'Silahlar Sussun'

Yukarıdaki başlık, sayın Başbakanımıza ait. İyi de başbakanın; “SİLAHLAR SUSSUN” demesiyle silahlar susacak mı? Terör örgütü buna çare bulacak mı? Şimdiye kadar sayısız insanımızın kanına giren hainlerde böyle bir cesaret var mı? Sadece Başbakanın veya hükümet kanadının, “silahlar sussun” söylemiyle iş bitecek mi?


“İki başı pis bir değnek”, “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık”, “gevşek tükürük sakala zarar verir” tabirleri var Anadolu'da. Aynen bu mesele de buna benziyor! Bir kafa karışıklığı sürüp gidiyor! Gerçekten 2013 yılında terör bitecek mi? Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeler sonuç verecek mi?
Yoksa, “Kürtlere özgürlük, daha çok hak” derken, Apo denilen adama siyasi bir kimlik giydirip bugünkü BDP-yarın ismi ne olur bilemeyiz- nin yönetimini eline mi alacak? Dün dağlarda olan teröristlere dağdan indirilmeleri durumunda nasıl bir yaklaşım sergilenecek?


Geliniz konuyu iyi teşhis edip, tedavisini doğru yapalım. Hamasetle, karnından konuşmakla, terörü siyaset malzemesi yapmakla, meydanlarda bir türlü, TBMM'de başka türlü, basında ve televizyonlarda değişik türlü konuşarak halkın kafasını kimsenin bulandırmaya hakkı yoktur. Var mısınız Hükümetin getirdiği terörü bitirme eylem planına, “EVET”  demeye? Hakikaten Başbakanın dediği; “SİLAHLAR SUSSUN” sözünün arkasında siz de duruyor musunuz?
Evet Apo, bir süre önce derdest edilip Türkiye'ye postalandı! O zamanın hükümeti de kahraman oldu! sonuç?!!! Hala terörü konuşuyoruz, hala Apo denen adamdan söz ediyoruz, her gün gündemimizde bunlar var! Huzur olmayınca kalkınma olmaz. Barış içinde hayat süremeyince hayatın tadı tuzu da olmaz! Ne zaman terör zarar verecek diye bekler dururuz! Yetti artık 2013 yılını, “TERÖRDEN ARINMA YILI, HUZUR İÇİNDE YAŞAMA YILI” ilan edelim.


Derinden bir sesin, “bu mümkün değil” dediğini duyar gibiyim. Eğer böyle bir düşünce içinde olan varsa peşinen “ülkemizin terör örgütlerine peşkeş çekilmesinden memnun oluyorum” demekle eş değerdedir bu sözler! Hangi birimiz ciddi olarak bu konu üzerine eğiliyoruz? Hangi bir insanımız-yapanları tenzih ederim- yurdumuza, inancımıza, değer yargılarımıza hakaret edildiği zaman tepki koyma alışkanlığını edindik? Ediniyoruz?


“bir kötülük gördüğünüz zaman, elinizle giderin. Buna gücünüz yetmezse dilinizle giderin. Buna da gücünüz yetmezse kalben nefret edin” ilkesini uyguluyor muyuz? Kalben nefret etmek, aksiyoner bir insanın işi değildir. Yarın eyvah dememek için, bugünden uyanık olmak zorunluluğu vardır.
Terörden kurtulmak için öncelikle siyasi partilerin mutabakat sağlaması, konsensüs içinde olması kaçınılmazdır. Haydi yarından tezi yok, önce yeni bir Anayasa yapılsın, ardından ülkemizi, insanlığımızı, birliğimizi, beraberliğimiz kemiren teröre, “DUR” diyelim.


“ben karışmam, bunu hükümet çözsün” yaklaşımı yaklaşım değil. Tabii ki hükümetin elinde yetki var, güç var, imkan var. Ama bunlara destek vermek de bizim en önemli görevlerimizdir. Sessiz kalmakla, bir şey olmamış gibi yapmakla, tabir yerindeyse, çöpü halının altına süpürmekle çözüme ulaşılmaz.
 


Yazarın Diğer Yazıları