SOKAK KÖPEĞİ SORUNU

Anadolu'da sokak köpeği sorunu Osmanlı döneminde de yaşanmıştır. Türk hat sanatının meşhur isimlerinden Hattat Şefik Bey 1880 senesinde sokak köpeklerinin saldırısından kaçarken Haliç'e düşüp boğularak ölmüştür.

1910 yılında İstanbul'da artan başıboş köpek sayısı sonucu artan kuduz vakaları, ısırılmalar ve halk sağlığı sorunlarından dolayı dönemin Belediye Başkanı Suphi Bey, kentteki köpekleri toplatarak Hayırsızada'ya göndermiştir. Adadaki köpekler yetersiz beslenme sonucu bir süre sonra ölmüş, olaya halk arasında "Hayırsızada Sürgünü” denmiş ve bu olayın ardından İstanbul'da meydana gelen depremi bu sürgünle ilişkilendirenler olmuştur. Sonradan Sivriada adı verilen Hayırsızada'da ölen köpekler için bir anı taşı dikilmiştir.

Cumhuriyetin ilk yıllarından 2004 yılına kadar olan dönem

Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı döneminde 1932 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan "Köpeklere karşı ittihaz edilecek tedbirler hakkındaki" tamimde, kuduz şüpheli köpekler tarafından ısırılarak tedavihanelere sevk edilen kişilerin sayısının çoğalması ve eksik olmayan ısırık vakalarının artması nedeniyle köpeklere karşı umumi bir mücadele kararı alınmıştır. Buna göre:

Sahipsiz olan bütün köpekler itlâf edilecek,

Şehir ve kasabalar dahilinde beslenen sahipli köpekler; hiçbir suretle başı boş olarak mahalle aralarında, çarşı ve pazarda dolaştırılmayacak,

Sahipli olduğu halde maskesiz dolaştığı görülen köpekler itlâf edilecek,

Köylerde bulunan sahipli köpekler gündüzleri bir mahalde bağlı olarak bulundurulacak ve ancak geceleri bekçilik işini görebilmeleri için serbest bırakılacaklardır.

Köpeklerin öldürülmesinde ise zehir kullanılmış ve kullanılacak zehir masrafı, şehir ve kasaba belediyelerinin sorumluluğuna verilmiştir.

2004 yılında çıkarılan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, küpeli köpeklerin toplatılmasını yasaklamış ve etkinliği tartışmalı olan yakala-kısırlaştır-yerine bırak yöntemini uygulamaya geçmiştir. Buna göre hayvanlar yakalanmış ve bazı belediyeler tarafından kısırlaştırılıp küpeli köpek olarak yaşadığı yere bırakılmıştır. Yakala-kısırlaştır-yerine bırak yönteminin seçilmesinin bir sebebi de vakum etkisinin oluşmaması hedefidir. Kısır olan küpeli köpekler doğurgan olmadığı için köpek sayısının artış nedeni değildir. Küpeli köpeklerin toplanması 5199 sayılı yasaya göre yasaktır. 2004 yılında çıkarılan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu olmasına rağmen Türkiye'de 1.389 belediyenin 1.200'ünde bakım evi yoktur. Bu belediyeler kısırlaştırma da yapmamaktadır.

Ancak sahipleri tarafından bilinçsizce üretilen ve şehirlere bırakılan sahipsiz köpeklerin sayısı giderek artmış ve başıboş köpek sorunu haline gelmiştir.

Köpeklerin kontrolsüzce sokağa terk edilmesi veya sokaklarda çoğalmalarından ötürü 2023 yılında 437bine ulaşan köpek saldırı sayısı, köpek dışkıları ve uygunsuz yerlere bırakılan yiyeceklerden oluşan hijyen sorunu, köpek çetelerinin veya saldırgan köpeklerin oluşturduğu güvenlik ve köpeklerin ani ve kontrolsüz hareketlerinden kaynaklı trafik kazaları sonucu bu sorun daha görünür hâle gelmiştir.

