Eğitim de denetim de şart
FACİALAR KADER DEĞİL
DOSTLARDAN KURTULUŞ YOK
MODERN DÖNEM ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 1
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
Keyifsiz Maç, Ortada Hakem Yok
Felaketlerin İlk Adımı Suçlunun Masa İlan Edilmesiydi
NAMAZ MÜ’MİNİN MÎRACIDIR
İNSAN OLALIM
BİR DÜNYA DELİSİ: TRUMP
SURİYE
Enflasyonu düşürmek için talebi öldürmek yerine, üretim arzındaki sorunlara çözüm aramalıyız
Bir imtihandı Gazze ama kimse geçemedi
AVRUPA’NIN KARANLIK TARİHİ
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -3-
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
Arapça'da "dörtlü, dörtlük” anlamına gelen rubâî kelimesi (çoğulu rubâiyyât) edebiyatta dört mısradan meydana gelen şiirlere verilen addır. Rubai, aruz ölçüsüyle yazılır. Birimi dörtlüktür. 4 dizelik (mısralık) bir Divan Edebiyatı nazım biçimidir.
Rubâî Türk edebiyatı olup Orta Asya'dan İran'a geçmiştir. İslâmiyet'ten sonra aruzla söylenmesiyle meydana gelmiş bir İran nazım şeklidir.
Tasavvuf heyecanını dört mısralık bir nazım kalıbı içinde ifade etmeye imkân sağladığı için bu tür daha başlangıcından itibaren sûfîlerin ilgisini çekmiştir. Tasavvufî rubâînin Fars edebiyatındaki mûcidi olarak Ebû Saîd-i Ebü'l-Hayr (ö. 440/1049) anılır. Dört mısradan oluşan küçük nazım şeklidir.
Rubâî, gazelin ve tasavvufun zirveye çıktığı VII. (XIII.) yüzyılda da gelişme göstermiş, Ferîdüddin Attâr rubâî türüyle Muḫtârnâme adında bir eser kaleme almıştır. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin 2000 civarında rubâîsi bulunmaktadır.
Rubailerde aşk, şarap, dünyanın türlü nimetlerinden yararlanma, hayatın anlamı ve hayat felsefesi, tasavvuf ve ölüm gibi konular işlenir.
Rubâîler ya birinci, ikinci ve dördüncü mısraları kafiyeli, üçüncü mısraı serbest ya da dört mısraı birbiriyle kafiyeli şekilde olur.
Rubai türünün en önemli temsilcilerinin başında İranlı şair Ömer Hayyam gelmektedir. Türk edebiyatında ise Nabi, Fuzuli, Haleti, Yahya Kemal gibi isimler bu türün temsilcileri arasında yer alır. Arif Nihat Asya ve Nef'i de rubai ile şiir yazmışlardır.
Çok eski zamanlarda "Zerdüşt” Edebiyatında rubai şeklinde manzume yoktur. Rubailer, felsefi bir fikir için, dua olarak, hatta hicviye olarak da yazılmıştır.
İran Edebiyat tarihçisi E.G. Brovvne: "Rubai, İran şiir dehasının en eski mahsullerindendir ve her türlü konu için kullanılır” der. Hz. Mevlana'nın da Rubaileri mevcuttur.
Buradan hareketle bu abd-i aciz de; "CAN SUYU (RUBAİLER)” adıyla bir çalışma yapmaktadır.
Bugün sizinle Rubai örneklerimi paylaşmak istiyorum.
(1)
Mezarlara bir göz at, kimdi, neydi, nasıldı?
Hayat denilen âlem, kısacık bir fasıldı.
Birçok ibretle dolu sessizlerin diyarı,
Mahlukatın boynuna kader diye asıldı.
(2)
Sevgi kalplere girsin faziletler büyüsün,
Dünya el ele versin muhabbetle yürüsün.
Mazlumlar ağlamasın zalimin zulmü bitsin,
Gözyaşı silinsin âlemi neşe bürüsün.
(3)
Evlilik Kafta kalmış temelimiz çürümüş,
Kutsallık lafta kalmış amelimiz çürümüş.
Aile gemisinde bora var fırtına var,
İdealler yok olmuş emelimiz çürümüş!
(4)
Zümre-i Muhabbetler gönülleri şad eder,
Gayyaya düşen sefil, dünyayı naşad eder,
Esfel-i safilinler top yekûn karşı olsa,
Allah'ın has kulları ruhları küşad eder.
DOSTLARDAN KURTULUŞ YOK
VATAN SEVGİSİ LAF İLE OLMAZ
AYMANAS’TA ZAMAN
İNSANLIĞI KAYBETMEYELİM!
ASR-I SAADETTE ŞİİR
GERÇEKTEN SAMİMİ MİYİZ?
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
HAYATA BAKIŞ
HASAN ÖZÖNDER HOCAM
ÜÇ AYLAR, ŞİVLİLİK, İLK NAMAZ