Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
AİLE VE MUALLİMLİK
FEDAKÂR, DAVA ADAMI EĞİTİMCİLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
FIRSAT
KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Stokçuluk veya ihtikâr
Stokçuluk yani ihtikar Türk Ceza Kanunu'na göre suçtur. Bu suç TCK 240. madde de "Belli bir mal veya hizmeti satmaktan kaçınarak kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkmasına neden olan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde tarif edilmiştir.
Sözlükte "hakkını yemek, kötü davranmak; kıtlaştırmak, tedavülden çekmek, istiflemek, tekeline almak” anlamlarındaki ihtikâr, "ticaret malını pahalılaşması gayesiyle istifleyip piyasaya arzını geciktirmek” manasına gelmektedir. İhtikâr yapana muhtekir (hakîr, hakkâr) denir.
Hanefîler'den Kâsânî ihtikârı, "gıda maddesinin şehirden veya küçük yerleşim merkezlerinin yakın çevresinden satın alınıp bekletilmesi ve böylece bölge halkına zarar verilmesi” şeklinde,
Abdullah b. Mahmûd el-Mevsılî, "temel yiyecek maddelerinin şehrin piyasasından veya onu besleyen bölgelerden satın alınıp pahalılaşıncaya kadar stoklanması” olarak tarif etmektedir.
Şâfiî kaynaklarında ihtikâr, "dayanıklı temel yiyecek maddelerinin vb.nin piyasanın yükselmeye başladığı bir sırada satın alınıp fiyatlar iyice arttığında satmak için istiflenmesi” şeklinde tarif edilir.
ihtikâra, "darlığı kamuya zarar verecek tüketim mallarının kıtlık yaratmak amacı ya da fiyat artışı beklentisiyle piyasadan çekilmesi” şeklinde kapsamlı bir tanım getirilebilir.
Genelde insanların ihtiyaçlarını sömürerek az emekle kolay kazanç sağlama arzusuna dayanan ihtikâr, özellikle zorunlu tüketim maddeleri söz konusu olduğunda ihtiyaç sahiplerinin, neticede de toplumun zarar görmesine sebebiyet vereceği gibi uzun müddet devamı halinde sosyal bunalımlara yol açabilir. Bu sebeple ihtikârın İslâm'da olduğu gibi önceki dinlerde de yasaktır.
İhtikâr, dinen çirkin ve kötü bir davranıştır ve haramdır. Ayrıca büyük günahlardandır. Kıtlık yaratmak için yapılan ihtikârın dinî sorumluluğunun fiyat artışı beklentisiyle yapılana göre daha büyük olduğu da ifade edilir. İhtikârın haram olduğunu söyleyenler, İslâm'da zulmün ve başkalarına haksız şekilde zarar vermenin haram oluşundan hareket ederler.
Hadislerde karaborsacı günahkâr, sapkın, Allah'ın hükmüne isyan eden, Allah'ın zimmetinden uzak -ki bu ifade genelde Kur'an'da müşrikler için kullanılır-, mel‘un, cüzzam ve iflâsa müstahak, katil ve cehennemlik, elîm bir azaba duçar, mülhid, soygunculukla elde ettiği bu kazancını sadaka olarak bile verse kabul edilmeyen kimse, fiyatlar yükselince zevklenen, düşünce üzülen kötü bir kul şeklinde tanıtılarak ağır bir dille kınanır.
Resûlullah karaborsacılığa karşı çok kararlı davranmış, çeşitli tedbirler almak suretiyle topluma yönelik zararını önlemiştir. Meselâ bir defasında Medine'ye gelen erzakın tamamını satın alan Hakîm b. Hizâm'a ihtikâr yapmaması uyarısında bulunmuş, yine Medine'de tek bir sahabenin elindekiler hariç bütün erzakın tükendiği bir sırada ilgili şahsa stoklarını piyasaya çıkarıp dilediği gibi satmasını ve karaborsacılıktan kaçınmasını emretmiştir.
Hulefâ-yi Râşidîn'in, serbest rekabeti engelleyip piyasa fiyatlarının sunî olarak artışına sebebiyet veren, yani ihtikâra zemin hazırlayan muameleleri de yasakladıkları bilinmektedir
Abbâsî Halifesi Muktedir-Billâh döneminde baş gösteren ve karaborsacılar tarafından tırmandırılan şiddetli bir darlık sebebiyle ayaklanma çıkınca karaborsacıların elebaşları cezalandırılmış, fiyatlara narh konmuş, devlet adamlarına ait dükkânlardaki hububatın piyasaya arzı sağlanmıştı.
Devletin, darlığa düşmeye başlayan yerleşim merkezlerindeki temel tüketim mallarının yerel piyasanın dışına çıkarılmasını yasaklaması da bir başka tedbirdir.
Ebû Yûsuf ve Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî ise gerektiğinde kişinin malî tasarruflarının kısıtlanabileceği yönündeki görüşten hareketle satış icbarına cevaz vermişlerdir.
"Ramazan Kur'an ayı” demekle olmuyor. Yani bu sözle iş bitmiyor. Ramazanın, Ramazan olması, Kur'an hükümlerine uymakla mümkün oluyor. Çok güzel sözlerimiz var: "Laf ile peynir gemisi yürümüyor”. Namazların, Oruçların, Haccın, Zekatın temelinde; kul hakkı yememek vardır. İhtikar da bir kul hakkı olduğuna göre varın siz hesap edin bu çirkin işi yapanların akıbetini. Aslında bu eylem de bir terördür. Adına gıda terörü denir. Ha, eline silah almış dağa çıkmışsın, ha milletin gıdasını saklayarak, pahalı olarak satmak için stoklamışsın… Bunlara verilecek cezada ne indirim olmalı, ne de böyle vatan ve devlet düşmanları affedilmeli. Böyle hainler yüzünden pahalılık hasıl oluyor! Allah'ım; ülkeme ihanet eden ne kadar kansız, vicdansız, merhametsiz varsa hepsini yerin dibine batır!
AİLE VE MUALLİMLİK
“KEŞKE” DEMEMEK İÇİN
NE KADAR SAMİMİYİZ?
MIZRAK ÇUVALA GİRMEZ
MANKURTLAR
SELÇUKYA NELER YAPIYOR?
GÖNÜL FATİHLERİ
16 KONYA EFSANESİ
ERENLER DÜNYASI
VAKT-İ MUHABBET