlerimiz için bu halkı kışkırtmak hiç zor olmadı. Ülke halkı sağcı ve solcu olarak iyiye bölündü ve çatışmaya başladılar. Olaylar öyle bir dereceye geldi ki, her gün elli-altmış kişi sokak çatışmalarında ölmeye başlamıştı. Bütün ülke terör korkusu altında eziliyordu. İnsanlar akşamları sokağa çıkamaz olmuştu. Her an bir serseri kurşuna hedef olmak vardı. Binlerce Türk genci uydurma ideolojiler uğruna can vermişti. Hükümetler birbiri arkasına iktidara geliyor fakat olayları önleyemiyorlardı. Sonra darbe geldi ve bütün olaylar bıçak gibi kesiliverdi. Zavallı ülke halkı bu sözde başarıyı, darbenin bir neticesi olarak gördüler. Çünkü nihayet terörizm sona ermiş, ülkeye huzur gelmişti. Aslında provokatörlerin görevi bitmiş, sahneden çekilmişlerdi. Burada oynanan oyun, halkı umutsuz ve çaresiz bir duruma düşürmek ve onlara bir “kurtarıcı” sunmaktır; ondan sonra bu kurtarıcı ne yaparsa yapsın hemen kabullenecektir.”
Dış mihrakların fitnesi biter mi? bakınız şimdi de bir başka fitne haberi!
İngiltere'nin önemli gazetelerinden Financial Times, Türkiye’nin dostlarıyla beraber Ortadoğu’yla ilgili hayallerinin de buhar olup uçtuğunu savundu.
Daniel Dombey imzasıyla yayımlanan yazıda, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Latin Amerika dönüşünde, 'Dünya nezdinde yalnızlığı umursamıyorum. Bizim için halk nezdindeki durumumuz önemli' sözlerini hatırlatarak, 'Türkiye’nin büyük güç olma hayalleri buraya kadarmış. Bundan daha 3 yıl önce o zamanki Dışişleri Bakanı ve şimdiki Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin yeni Ortadoğu’nun efendesi, lideri ve hizmetçisi olmasıyla övünüyordu. Ama ülkenin müttefikleriyle ve komşularıyla ilişkileri, ağırlıkla Erdoğan’ın kişiselleşmiş diplomasi tarzı nedeniyle bozuldu' diye yazdı.
Gazete, Ankara’nın Mısır, İsrail ve Suriye’de büyükelçisinin olmadığını belirttikten sonra, 'Kahire Türk TIR'larının Afrika ve Körfez’e ulaşmasına izin veren değerli bir anlaşmadan vazgeçmek üzere. Libya geçen hafta, bir zamanlar Türk inşaat sektörü için büyük bir gelir kaynağı olan firmaların devlet sözleşmelerine artık alınmayacağını açıkladı. Geçen hafta da Türkiye Yemen’deki elçiliğini kapayarak vatandaşlarından ülkeyi terk etmelerini istedi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de Türkiye’nin gerilemekte olan uluslararası itibarının bir göstergesi. 2008’de oy birliğiyle üyeliğe seçilen Türkiye 6 yıl sonra aynı başarıya yaklaşamadı bile' ifadelerine yer verdi…..
Bu tür haberler ve fitneye yol açan ifadeler devam ediyor, devam edecek! Böylesine haberler, Türkiye’nin, yarınlara daha umutla baktığı, İsrail’e, “one minute” diye kafa tuttuğu, BM’deki 5 daimi temsilciyi tanımaması, dünyanın 5’ten büyük olduğunu her platformda dillendirmesi, Ortadoğu’da, ipleri ele alması, dış politikada dik durması… yüzünden fevkalade bir rahatsızlık söz konusu! Dünyaya, Türkiye’yi kötü gösterme, aynı zamanda da 7 Haziran seçimlerinde, iktidarı AK PARTİ’den alma çabalarıdır!
AİLE VE MUALLİMLİK
“KEŞKE” DEMEMEK İÇİN
NE KADAR SAMİMİYİZ?
MIZRAK ÇUVALA GİRMEZ
MANKURTLAR
SELÇUKYA NELER YAPIYOR?
GÖNÜL FATİHLERİ
16 KONYA EFSANESİ
ERENLER DÜNYASI
VAKT-İ MUHABBET