“Şeb-i Arus”, Mevlana’da sembolleşmiştir. Düğün Gecesi demek. Sevgiliye kavuşmayı özlemek. “Şeb-i Arus”, Mevlana dilinden ölümün düğüne benzetilmesidir. Yani Mevlana ölümü anlatır. Ölüm, onu asıl vatanına ve sevgilisine kavuşturur. Şeb-i Arus; Müslümanca yaşanan hayatın son noktası, ölümün, Mevlanacasıdır.
Ölüm; Ruhun bedenden ayrılmasıyla maddi hayat kaynağını kaybetmesidir. Ölüm, çok etkili bir vaizdir.
İbni Miskeveyh; “Ölüm, bir yok oluş değildir. O bakımdan ondan korkmak anlamsızdır.” Der. Ölümden, günahkar olanlar korkar. Nasıl olsa ölünecektir. O halde ölüme hazırlıklı olmak, hayatı tatlı kılmak gerekmektedir. Korkunun ecele faydası yoktur.
Tövbekârlar ölümü unutmaz. Ârifler, özledikleri Mevla’ya kavuşma yolunu açması sebebiyle ölümü hatırlar. İnsan, belli yaşa geldikten sonra; ölümü daha sık hatırlamaya başlar.
İnsanın, dünyaya dalarak Ahireti unutmasına, bedeni arzular peşinde koşmasına, ihtiras, tamah ve bencilliğe kapılmasına engel olan, ibadetlere ve erdemli hayata yönelten ölümün sıkça hatırlanması tavsiye edilir.
Hz. Ali (RA); “ölümü hatırlamak, hayırlı işlerin yapılmasına sebep olur.” Diyerek, hayata daha kararlı ve dikkatli bakmamız gerektiğini söyler.
Hz. Ömer (RA), ölümü aklından çıkarmamak için yüzüğünün kaşına; “Ey Ömer! Vaiz olarak sana ölüm yeter” yazdırmıştır.
Ölümü hatırlattığı ve kalpleri yumuşattığı için sevgili peygamberimiz, kabir ziyaretini tavsiye etmiştir.
Cüneyd-i Bağdadi, Kur’an okuyarak ruhunu teslim etmiştir. Bu durumu bilmeyen, Bağdadi’nin, Allah ile olduğu şuurunda olmayanlar; “Allah’ı zikret, O’nu hatırla” deyince; “Hiç unutmadım ki hatırlayayım” demiştir.
Âşıklar da, şehitler gibi ölmezler. Bir derviş, Ebu Ali Ruzbari’ye; “Hak âşıkları daima hayattadır ve ölmez” der. Yunus Emre;
“Âşık öldü diye sala verirler,
Ölen hayvan imiş, âşıklar ölmez” der.
Mutasavvıflara göre ölüm, üzülecek ve matem tutulacak bir olay değil, sevinilecek bir husustur. Hak âşıkları, kendilerini Mevla’ya kavuşturan ölümü bir vuslat gibi görür ve ondan; “düğün” diye söz ederler.
Ebu Said Ebu’l Hayr; cenazesi mezara götürülürken;
-“Bundan daha hoş ne var? Dost dosta, yâr, yara gidiyor” sözünü okumak gerektiğini söyler.
Hatemi Esam, ölümü;
-“Beyaz, siyah, kızıl ve yeşil olarak dörde ayırır. Az yemeyi; beyaz ölüm, eza ve cefaya tahammülü; siyah ölüm, nefse muhalefeti; kızıl ölüm, yamalı elbise giymeyi; yeşil ölüm” diye niteler.