Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
AİLE VE MUALLİMLİK
FEDAKÂR, DAVA ADAMI EĞİTİMCİLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
FIRSAT
KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Veda; ayrılışı, gidişi anlatır. "Sevilen birinden veya yerden ayrılan” demektir. "veda” bir daha görüşememek demektir. Tabii, ölüm her zaman hazırda beklediğine, ne zaman, ne şekilde geleceği belli olmadığına göre. Cahit Sıtkı Tarancı'nın;
"Ne'ylersin ölüm herkesin başında
Uyudun uyanamadın olacak,
Kim bilir nerde, nasıl kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında” dediği gibi.
Bu gün Ramazanın 26'sı. Yirmi altı gün Ramazanı memnun edici bir tavır segiledik mi acaba? Ramazan Kur'an ayı olduğuna göre, Kur'anı da memnun edebildik mi? Oruç, imsak, iftar, sahur, teravih, cami, cemaat, çocukların camideki tutumları, sadakalar, fıtır sadakaları, zekatlar, iftar sofraları, mukabeleler, hatimler…Ramazanın getirdiği güzelliklerdendir.
26 gün boyunca gerçekten, geride kalan- ömrümüz olursa- günlerimizin Ramazan tatlılığında olmasına çaba sarf ettik mi? edecek miyiz? Yoksa Ramazanın bitmsei ve gitmesiyle birlikte bu anlatılan ve yaşanılan hoşluklar tatlı bir hatıra gibi mi kalacak?
İmsak şuurunu ele alalım; bildiğiniz gibi imsak, tutmak demektir. Kendimizi, nefsimizi, duygularımızı, öfkelerimizi, olumsuzluklarımızı, yanlışa düşmelerimizi…tutmak. "Ramazan gelince şeytanlar bağlanır” nebevi ifadesini içimizde yaşadık mı? Yaşayacak mıyız? Mekke'de taşlanan şeytanın, aslında içimizdeki nefis şeytanını taşlamak, hayat boyu şeytani işlere girmemek olduğunu bilip, tuzağa düşmemek için kendimizi tutmak. "Kahraman, güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman öfkesini yenendir” hadisini hayat iksiri yaparak, dünyanın tüm olumsuzluklarına sabrederek imsak içine girmek.
İmsakın verdiği kararlılıkla, sabırla, azimle iftar müjdesine ulaşmak. İmsak, her ne kadar; kötülükleri tutmak ise, iftar da bir o kadar bütün iyiliklere kapı aralamak, gönül kapılarımızı ardına kadar açmaktır. İftar, kaleyi içten fethetmektir. "dövene elsiz, sövene dilsiz gerek” şuurunda hareket geliştirmektir. İmsak; kötülüğe giden yolları kapatmak, iftar; iyilik, yardım, sadaka, veren el olma, gözyaşını silme, mazlumun ve mağdurun yanında olmak…bunları "Ramazan Medeniyet Okulu”nda öğrendik. Öğrendik ama eyleme koyduk mu?
Ramazan Medeniyet Okulu, hiç tatile girmez. Ömür boyu açıktır. Sadece Ramazanlara ait değil, yalnızca bir ay eğitim veren değil, bir hayat okuludur. Bir aylık yoğun bir çalışma yapar. Bir ayın bitiminde "Bayram Sertifikası” verir.
Ramazan Medeniyet Okulunun, her yaştan, her ırktan, her ülkeden, her cinsten öğrencisi var. Bu okul, yılda bir bizi teste tabi tutar; "benim bir aylık yoğun manevi terbiyem altındayken edindiğiniz güzellikler ne âlemde? Verdiğim "Bayram Sertifikası” nın hakkını veriyor musunuz? Yoksa Ramazan Medeniyet Okulundan mezun olduktan, setifikayı aldıktan sonra; "köylü köyüne, yolcu yoluna” mı diyorsunuz?
Aslında doğduğumuz andan itibaren Allah'a borcumuz var. Her an, O'na borcumuzu ödemek zorundayız. "Her nefeste Allah'a iki kere şükretmemiz gerekir, nefes alırken ve nefes verirken” der Sadi Şirazi. Yaratana olan borcumuz bununla biter mi? "O'nun nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız. Ağaçlar kalem, denizler mürekkep olsa; ağaçlar tükenir, denizlerin suyu çekilir, Allah'ın nimetleri bitmez..” göz, kulak, el, ayak ve bütün organlar… hepsinin görevi ayrı. Hiç birisi; "Ben yoruldum, görevimi yapmayacağım” demez. Saat gibi çalışır.
Beden bize emanet. O emanete iyi bakmamız, emaneti iyi korumamız gerekir. Değilse münafık durumuna düşeriz. Mal bize emanet, makamlar emanet… hiçbir şeyin sahibi değiliz. Bu yüzden çarçur edemez, elimizdekini avucumuzdakini saçıp savuramayız.
"Ramazan Medeniyet Okulu”nun tüm öğrencileri mutludur. Onların boşa harcayacak, heba edecek zamanları yoktur. Bu bakımdan bu okuldan mezun olanlar, okulun verdiği misyonla hareket etmeye mecburdur.
"Ramazan Medeniyet Okulu”nun müfredatı Kur'an ve sünnettir. Burada okuyan, buranın havasını teneffüs eden kimse; bulunduğu yeri cennet yapmak için çaba harcar. Medeniyet Okulu mensubu ve mezunu; terörden haz almaz. Kin, düşmanlık, kıskançlık, devletleri sömürmek, mazlumların ahını almak gibi bir yanlışa girmez. Hak, adalet, insan sevgisi bunlarda zirvededir.
"Ramazan Medeniyet Okulu”ndan mezun olunur ama onun verdiği güzelliklere veda edilemez. Biz dünyaya veda etsek bile, güzellikler bizi takip eder.
AİLE VE MUALLİMLİK
“KEŞKE” DEMEMEK İÇİN
NE KADAR SAMİMİYİZ?
MIZRAK ÇUVALA GİRMEZ
MANKURTLAR
SELÇUKYA NELER YAPIYOR?
GÖNÜL FATİHLERİ
16 KONYA EFSANESİ
ERENLER DÜNYASI
VAKT-İ MUHABBET