Oruç Bizi Tutacak mı Acaba?

Perşembe'yi Cuma'ya bağlayan akşam ilk teravih namazını kıldık. Her Müslüman; sevinerek, coşku içinde camilere koştu! Anne ve babalar çocuklarının elinden tutarak camilere getirdi. Yurdun, hatta dünyanın her kesiminde bu manevi iklimden yarlananların sayısı son derece fazla!
Neden bu kadar değer veriliyor? Niçin bu coşkular? İnsanlar neden; hiçbir şey yemeden, içmeden, her türlü isteklere, “dur” diyerek sabahtan akşama kadar bu hali tercih ediyor? Oruçta gösteriş yoktur ve olamaz. Çünkü kimse gösteriş için aç kalmaz! Onun için orucun sevabını bizzat Allah kendisi vereceğini söylüyor. Oruç tutanların gireceği Reyyan cenneti vardır.
“Oruç tuttuk, oruç tutuyoruz” şeklinde konuşuruz her zaman. Sahura kalktık, imsak kesildi, teravih namazına gittik, camiler doldu taştı, çocukların en çok sevdiği ibadetlerden biri de teravihe gitmektir.
Oruç tutmak; aslında nefsimizi tutmaktır. Bütün olumsuzluklara kapı kapamaktır. Elimizdeki bütün imkanları bazen oruçtan halsiz düşenlere, “seni oruç tutmuş” deriz. Keşke oruç bizi tutsa, keşke orucun tuttuğu insanlardan olsak! Yani orucun; değer verdiği, önemsediği kimseler sınıfından sayılsak!
Namazın bizi kılması, kur'anın bizi okuması gibi orucun da bizi tutması çok önemlidir. Sevgililer sevgilisi Hz. Muhammed Sallalahu aleyhi ve selem efendimiz şöyle der; “öyle namaz kılanlar vardır ki, yorgunluktan öteye geçmez.” “nice kur'an okuyucular vardır ki Kur'an ona lanet eder!” namazın ruhuna yükselerek kılmak önemli. Namazımızı en son namaz gibi, orucumuzu en son orucumuz gibi, bütün yaptıklarımızı en son işimiz gibi düşünerek yapmak değer taşır. Şems-i Tebrizi şöyle der.    
a. Alah'ı tanıdığınızı iddia ediyor, fakat ona olan borcunuzu vermiyorsunuz. Bu borcu, fakir ve muhtaçlara ihsanda bulunarak ödeyin.
b. Kur'an-ı Kerim'i okuyorsunuz fakat hüküm ve kurallarından haberiniz yok. Okuduklarınızı uygulayın.
c. Şeytanın, düşmanınız olduğunu iddia ediyor, fakat ona itaat ediyorsunuz. Onun tekliflerini geri çevirin.
d. Kendinizi Muhammed (SAV) ümmetinden sayıyor, fakat sünnetini uygulamaya çalışmıyorsunuz.
e. Cennete girmek istediğinizi söylüyor, fakat ona girmek için gerekli hiçbir ameli işlemiyorsunuz.
f. Ateşten kurtulmak istiyor, fakat günahlarınızı ve kötü amellerinizle kendinizi durmadan ona doğru sürüklüyorsunuz.
g. Ölümün herkese geldiğini biliyor, fakat ona hiçbir hazırlıkta bulunmuyorsunuz.
h. Bütün din kardeşlerinizin kusurlarını görüyor, fakat kendi kusurlarınızı görmüyorsunuz.
i. Allah'tan gelen bütün nimetleri şükretmeden yiyor ve kullanıyor, fakat O'na olan minnettarlığınızı size verdiği nimetlerden muhtaçlara tasadduk ederek göstermiyorsunuz.
j. Ölülerinizi, aynı sonun sizin de başınıza geleceğini bile bile, ibret almadan, gömüyorsunuz.
Mevlana da şunları terennüm eder;
Canım tenimde oldukça Kur'anın kölesiyim.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol...
Âşık ol âşık, aşkı seç ki sen de seçilmiş bir insan olasın'
Kardeş, karanlık yere, soğuğa, gama, kırıklığa ve hastalığa sabret.
Aynı duyguları Fuzuli şöyle ele alır;
“Yılda ibr kurban keser halk-ı âlem ıyd için,
Dem bedem, saat be saat ben senin kurbanınam!”
Orucun bizi tutması için bu tür duygulara bürünmek lazımdır. Bütün varlığımızla, bütün benliğimizle Yaratana teslim olmadan hiçbir şeyin tadı alınmaz. Mevlana'ya; “aşk nedir?” diye soranlara, “benim gibi ol da gör” demiştir.
Allah'ın yarattıkları içinde en değerli yere sahip olan insan olarak, bu makamda kalabilmenin yolu; “orucun tuttuğu” insan olabilmektir. Zaten amaç; yükselmek, uruc etmek, kötülüklerden hicret etmek, kötülüğü fethedip iyilik kalesine ulaşmaktır.


Yazarın Diğer Yazıları