PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
Konya’da etliekmek savaşları-2
SURİYE’YE “OSMANLI YÖNETİM MODELİ” LAZIMDIR.
HRİSTİYAN BİR KOMŞUN NAMAZ KILSA NE DERSİN?
Laiklerin gücü nereden geliyor?
Bitcoin altına rakip olabilir mi?
HAK AŞIĞI AHMED-İ KUDDÛSİ
Yeni Bir Yıla
BİZ YAPTIK BİZ
“Ver Korkuyu” Değil; “Ver Coşkuyu”
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
Hiç düşündünüz mü; Rabbimiz niçin iki kulak, iki göz, bir ağız vermiş? Hiç tefekkür etme şansınız oldu mu? Bütün bu organlarımızı niçin beynimize yakın yerde halk etmiş?
Acaba; "Az ye, az konuş, az uyu” sözünün ne anlama eldiği konusunda aklı terletenimiz oldu mu? Veya oluyor mu?
"Önce can, sonra canan” ifadesinin bize ne söylediği hususunda fikir geliştirme durumunda kaldık mı? Bu, aynı zamanda "Ele verir talkını kendi yutar salkımı”, "kendisi muhtaç bir dede, gayrıya ne kaldı himmet ede?”, "kendi başını bağlayamaz gider gelin başı bağlar”…sözlerini beraberinde getirmiyor mu? Karnı aç olan, başkalarını doyurabilir mi?
"Bir lokma, bir hırka” derken, bunu sakilce giyin, açlıktan kıvran… olarak mı anlıyoruz, anladık ve anlayacağız? Yoksa; aza kanaat et, israfa yönelme, mideni tıka basa doldurma, bir kaşık çorbaya muhtaç olanları da düşün. Bize verilen nimetlerin birer emanet olduğunu fark et… demek değil mi?
"Niçin yapmadığınızı söylersiniz?” ilahi kelamı, "ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” cümleleri, sözlerinizi; eylemlerinizle, davranışlarınızla, yapıp ettiklerinizle… doğrulayın. Hayatınız sadece sözden, cazibeli konuşmaktan, felsefe yapmaktan ibaret olmasın. Ahlakî davranış sergileyin, "yaratılanı sevin, yatarandan ötürü” bir tutum içinde olun. Riyakârca davranış içine girmeyin, maskeli hayattan vaz geçin. İçiniz dışınız bir olsun. Samimi olun, içten olun. "El ne der diye değil, Allah ne der?” diye düşünün… gibi güzellikleri barındırır.
"Emir olunduğun gibi dosdoğru ol” fermanı bizi uyandırmayacak mı? Bu sözü duyunca titremeyecek miyiz? "Aman sende kur'anda Rabbimiz böyle anlatmış, söyleyip geçmiş” mi diyeceğiz? Pekiyi sevgili peygamberimiz; "beni Hud suresindeki, "emir olunduğun gibi dosdoğru ol” ayeti yaşlandırdı” derken biz bu ifadeden hiç hisse almayacak, kendimize ders çıkartmayacak mıyız?
Alemlere rahmet Hz. Muhammed (SAV) efendimiz; "ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurur. Kur'an boydan boya güzel ahlak numuneleriyle dolu. Kitabımızdaki kıssalar bize ahlaklı hayat sürdürmemiz için kapılar açıyor. Bunları, eskide kalmış, zamanı geçmiş, eskimiş, pörsümüş, zamanı bitmiş, güncelliğini yitirmiş sözler olarak mı düşüneceğiz?
Bunları bir kez daha tefekkür etme şansı yakalayalım. Rabbimizin verdiği akıl nimetini, göz nimetini, kulak ve ağız nimetini yerli yerinde kullanalım. Değilse emanete ihanet etmiş oluruz. O vakit "keşke”lerle boğuşuruz.
Samimiyet!
Tertemiz bembeyaz tortusuz hayat,
Dostların geçtiği yol samimiyet,
Amasız fakatsız korkusuz hayat,
Yıkmayan dökmeyen yel samimiyet!
Alnı açık gezer dümdüz saflarda,
Hiç hilafı olmaz asla laflarda,
Her zaman her vakit gözü aflarda,
İnsanca uzanan el samimiyet!
Göründüğü gibi gezer dolaşır,
Gönüller fetheder cana ulaşır,
Muhabbetlerle her yana ulaşır,
Sevgiyle sarılan kol samimiyet!
Kafanın içinde art niyet yoktur,
Aslından süzülen berraklık çoktur,
İçilen süt gibi bembeyaz aktır,
Riyaları silen sel samimiyet!
Kalpleri fetheyle Yunus misali,
Ahlakta irfanda Yusuf emsali,
Canlara canlar kat Leyla timsali,
Düpedüz dosdoğru kal samimiyet!
Elinle dilinle kimseyi kırma,
Şefkat kanadı ger bîgane durma,
Günahı setreyle yüzüne vurma,
Elif gibi dimdik ol samimiyet!
"Keşke”lerle Kavruluyoruz!
O yandan bu yana savruluyoruz,
Her an "Keşke”lerle kavruluyoruz,
Nere gidiyoruz ne oluyoruz?
Niçin "Keşke”lerle kavruluyoruz?
Nedamet rüzgârı başta esiyor,
Gönüller öldürüp nefes kesiyor,
Her gün binlerce kez ipe asıyor,
Hala "Keşke”lerle kavruluyoruz!
Mevsim hazan oldu yaprak düşüyor,
Havalar soğudu her yan üşüyor,
Gözler kan ağlıyor yaşlar taşıyor,
Hala "Keşke”lerle kavruluyoruz!
Bak iki kere iki dört etmiyor,
Ellerde derman yok ayak tutmuyor,
Yediğimiz yemek lezzet katmıyor,
Niçin "Keşke”lerle kavruluyoruz?
Zamanın kadrini hiç bilemedik,
Ömür boşa gitti ders alamadık,
Yaşları silecek el bulamadık,
Her gün "Keşke”lerle kavruluyoruz!
Sık sık ölenleri görüyor muyuz?
Allah kelamına varıyor muyuz?
Aklımız "Oku”ya yoruyor muyuz?
Neden "Keşke”lerle kavruluyoruz?PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
SÖZLERDE KENDİMİZİ ARAMAK
SEVGİ, İNSANA HAS BİR MEZİYETTİR!
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
YAZARLIK HAYATIM-YAYIMLANAN KİTAPLARIM VE EVRENSEL MESAJLAR SERİSİ
VAKT-İ MUHABBET
VUSLATININ 751. YILINDA MEVLANA
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
TEVHİD’İN HAYATA YANSIMASI
PAYİTAHTA RUH VERENLER