PAYİTAHTA RUH VERENLER
Konya için tehlike çanları çalıyor
HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR
PUZZLE
MUSİBETLER BİZİM ESERİMİZDİR
Eğitim de denetim de şart
FACİALAR KADER DEĞİL
MODERN DÖNEM ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 1
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
Keyifsiz Maç, Ortada Hakem Yok
Felaketlerin İlk Adımı Suçlunun Masa İlan Edilmesiydi
SURİYE
Enflasyonu düşürmek için talebi öldürmek yerine, üretim arzındaki sorunlara çözüm aramalıyız
AVRUPA’NIN KARANLIK TARİHİ
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -3-
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Alfa Romeo Junior
"Sevgin yoksa dost arama”. (Sadi)
Sen gerçekten iyi bir insan olmaya bak. Musallada, "iyi biliriz” denmesi kimseyi kurtarmaz.
"Kalp, kör olduktan sonra, gözlerin görmesinde hiçbir fayda yoktur.” (Hz. Ali)
Her zaman, her zeminde, her durum ve şartta insanlar denetime tabidir. Benim yaptığımı; sen, o, bir başkası takip eder ve ona göre not verir. Bunun sonunda; "dürüst, akıllı, işi bilen, kimseyi incitmeyen, sözünde duran, çalışkan, ülkesi için gece gündüz demeden gayret sarf eden veya aksi sözler söylenir. Ayak kaydırmayı seven, hayatını, yalan, iftira, hakaret, düzmece işler üzerine kurgulayanlar, günün birinde sırt üstü düşer. Bunlar için; "azgın eşek sırt üstü düşer” veya "dirgeni yiyen sıpa, bir daha gelir mi sapa?” denir.
Kimse, bir başkasını, karakaşı, karagözü için sevmez ve itibar etmez. Sevmek için; boyunun uzunluğu, karizması da yetmez. Söyledikleri, konuştukları; insanların istekleriyle örtüşüyor mu? İnsanlar o kimseyi dinleyince, "hah işte benim duygularıma tercüman oluyor, benim demek istediklerime, yapmak istediklerime bu adam veya adamlar cevap veriyor” diyebiliyor mu? Takip ediyorum adamda, yalan yok, hırsızlık yok, bol keseden vaad dağıtmak yok, konuşurken ayaklarının yere basmaması diye bir durum söz konusu değil gibi güzel duygulara sahip olabiliniyor mu?
Hz. Muhammed (SAV)'in; herkes tarafından benimsenen hususiyeti neydi? "Muhammed'ü-l Emin” oluşu değil mi? Müşrikler, her şeyi söylüyorlardı ama; "yalancı, dürüst değil” diyemiyorlardı! Bunun için mallarını, en kıymetli hazinelerini bile teslim etmekten çekinmiyorlardı! İnanç konusunda savaşa giriyorlar ama emin oluş noktasında tek referans Hz. Peygamberdi!
Rabbimiz, başlangıçta sözleşme imzalamış. İlerleyen zamanda; günah bataklığında kaybolmasın, dünya dağdağası içinde heba olmasın, "eşrefi mahlukat” özelliğini kaybetmesin diyerek.
Ne mi, bu sözleşme? "Elest bezmi”. Allah'ımız bize öyle güzellikler sunmuş ki, ne kadar şükretsek azdır. Daha insanlar yaratılmadan önce;
Meleklere;
-"Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demiş. Melekler itiraz etmişler ama aciz kalmışlar.
-"Dünyaya inananlar hakim olacak”.
İnsan; inandığı, inancını eyleme dönüştürdüğü zaman melekten üstündür. Örnek;
"Biz insanı ahseni takvim üzere yarattık. Sonra onu esfel-i safiline yuvarladık. Ancak, iman eden ve salih amel işleyenler hariç. Onlar (Salih amel işleyenler) için bitmez tükenmez nimetler vardır…”
"Asr'a (zamana) yemin olsun ki, insan zarardadır. Ancak iman eden ve amel-i salih işleyen, hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç…”
"kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın”.
"İnsanın çalıştığından başkası yoktur.” ,
"İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?”
Kanun; Kur'an-ı Kerim, Yönetmelik; Peygamberlerin sünneti.
Kanunda diyor ki; "dost kazanmak mı istiyorsun?”
Kırıcı olma, dilini iyi kullan… armudun sapı, üzümün çöpü var deme. Empatiyi elden bırakma. Olaylara geniş bir perspektiften bak. Merhametli ol. Ölmeden önce öl. Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz. Ölümü Şeb-i arus bil.
Bu hayat bir gün bitecek. Her doğan, her canlı ölecek. Yeryüzünde kaçılamayacak gerçeklerden birisi ölümdür.
Hz. Peygamberimizin annesi Amine annemiz, son nefesinde oğlu Hz. Muhammed (SAV)e şunları söylemiştir;
"Her yenen tükenir,
Her yeni eskir,
Her doğan ölür” diyerek ölüm gerçeğini dile getirmiştir.
Hz. Mevlana, ölümü; "Şeb-i Arus” (Düğün gecesi) olarak tarif eder. Ölüm üzerine çok şey söylenmiş; şiirler yazılmış, şarkılar bestelenmiş, türküler yakılmış, hikaye ve romanlar kaleme alınmıştır. Diyebilirim ki en fazla konuşulan ama hiç akla getirilmeyen bir gerçekle yüz yüzeyiz.
Mutasavvıflar, ölümü hatırlamak için evlerinin penceresini mezarlıkları görecek şekilde açarlarmış.
İbrahim Ethem'e;
-"Üstad, hayatımız nasıl olmalı?” diye sorarlar. İbrahim Ethem'in cevabı şöyle olur;
-"Son nefeste nasıl olacaksa, öyle hayat yaşamalı”.
Varmış!
Hayatı, bitmeyen bir bahar sandım,
Gördüm ki, mevsimin yazı da varmış,
Gençliğimi, vefakâr bir yar sandım,
Anladım, bu ömrün güzü de varmış!
Fark ettim, gündüzler hep bitiyormuş,
Akşamlar oluyor, gün batıyormuş,
İnsan, gerçekle kalkıp yatıyormuş,
Hissettim, zamanın sözü de varmış!
Yüzüme baktım da, çizgiler olmuş,
Gözlerin feri yok, morlukla dolmuş,
Şakaklarım çökmüş, benzim de solmuş,
Düşündüm, hayatın izi de varmış!
Boşa geçirmişim, bunca zamanı,
Gelmeyecek sandım, Hakkın fermanı,
Kalmadı, tükendi dizin dermanı,
Bu ömrün sonunda, sızı da varmış!
Mezarlara baktım, binlerce beden,
İşte hakikat bu, gelmiyor giden,
Sorguladın mı hiç, niçin ve neden?
Ölümün, ders veren yüzü de varmış! (26 TEMMUZ 2022)
PAYİTAHTA RUH VERENLER
DOSTLARDAN KURTULUŞ YOK
RUBAİLERİMDEN SEÇMELER
VATAN SEVGİSİ LAF İLE OLMAZ
AYMANAS’TA ZAMAN
İNSANLIĞI KAYBETMEYELİM!
ASR-I SAADETTE ŞİİR
GERÇEKTEN SAMİMİ MİYİZ?
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
HAYATA BAKIŞ