Şehr-i Sufi’nin Silüetleri

İki tane Konya çocuğu, iki tane Konya âşığı! Kafa kafaya vermişler; “Konya’nın eski evleri, eski camileri, tarihi eserleri ve kültürel miraslarını Konyalılara, Konya’yı merak edenlere…en iyi ve kaliteli biçimde sunalım, kalıcı bir eser olsun” diye yola çıkmışlar! bu konuda birikimi, çalışması ve dokümanı olan; Hasan Özönder hocam, Selman Selim Akyüz ve Hüseyin altay’ın da görüşlerinden yararlanılmış, dokümanları ışık tutmuş! Böylesine güzel bir esere Mevlana Kalkınma Ajansı destek vermiş! Gerçekten kalıcı bir eser olmuş!
Konya Valimiz Sayın Aydın Nezih Doğan’ın takdim yazısıyla süslenmiş. Kitap, hem İngilizce, hem de Türkçe hazırlanmış!
Kitabın ilk bölümünde; bir zamanlar “şipşak fotoğrafçı” dediğimiz, işimiziçin resim gerektiğinde hemen koşa koşa PTT arkasındaki fotoğrafçılık yapan Osman sağlık’a giderdik. “foto sağlık” alıştığımız bir fotoğrafçıydı. Onun 1937 yılındaki dükkanı ve o dönemin fotoğraf makinesi gözümüzün önüne geliyor! O zaman; bugünkü gibi modern makinalar nerde? Dışarıya tahta sandalyeye oturursun. Arkanda fon olarak siyah bir perde vardır. Makine, eski tip! Ayakları tahtadan. Fotoğraf çektirmek isteyenin gerekli pozu ayarlandıktan sonra, makinanın arkasında bulunan delikten elini sokar, filmi yerleştirir, öndeki objektifte bulunan kapağı; “çekiyorum, kıpırdama” diyerek açar ve; “tamam on- on beş dakika sonra al” diyerek gönderirdi. Resimler, Araplı olurdu. Karanlık odada banyosu yapılır ve güzel olsun diye de rötuşlanırdı!


Kitabın 4. Sayfasında Mevlana Türbesi’nin görünüşü karşımıza çıkıyor. O zaman Üçler Mezarlığıyla Türbe arasındaki yol yokmuş. Tamamen mezarlıkmış! Kimler geldi? Kimler geçti? Demeden edemiyor insan.
5. sayfada; Mevlana müzesindeki Hücreler ve Celaliye Medresesi, Civar mahallesi ve Çelebi konakları görünüyor! Bugün ile kıyasladığımız zaman; içimin cız ettiğini söylemeliyim. Neden o konaklar korunmadı? Neden o dönem tarihe gömülmek durumunda kaldı? Bu kadar mı tarihe saygımız? Bu kadar mı Konya sevdamız?


9. sayfada; Yusuf Ağa Kitaplığının yanında; Muvakkithane ve Türk Hamamı erkekler bölümü, Türbe önü kahveleri karşımıza çıkıyor. Bu mekanlar olduğu gibi kalsaydı, restore edilip, “eski Konya” olarak çocuklarımıza göstersek ve anlatsaydık daha iyi olmaz mıydı?
Alaaddin tepesinde bulunan; “Eflatun Mescidi” Selçuklu öncesinde Eflatun kilisesi idi. Konya’nın fethinden sonra “mescid” durumuna getirildi. Sultan Aziz zamanında (1872) yukarısına bir saat yerleştirildi. Bu tarihten sonra “Saat kulesi” olarak anılmaya başladı. 1921 yılında yıktırıldı! Bu eserin kime ne zararı vardı da yıktırıldı? Onarılamaz mıydı? Günümüze kadar gelemez miydi? Nasıl Kılıçaslan köşkü onarıldı, bizlere armağan edildiyse bu da aynı biçimde korunabilirdi! Kitabın 16. Sayfasında bu manzarayı görünce hayıflanmamak elde olmuyor!


Mesela Şems-i Tebrizi’nin zaviyesinin, sadreddin konevi Mezarlığı, Türbesi ve camiinin, Selçuklu dönemi mescidlerinden Hoca Hasan mescidinin, Tahir paşa (Dursun Fakih) camiinin, Selçuklu dönemi tuğla işçiliğinin örnek camilerinden olan İplikçi camiinin…onarılıp zamanımıza kadar geldiği gibi. Bütün, tahrip edilen, yok edilen eserler de korunabilirdi. Kitapta gezinirken bu duygulara kapıldım!


Eski hatıraları canlandıran Konya anılarıyla dopdolu olan kitabın sayfalarında gezinmeye devam ediyorum;
Alaaddin tepesindeki Şehitler abidesinden Mevlana Müzesine doğru baktığımız zaman, sağ tarafta, bugün iş bankası Konya Şubesinin olduğu yerde, “Yusuf Şar’a ait olan ve bir zaman Belediye Konağı olarak kullanılan konak, solda “Muallimler Birliği” binası! İçimden, “Konya’yı tam olarak yansıtan bir manzara” demek geçiyor. Aynı şekilde sağlı sollu binalar korunmuş, özelliğini muhafaza etmiş olsaydı, Konya’yı ziyarete gelenlerin rahatlıkla ziyaret edip, Konya ve tarih hakkında bilgi edinmelerine zemin hazırlanmış olurdu! Safranbolu evleri ve eski Safranbolu’da olduğu gibi.
Hele, kayalı park ile Hükümet binası arasında bulunan, “Ulvi Sultan mescid ve Türbesi” nin hala ne maksatla yıktırldığını, niçin tarihin katledildiğini anlamış değilim.
Kitap bu güzelliklerle dolu! Hazırlayan; Uğur Özteke ve Cahit Sağlık’a, emeği geçenlere, destek olanlara teşekkürlerimi sunar ve bendenize verilmesine yardımcı olan İl Genel Meclisi Başkanına şükranlarımı iletirim.


Yazarın Diğer Yazıları