RAMAZANDAN YANSIYANLAR

"On bir ayın sultanı”, "Hoş geldin şehri ramazan”, "Ey Oruç tut beni”, "Kur'an ayı”, "İftarda buluşalım”… v.b. birçok sloganvari sözler duyar, görür ve belki de yazarız. Hatta konuşmalarımızı bu sözlerle süsleriz. Çünkü bunlar hoşumuza gider. Aslında söz söylemek çok kolay da, onu uygulamak, yerine getirmek zor.

Fakirleri, yoksulları, mağdurları, muhtaçları… görüp kollamak, insanlara kol kanat germek sadece ramazana has değil. Daha doğrusu bu aya ait olmamalı. Destekler, yardımlar 365gün, 7/24 devam etmeli. Aynen beş vakit namaz, her gün yediğimiz yemek, soluduğumuz hava, içtiğimiz su gibi…

Zekat adı verilen sosyal yardım; sadece Ramazanı içine almaz. Zekat sayesinde ihtiyaç sahipleri sıkıntıdan kurtulur, evine aş götürmenin, iş sahibi olmanın, çoluk çocuğunu doyurup mutlu etmenin sevincini yaşar. Bu da sosyal patlamayı önler. Sosyal adaletin zirvede olduğu bir uygulamadır Zekat. Toplumda aşırı zengin ve aşırı yoksulun olmasına çaredir. Biri yerken diğerinin bakmasının önüne geçilmiş olur. Hani bir sözümüz var ya: "Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar”

"Komşusu açken tok yatan bizden değildir” buyurur alemlerin sevgilisi Peygamber efendimiz. Bakıyoruz, toplumda aşırı fakirler var. Aynı mahallede, aynı sokakta bulunan ve durumundan haberimizin olmadığı birçok insan mevcut. Bundan hepimiz sorumluyuz; Mahalle muhtarından, cami imamından, mahalle halkından, kapı karşı komşudan, aynı apartmanda oturan insanlarda tutunuz hepimiz vebal atındayız.

Eğer toplumda açlar, fakirler, muhtaçlar kol geziyorsa, zekatlar verilmiyor, sadakalar yerine varmıyor demektir. Böyle durumda iftar sofraları kurup gösteriş yapmanın anlamı olur mu? Fakirlerin, yoksulların, muhtaçların bulunmadığı bir sofra bize zehir olmaz mı?

Meseleyi buraya getirmişken, sokaklara dökülen domateslerin, çürütülüp atılan patlıcanların, kamyonlarca domateslerin, çuval çuval patateslerin… çöplere dökülmesine ne dersiniz? Çöpe atma yerine fakirlere, ihtiyaç sahiplerine verilse, onlar da bu nimetlerden yararlansa olmaz mı? Hem çöpe dökeceksin, hem de; "Kahrolası Hükümet, sebzeye meyveye zam yapıyor” diye höyküreceksin! Zammı hükümet değil, böyle hamakat sahipleri, kıt akıllılar, ülke ve insan sevgisinden mahrum olanlar yapıyor ne yapıyorsa. El ele versek, birlikte yaralara merhem olsak olmaz mı? Bağırma, çok konuşma, laf ebeliği yapma yerine çözüm üretseniz ne kaybedersiniz?

Bu vatanın ekmeğini yiyip, suyunu içip, havasını teneffüs edip, her türlü nimetlerinden yararlanıp sonra da kalkıp yediğin çanağa pislemenin anlamı var mı? Sizin bu yaptığınıza gıda terörü derler. Dağdaki teröristle sizin hiç farkınız yok.

Başınızı ellerinizin arasına alarak düşünün, "ben ne yapıyorum? Bu ülkem için, insanlar için hangi hizmeti yapıyorum? Elimi ben de taşın altına koymalıyım…” dediniz mi, diyor musunuz? "Bu gün Allah için ne yaptım?” diye bir sorun kendinize.

Bol keseden vaad dağıtmak kolay. Herkese şirin görünmek son derece basit. İyi de vicdani yönden haliniz ne? Halimiz ne? Kalabalık içinde ağlamak değil, önemli olan tenhada, karanlıklarda, gece yarılarında gözyaşı dökebilmek.

Bu güzellikleri edindiğimiz zaman orucumuz oruç olur. Bu ahlaka sahip olduğumuzda, namazlarımızın bir anlamı bulunur. Unutmayalım İslam slogan dini değil. İslam; uygulama, eylem, yerine getirme, hayata geçirme dini. Onun için "namazımızı ikame ettik” diyoruz. Bize güzellik kazandıran namaz, namazdır. Ahlakımızı zirveye çıkaran ibadetlere ibadet denir.

 

Aşkı Yaşayan Bilir!

 

Elle tutulmayan, yaşanan hayat,

Aşkı yaşayanlar, gelsin meydana,

Damarda kan gibi, taşınan hayat,

Aşkı yaşayanlar, gelsin meydana!

 

Canı canan bilir, var da ona sor,

Mecnun'u Leyla'yı, gör de ona sor,

Aşk oduna düşüver de ona sor,

Aşkı yaşayanlar, gelsin meydana!

 

Allah'ı bilenler, aşk içindedir,

Hak yolda gidenler, meşk içindedir,

Dilara gönüller köşk içindedir,

Aşkı yaşayanlar, gelsin meydana!

 

Hacerler misali, çöllere dalan,

İsmail'ler gibi, kurbanlar olan,

Hatice timsali, Habibi bulan,

Aşkla yaşayanlar, gelsin meydana!

 

 

Hep Yaş Dökeriz!

 

Yüreğim karlandı, ellerim buydu,

Samimiyet hasta, hep yaş dökeriz,

Dünyamız harlandı, hissizce koydu,

İnsanlık iflasta, hep yaş dökeriz!

 

Gönüllerde tipi, sanki kış gibi,

Ruhlarda tufan var, bir akış gibi,

Elveda söyleyen bir bakış gibi,

Sevgiler arasta, hep yaş dökeriz!

 

Fikirler kurakta, değerlerde buz,

Ecel son durakta, çok yoruluruz,

Muhabbet ırakta, hep kavruluruz,

Tüm Âdem'ler yasta, hep yaş dökeriz!

 

Kalmamıştır asla, düşünce beyin,

İhsanın anlamı, bilmez ki neyin?

Duygular mezarda, ruhu yok şeyin,

İz'anlar iflasta, hep yaş dökeriz!

Yazarın Diğer Yazıları