Türkiye'de, 2004 yılına kadar, 1932 yılında yayımlanan sahipsiz köpekler hakkındaki tamim uyarınca, köpekler, belediyeler tarafından zehirlenerek yerinde itlaf edilmekteydi. 2004 yılında çıkarılan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile etkinliği bilimsel olarak gösterilmemiş olan yakala-kısırlaştır-yerine bırak yöntemini uygulamaya geçmiştir. Buna göre hayvanlar yerinde itlaf yerine, yakalanmış, kısırlaştırılıp küpe takılarak alındığı yere bırakılmıştır. Sonuç olarak, 2004 yılında 450 bin civarında olduğu tahmin edilen başıboş köpek sayısı, yıllar içinde artmıştır. 2024 yılında yapılan tahminlere göre 4 milyon ila 10 milyondan fazla başıboş köpek olduğu tahmin edilmekte ve bu sayının gerekli tedbirler alınmazsa 2030 yılında 60 milyona ulaşması beklenmektedir.

2024 yılı Mayıs ayında, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ve Güvenli Sokaklar Derneği (GÜSODER) "Başıboş Köpek Sorunu Raporu"nda sahipsiz köpeklerle ilgili şu bilgileri vermiştir:

Son 2 yılda 50'si çocuk olmak üzere 107 kişi sahipli ya da sahipsiz köpeklerin saldırılarında öldü.

İçişleri Bakanlığı verilerine göre son 5 yılda hayvana çarpmayla gerçekleşen 3 bin 534 trafik kazasında, 55 ölüm ve 5 bin 147 yaralanma vakasının kayıtlara geçti.

2018-2022 yılları arasında kuduz riskli temas sayısı ortalama 267 bin iken 2023'te kuduz riskli temas sayısı 438 bine ulaştı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından Türkiye kuduz riski açısından yüksek kategoride tanımlanmaya başlandı.

"Kist hidatik" hastalığı 2005-2019 arasında 8,8 kat arttı.

Birçok ülkenin dışişleri bakanlıkları, Türkiye'ye gidecek vatandaşlarını başıboş köpekler ve kuduz riski konusunda uyarmaya ve seyahat öncesi kuduz aşısı tavsiye etmeye başladı.

İletişim Başkanlığınca, 18 Ekim-8 Kasım 2023 tarihlerinde yapılan kamuoyu araştırmasına göre Türkiye'deki mahallelerin yüzde 88,4'ünde sokak köpeklerinin bulunduğu ve katılımcıların yüzde 83,6'sının bunu "sorun" olarak gördüğü belirlendi. Bu sorun nasıl çözülmeli sorusuna, katılımcıların yüzde 80,4'ü "barınaklara yerleştirilmeli, sahiplenilmeyen ve hasta olanlar öldürülmeli", yüzde 18,4'ü "kısırlaştırılarak mevcut yaşam alanına bırakılmalı", yüzde 1,2'si "bu hâliyle mevcut yaşam alanlarında bırakılmalı" dedi. "Siz veya aile-arkadaş çevrenizden sokak köpekleri tarafından saldırı vakası yaşayan oldu mu" sorusuna ise, katılımcıların yüzde 50,1'i "evet", yüzde 49,9'u ise "hayır" yanıtını vermiştir.

Sonuç olarak şunu söylememiz gerekir: Belediyeler gerekli tedbiri almalı, ancak bu hususta hayvan severler de Belediyelere yardımcı olmalıdır. Gittikçe büyük tehlike arz etmektedir köpek terörü. İnsanlar sopayla, değnekle gezmekte ve parklarda, bahçelerde rahatça oturamamaktadır. Camiye gelip giden cemaat, bu husustan son derece rahatsızdır. Köpek terörüne bir son verilmelidir.


Yazarın Diğer Yazıları