SULTANA KARŞI EV SAHİPLİĞİNİ YAPABİLDİK Mİ?

Çok sevindik. İçimiz içimize sığmadı. Bir an önce gelsin, bizi mesrur etsin istedik. Öyle ya ta uzaklardan, on bir aylık yoldan bir konuğumuz gelecek. Evlerimizi temizledik. Mahcup olmayalım, misafirimizi en iyi şekilde ağırlayalım, bizden memnun ayrılsın…diye her türlü hazırlığı yaptık.

Misafirimize iyi davranmakla ilgili rabbimizden ve sevgili peygamberimizden talimatlar vardı. Eğer gereğini yaparsak mükemmel bir insan olacağımıza dair sevindirici haberler mevcuttu. Bu kadar açık ve net ifadelerin yanında misafire lazım gelen ihtimamı göstermezsek yakışık almaz ve Rabbimiz hoşnut olmazdı.

Hepimiz yan yana, el ele bir araya geldik. İlahiler, hoş geldin'ler ve merhabalarla…sevincimizi ortaya koyduk. Yüzlerimiz gülüyor, gönlümüz hoşnut oluyordu. Zira kutlu misafiri karşılamak için çıkmıştık meydana. Kıymetli konuğumuzu görmek, getirdiği hediyelere kavuşmak, müjdelerine ulaşmak için sabırsızlanıyorduk.

Misafir "Sultan”ımızın iki kardeşi daha var. Bunlardan ilki; kucağında üç güzel hediye paketiyle hanelerimize gelir, çocukların ve dolayırıyle hepimizin gönlünü fetheder.

Birinci hediye paketini açar. İçinde çocukların hoşuna gidecek, akranlarıyla birlikte ev ev dolaşılıp sevinçlerin paylaşıldığı "Şivlilik paketi”. Çocuklar bu paketi çok sever. Çünkü mahalle mahalle dolaşılacak, ev ev gezilip yerli ürünlerden toplanıp beslenilecek. Asıl güzel olanı el ele verip, yan yana gelip birbirine destek vererek müşterek hareket etmek. Ev sahipleri de bu güzelliğe katkı sağlar. Öncden temin ettikleri yerli ürünleri çocuklar için hazırlar. Dayanışmanın, cömertliğin somut örneği sergilenir.

İkinci paket, akşam üzeri; rengarenk kağıt fenerlerle mahallede şenlik yapmak. Amaç, gelecek büyük ve misafir Sultanın gelişini kutlamak.

Üçüncü paket daha genel ve herkesi ilgilendirir Rağbet paketi. Sevinçlerle, mutlulukla, ilahiler eşliğinde misafire göndermeler yapılır. Minarelerden ezanlar bir başka okunur. Küçük büyük camiye akın eder.

İlk gelen kardeş şunları hatırlatır;

-"Gelecek misafire karşı mahcup olmamak, onun yanında yüzünüzün yere düşmemesi, size değer vermesi ve sizi tutması için davranışlarınıza yavaş yavaş çeki düzen verin. Artık yanlışlarınızdan vaz geçin. Rabbimize karşı iyi bir kul olma konusunda eksiğiniz varsa o eksikleri gidermeye gayret edin. Zira kıymetli misafirmizin ve Sultanımızın ödülüne layık olmak için az da olsa; oruç tutup bedeni alıştırın. Beş vakit namazla kendinizde aşinalık peyda edin. Diğer zamanlarda beş vakit namaz kılmıyor idiyseniz, bundan sonra eksik yapmadan ve Allah'ın verdiği nimetlere şükrane olarak böyle bir hataya düşmeyin. Ödüle kavuşmak, Bayramı hak etmek için kamil insan olmanın yollarındandır bunlar…”

İkinci kardeş devreye girer. Çünkü ilk kardeşin o ilk müjdelerinin pekişmesi, varsa eksikliklerin giderilmesi ve gelecek Sultana mahcup olmamak için son hazırlıkların gözden geçirilmesi gerekir. Eksikleri giderelim ki berat ederek yüzümüzün akıyla Sultanı karşılayalım ve bayramı hak edelim. Biraz daha gayret, biraz daha çaba, biraz daha kendimizi tanıma, biraz daha nefsimizle baş başa kalıp ruhumuzu ve kirlenen gönül hanemizi temizlemek…bunu yapabilirsek o vakit, "Hoş geldin gönüller sultanı, hoş geldin mah-ı gufran, on bir ayın sultanı…” demeye yüzümüz olur.

Nihayet beklenen geldi. Evlerimize, gönüllerimize taht kurdu, şeref misafirimiz oldu. Gelen Sultanımızın kucağı daha doluydu hediyelerle. Rahmet hediyesi ile bize müjdenin ilkini verdi. Evlerimize bereket, sevgi, mutluluk, hoşgörü, dayanışma, veren el olma, vefa duygularını hepimize saçtı.

Yaptıklarımızın yüce yaratan tarafından bağışlanması, affedilmesi, günahlardan arınmak için çaba gösterenlerin huzura ereceği Mağfiret paketi.

Yirmi dokuz gün onu üzememeye, hatırını kırmamaya, vereceği hediyelere layık olmaya çalışmışsak bayramı hak edeceğimize dair müjdelerle dolu olan azaptan ve sıkıntıdan kurtaran paket.

Bir başka paket var ki, bütün alemi ilgilendirir; Yüce kitabımızın inmeye başladığı gece yani Kadir gecesi paketi. Bu pakette neler yok ki; "Allah'ım sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet (Bizi de affet)” diyebilmek. Bunları yaptığımızda artık, haydi benim hatırım için oruç tuttun, bana inandın, öyleyse bayram yapmak hakkındır diyerek sevince gark olmak müjdesi.
Sahi, bunları hak ettik mi? Sultanımızı memnun ettik mi? On bir ayın sultanı bizi tuttu mu?

Yazarın Diğer Yazıları