Sorumluluk

Sorumluluk
Yüreğin ayağa kalkması,
Vicdanın pır pır çarpması,
Kanın aktif akması,
Beynin bal yapması,
Düşüncenin eylemi...
Dertlerle hem dert oluş,
Gönüllere taht kuruş,
Rahatı bırakmak,
Uykuyu unutmak,
Geceleri gündüz yapmak,
Karanlıkları yırtmak..
Karanlık için mum yakmak,
Aklın terlemesi,
Eli taş altına sokmak!...
İnsanı ayakta tutan iskelet ve kas sistemi değil; prensipleri, sorumlulukları ve inançlarıdır. (Fatih)
Herkes evinin önünü süpürürse sokaklar temiz olur. (Konfüçyüs) 
Sorumluluktan kaçmak; insanın kendisine ihanet etmesi demektir. (Emrehan)
Ömrün oldukça, zor ve sorumlu bir hayat yaşa. Çünkü omuzunda bu gibi yükümlülük ve sorumluluk olmazsa, asıl o zaman hayat çekilmez bir yük olur. (Gassion)
Yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz. (Moliére)
Önemli biri olmanın bedeli, sorumluluktur.
Muhakkak ki kulak, göz, kalp bunların her biri, kendi fiillerinden mes’ul tutulacaklardır.
Sorumluluk duygusu, inançtan doğar.
İnsan kendini başıboş bırakılacak mı sanır?
SENDE DİRİLSİN
Öyle söz söyle ki, herkesçe bilinsin,
Sana ölü gelen, sende dirilsin.
 
Sorumluluk hikayemiz “elest” bezmiyle başlar. Sorumluluk; inanmayı, İman da sorumluluğu gerektirir. Mümin; Sorumlu insandır. 
Bir Mümin ve Müslüman; “bana ne, beni ilgilendirmez, altta kalanın canı çıksın, giden ağam gelen paşam, ben işime bakarım… diyemez. Diyorsa imanında, Müslümanlığında sorun vardır. 
 Bazı anne-babalar; “aman yavrum, suya sabuna dokunma, sesini çıkarma, ne halleri varsa görsünler, gittiğin yer şaşı ise sen de gözünü şaşı yap…” derler. 
Pekiyi, suya sabuna dokunmayacağız da temizlik nasıl olacak? 
Bazıları; inançsızlığını, küfrünü açıkça söylerken, biz Müslümanlar ses çıkarmayacak mıyız? Olabilir mi böyle bir şey?
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sarılın, parçalanıp bölünmeyin….” (Âl-i İmran/ 103) 
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten sakındırır ve Allah’a iman edersiniz….” (Âl-i İmran/110)
Sevgili peygamberimiz; “beni Hud suresindeki, “emir olunduğun gibi dosdoğru ol, ayeti yaşlandırdı” buyurur. 
Gençler, hanımlar, beyler, suya sabuna dokunun, sessiz kalmayın, hakkınızı mutlaka arayın. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” diyen sevgili peygamberimizin uyarılarına kulak verelim. 
Sorumluluk varsa sorun yoktur. Sorumsuzluğun çözümü;Kur’an ve Resulullah’ın uygulamaları yani sünnettir. 
“Allahım! Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanların ve sapıklarınkine değil…” (Fatiha/5-6-7) 
“Kur’an, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar (Müttakiler) için yol göstericidir. Onlar; gaybe inanır, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar…” (Bakara/2-3)
  Japon ilim adamı İzutsu, “takva” kavramının, “sorumluluk” demek olduğunu belirtir. 
Takva; Allah’a karşı sorumluluktur. Kişi, kendine emanet edilen fıtratını ne kadar korursa, takvaya da o kadar yakın olur. Takva adı verilen sorumluluk bilinci, emanet ve borçluluk bilincidir. 
Müminin görevi; zamana ait olmak değil, zamana sahip olmaktır. Zamana sahip olamayan, nimete ulaşamaz. Sorumluluk olmazsa, insanlık cevheri kaybolur. İnsanlık cevheri kaybolunca, insan kaybolur. İman, ameli; amel, daveti; davet de, sorumluluğu gerektirir. Kurtuluşun temeli: sorumluluk, sorumluluğun gerekleri; iman, ameli salihtir. 
Sorumlu olanlar, gündem oluşturur, gündem olmaz. Sorumluluk, fail olmayı gerektirir, mef’ul değil. Yani etkin olur, edilgen değil. Pısırık, mıymıntı, kabuğuna çekilmiş, etliye sütlüye karışmayan… mümin, sorumluluğunu yapmamış, Kur’anı anlamamış demektir. 
Takva, sorumluluk olduğuna göre, bu açıdan Resulullah efendimiz şöyle der; “Birbirinize haset etmeyiniz, birbirinize buğz etmeyiniz, birbirinize arka dönmeyiniz, Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz.”

Yazarın Diğer Yazıları