PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
Konya’da etliekmek savaşları-2
SURİYE’YE “OSMANLI YÖNETİM MODELİ” LAZIMDIR.
HRİSTİYAN BİR KOMŞUN NAMAZ KILSA NE DERSİN?
Laiklerin gücü nereden geliyor?
Bitcoin altına rakip olabilir mi?
HAK AŞIĞI AHMED-İ KUDDÛSİ
Yeni Bir Yıla
BİZ YAPTIK BİZ
“Ver Korkuyu” Değil; “Ver Coşkuyu”
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
Günlük hayatta sık sık kullandığımız ve her zaman yanıldığımız hususlardan birisi; şekle bakmak, kılık kıyafete göre anlamlandırmak. Halbuki iç alemi, gönlü, duyguları, niyeti güzel olan nice insanlar var. Aslında insanların, açıktan inkar eden söz ve tavırları yoksa, toplumun birlik ve beraberliğini bozan davranışları görülmüyorsa bu insana; "kötü” diyemeyiz. Bu konuda sevgili peygamberimiz şöyle buyurur:
"Allah, sizin cüsselerinize ve şekillerinize değil, kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Riyazü's-Salihin, c.1, s. 31)
"İki Müslüman birbirine silah çekerse, öldüren de ölen de cehennemdedir.” Buyuran Peygamberimize;
"Ya Resulallah, öldürenin durumu belli de, ölen niye cehennemlik oluyor?” diye sordular. Peygamberimiz;
"o da arkadaşını öldürmek istiyordu da o yüzden” buyurdu. (A.g. e. s. 32)
Şimdi burada biraz durmak ve meseleyi enine boyuna açmak istiyorum;
"Allah Allah” diyerek insanlara kılıç çeken, onu öldüren her iki kabile ve topluluk da aynı kategoride mütalaa edilir. Mesela cemel Vak'asında olanlar, Hz. Hüseyin'i katledenlerin durumunu varın siz kıyas edin.
Şekle önem vermemek ile ilgili bir anekdotu paylaşmak isterim. Katıldığım bir Kültür programında şiirlerimizi okumuştuk. Programın sonunda programın yöneticisi: "İçinizde şiir okumak isteyen var mı?” diye sordu. Arka sıralardan; kulağı küpeli, saçını arkadan tokayla toplamış uzun saçlı, dövmeli, uzun bıyıklı, sakallı bir genç çıktı ortaya ve öyle bir şiir okudu ki, salonda olanların hepsi şoke oldu. Okunan şiir tasavvufi ve derinlikli bir şiirdi. O gencin de beş vakit namazını kılan, İslami hassasiyeti olan, ancak bulunduğu ortam itibariyle böyle bir kılığa bürünmeye mecbur kalan birisi olduğunu öğrendik. Dahası meğer bulunduğu bu ortamda birçok gencin İslam'a girmesine vesile olmuş.
Zevahir bizi aldatmasın. Kimsede ne olduğunu kimse bilemez. Derinliği, derunu yalnız Allah bilir.
Rabbimiz; "Kim zerre miktarı iyilik yaparsa onu görür, kim de zerre miktarı kötülük yaparsa onu görür.” Buyurur.
İman, sadece Amentü esaslarını okumaktan ibaret değil. İslam, yalnızca dil ile söylenmekle bitmiyor. Nüfus cüzdanında; "Müslüman” yazması, Müslüman olmak için yeterli değildir.
Üç kişi yola çıkar. Geceyi geçirmek için bir mağaraya girerler. Ancak mağaraya girer girmez dağdan kopan bir kaya parçası mağaranın kapısını kapatır. Gençler, çar naçar beklemeye başlarlar. Bu esnada her birisi kurtulmak için, hayatları boyunca ihlaslı ve iyi niyetle yaptıkları işlerini anlatmaya başlarla. Birinci genç;
"Allah'ım, benim annem ve babam vardı. Akşam, onlardan öncene çocuklarımı doyurur, ne de hayvanlarıma bakardım. Günün birinde odun toplamak için uzaklara gitmiştim. Fakat geldiğimde onları uyumuş buldum. Onları uyandırmayı ve onlardan önce ailece süt içmeyi hoş görmedim. Çanak elimde olduğu halde uyanmalarını bekledim. Nihayet sabah oldu. Çocuklarım ayaklarımın altında açlıktan ağlıyordu. Derken annem ve babam uyandılar ve sütlerini içtiler. Allah'ım, eğer bu işi senin rızan için yapmışsam bu taş yüzünden başımıza gelen sıkıntıyı bizden uzaklaştır” dedi. Ta bir parça açıldı ama çıkılacak gibi değildi.
İkinci genç söz aldı;
"Amcamın bir kızı vardı ve ben onu herkesten çok seviyordum. Onunla birlikte olmak istedim. Fakat o teklifim kabul etmedi. Bir kıtlık senesi zorda kalınca bana başvurdu. Kendisini bana teslim etmesi şartıyla ona yardım ettim. O da kabul etti. Bu fırsatı elde edince bana dedi ki; "Allah'tan kork da haksız olarak mührümü bozma” dedi. Ben de Allah'tan korkarak bu çok sevdiğim kızdan uzaklaştım. Allah'ım, eğer ben bu işi sırf senin rızan için yapmışsam, içinde bulunduğumuz sıkıntıyı üzerimizden kaldır” dedi. Mağaranın ağzındaki taş biraz hareket etti ama yine de çıkacak gibi değildi.
Üçüncü genç devreye girdi ve yaptıklarını şöyle anlattı;
"Allah'ım, ücretle işçiler tutmuştum, ücretlerini tam ödedim. Yalnız bir tanesi ücretini almadan çekip gitti. Ben de onun ücretini çalıştırdım, hesabına ayırdığım mal çoğaldı. Aradan bir hayli zaman geçtikten sonra çıkageldi. Ve;
"Ey Allah'ın kulu, ücretimi ver” dedi. Ben de;
"şu gördüğün develer, öküzler, koyunlar ve köleler, senin alman gereken ücretten çoğalmıştır, hepsini al götür” dedim.
(23 MART 2023)
PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
SÖZLERDE KENDİMİZİ ARAMAK
SEVGİ, İNSANA HAS BİR MEZİYETTİR!
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
YAZARLIK HAYATIM-YAYIMLANAN KİTAPLARIM VE EVRENSEL MESAJLAR SERİSİ
VAKT-İ MUHABBET
VUSLATININ 751. YILINDA MEVLANA
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
TEVHİD’İN HAYATA YANSIMASI
PAYİTAHTA RUH VERENLER