PAYİTAHTA RUH VERENLER
Konya için tehlike çanları çalıyor
HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR
PUZZLE
MUSİBETLER BİZİM ESERİMİZDİR
Eğitim de denetim de şart
FACİALAR KADER DEĞİL
MODERN DÖNEM ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 1
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
Keyifsiz Maç, Ortada Hakem Yok
Felaketlerin İlk Adımı Suçlunun Masa İlan Edilmesiydi
SURİYE
Enflasyonu düşürmek için talebi öldürmek yerine, üretim arzındaki sorunlara çözüm aramalıyız
AVRUPA’NIN KARANLIK TARİHİ
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -3-
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Alfa Romeo Junior
Dönemin meşhur şairlerinden Peygamber aşığı Nabi, devlet erkânıyla beraber hac yolculuğuna çıkar. Medine'ye yaklaştıklarında ayaklarını kıbleye doğru uzatmış birini gören Nabi çok üzülür. Bir şiir yazar ve bakın sonrasında nasıl bir sürprizle karşılaşır?
Yazdığı şiir minarelerden okunuyordu
Osmanlı divan şairlerimizden Nabi 17. asırda yaşar. Peygamberler şehri Urfa'nın manevi ikliminde iyi bir eğitim alan Nabi, çocukluk ve ilk gençlik yıllarından sonra İstanbul'a göçer. Tasavvuf terbiyesi de görmüş olan Nabi, padişah IV. Mehmed döneminde hacca gitmek üzere bir kısım devlet erkânıyla birlikte yola çıkar.
Kafile, Medine-i Münevvere'ye yaklaşmıştır. Vakit gecedir. Peygamber Efendimize (s.a.s.) bir an önce kavuşma özlemiyle Nâbî'nin gözüne uyku girmemiştir. Fakat kafiledeki bir insan hem de ayaklarını kıbleye doğru uzatmış uyumaktadır.
Peygamber beldesinde, edebe aykırı böyle bir gaflet hâlini bir türlü hazmedemeyen ve çok üzülen Nâbî, içinden gelen bir ilhamla yukarıdaki kasideyi bir anda irticalen söyleyiverir. Kafile, şafak vakti Medine-i Münevvere'ye girmektedir.
Bu sırada Mescid-i Nebevi'nin minarelerinden sabah ezanı okunmaktadır. Müezzin, ezanın ardından Türkçe bir kaside okumaya başlar. Nâbî dikkat eder; okunan kendi şiiridir.
ÜMMETİMDEN Mİ DEDİ?
Hemen minarenin kapısına koşar. Müezzine, "Allah aşkına, okuduğun bu kasideyi nereden öğrendin" der. Müezzin şöyle cevap verir: "Bu gece rüyamda Efendimizi (s.a.s.) gördüm, bana dedi ki: "Ya müezzin kalk, yatma. Benim ümmetimden bir zât benim kabrimi ziyarete geliyor. Muhabbetinden benim için şu kasideyi söylemiştir. İşte bu cümlelerle minareden onu karşıla" dedi. Ben de hemen kalktım. Abdest aldım. Peygamberimizin iltifatına mazhar olan âşık acaba kimdir diye düşünerek minareye koştum. Öğretildiği gibi okudum." Bunun üzerine Nâbî, "Ümmetimden mi dedi" deyip hıçkırıklara tutulur ve sevincinden oracığa bayılıp düşer.
Sakın terk-i edepten!
Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-i hüdâdır bu;
Nazargâh-ı ilâhîdir makâm-ı mustafâdır bu.
Habîb-i kibriyâ'nın hâbgâhıdır fazîlette
Tefevvuk-kerde-i arş-ı cenâb-ı kibriyâdır bu.
Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-ı adem zâil
Amâdan açdı mevcûdât dü çeşmin, tûtiyâdır bu.
Felekde mâh-ı nev bâbüs-selâmın sineçâkidir,
Bunun kandili cevzâ matla-i nûr-i ziyâdır bu.
Mürâ'ât-ı edeb şartıyle gir nâbî bu dergâha
Metâf-ı kudsiyândır, bûsegâh-ı enbiyâdır bu”
Mânâsı:
Edebi terk etmekten sakın; Burası Allâhü Teâlâ'nın Habibi'nin yeridir.
Burası Allâhü Teâlâ'nın nazar ettiği, Mustafâ (s.a.v.)'nın makamıdır.
Habîb-i Kibriyâ'nın yeridir ki; Fazilette üstünlük bakımından Allâhü Teâlâ'nın arşının üstündedir.
Bu mübarek toprağın parlaklığından yokluk karanlıkları sona erdi.
Yaratılmışlar iki gözünü körlükten açtı,
Zira burası kör gözlere şifa veren bir sürme gibidir.
Gökyüzündeki hilal onun kapısının yüreği yaralı âşığıdır.
O gökyüzündeki hilâle ışığının nurundan veren kandildir.
Ey Nâbî! bu dergâha edebin şartlarına riayet ederek gir.
Zira burası meleklerin etrafında pervane olduğu ve peygamberlerin hürmetle öptüğü tavaf yeridir.”
PAYİTAHTA RUH VERENLER
DOSTLARDAN KURTULUŞ YOK
RUBAİLERİMDEN SEÇMELER
VATAN SEVGİSİ LAF İLE OLMAZ
AYMANAS’TA ZAMAN
İNSANLIĞI KAYBETMEYELİM!
ASR-I SAADETTE ŞİİR
GERÇEKTEN SAMİMİ MİYİZ?
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
HAYATA BAKIŞ