SORUMLULUĞUMUZU BİLİYOR MUYUZ?

 

İnsan hayatı inişli yokuşlu. Çoğu zaman inişimiz fazla olur. Hep zarar hanemize eksileri doldurmaya çalışırız. Yani hayat karnemiz kırıklarla dolar. Bu yüzden Rabbimiz;

"Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın”,

"Kim zerre miktarı hayır işlemişse onu görür, kim zerre miktarı kötülük işlemişse onu görür”,

 

"Sizin duanız olmasa Allah size ne diye değer versin?” buyurur.

 

Şimdi bu ilkeleri açıklamaya alışalım; Her zaman kendimizi tehlikeye atıyor muyuz, atmıyor muyuz? Allah'ın talimatlarına kulak veriyor muyuz? Yoksa bütün emir ve yasaklarına;

"adam sende, bu kadar da olsun, uçacak mıyız? Biz Peygamber değiliz ki…” diyerek aymazca tavır mı sergiliyoruz?

 

Sevgili peygamberimiz;

 

  1. çobansınız, güttüklerinizden sorumlusunuz” derken her insanın mutlaka sorumluluğu olduğunu, sorumlu insanın, sorunsuz olacağını belirtiyor.

 

Ziya paşa'nın;

"Bir kez gelen dünyaya,

Kurtulamaz seng-i Kazadan” sözü çok hoşuma gider.

 

  1. dünyaya gelen herkesin yazılmış bir kaderi var. Herkese sorumluluk yüklenmiş. Sorumluluğunu yerine getiren rahat ve huzurlu bir hayat sürmeye hak kazanır. Aksi olursa her anımız perişan, yaşantımız çekilmez olur.

 

Karı ve koca bir akşam yemeklerini bitirdikten sonra, yorgun argın oturma odasına geçerler. Kadın ilkokul öğretmenidir. Öğrencilerine verdiği ‘ne olmak istersiniz' başlıklı kompozisyon ödevini notlandırmak için masaya geçer. Kocası da eline cep telefonunu alıp, koltuğuna yerleşir. Nihayet yorgun bir günün ardından dinlenebilecektir.

Kadın, tüm kompozisyonları notlandırıp işinin bittiğini düşünürken, kenarda kalmış bir ödevin gözünden kaçtığını fark eder ve not vermek için okumaya başlar.

Kâğıtta şu yazmaktadır:

'Benim dileğim, akıllı bir telefona dönüşmektir. Dileğim bu. Çünkü annem ve babam telefonlarını gerçekten çok seviyorlar.

Annem ve babam sadece telefonlarına dikkat gösterirler, hatta bazen de beni unuttukları olur.

Annem ve babam işten yorgun döndüklerinde, vakitlerini telefonlarıyla geçirirler, benimle değil. Önemli bir işle meşgul olsalar dahi, eğer telefonları çalarsa, anında cevap verirler. Ama aynısını benim için yapmazlar, ağlasam bile…

Annem ve babam cep telefonlarında oyun oynarlar, benimle değil. Telefonda konuşurken, heyecanla yanlarına gidip bir şey paylaşmak istesem, hemen beni susturup, yanlarından gönderirler. Bu yüzden cep telefonu olmaktır, dileğim. Çünkü belki de ancak o zaman beni telefonları kadar severler.'

Kadın gözyaşları içerisinde kompozisyonu okur. Kocası sorunun ne olduğunu sorar, kadın ödevi kocasına verir. Adam hızlıca okuduktan sonra hangi mutsuz öğrencisinin bu kompozisyonu yazdığını sorar.

Ancak ondan sonra kadın, bu fazladan ödevin nereden çıktığını anlar. Çünkü o fark etmeden araya konmuştur.

"Kompozisyonu yazan öğrencilerimden biri değil” diye cevap verir kadın.

"Onu yazan oğlumuzmuş!”

(Alıntı)

 

 

Maskeler Dünyası

 

Adamlar tanıdım, kimleri bildim,

Sevgiler besledim, kinleri sildim,

Umutlar besledim, hinleri buldum,

Hilekar nadanlar, öldürür beni!

 

Maske yüzde gezer, aslı iflasta,

Gönüller kederli, cümlesi yasta,

Muhlisler hederli, olmuşlar hasta,

Riyakar insanlar, soldurur beni!

 

Yüzüne gülerler, samimiyetsiz,

Menfaat dilerler, iyi niyetsiz,

Terk edip giderler, seni sebepsiz,

Yalancı çehreler, yıldırır beni!

 

Muhabbet manasız, sözler lekeli,

Kalpler sızdırıyor, özler lekeli,

Akan yaş sahtekâr, gözler lekeli,

Münafık nazarlar, çıldırır beni! (29 EYLÜL 2022)

 


Yazarın Diğer Yazıları