OLAYLARIN ARKA PLANINI GÖREBİLMEK

Durumdan vazife çıkarmak, olayların arka planını görmek, her şeyde bir hayır olduğunu idrak etmek, her şerde bir hayır olduğu anlayışıyla hareket etmek… bunlar hayatımızın olmazsa olmazlarıdır. Hayatta hiçbir şey, 2x2= 4 etmez. Kesin konuşamazsınız. "Şu şöyledir, bu böyledir..” deme şansınız yok. Öyle de olabilir, böyle de. Hayat, matematik gibi kesin olgulardan oluşmuyor. İhtimaller üzerine bina yapma durumumuz söz konusu. Onun için eski kitaplarda, kitabın yazarı gerekli yorumları yapar ve kitabın sonuna; "Allahü a'lem bi's-savab” yazar. Anlamı; "Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.”

Bir ayı geçen karantina günlerinde; "Koronavirüs” bizlere çok şey öğretti. Demek ki zaman zaman inzivaya çekilmek, kendimizi dinlemek, tefekküre dalmak gerekirmiş. Ama bu kapanış, bu evlere zorunlu hapsoluş, hastalık ve virüs sebebiyle olmamalı. Resulullahın yaptığı gibi ve Ramazan aylarında uygulandığı şekilde itikafı denememiz, manevi alemimize kapı aralamamız, içe dönüş yapmamızın kaçınılmaz olduğunu görüyoruz.

Daha başka hangi güzellikleri edindik bu zaman zarfında derseniz, madde madde sıralamaya kalkarsak şunları görürüz;

  1. Sabır sınavından geçiyoruz; Düşünebiliyor musunuz, 7 odalı, 8 odalı evleriniz olsa içinden çıkamadıktan, şöyle bir parka bahçeye gidemedikten, dostları ziyaret edemedikten sonra ne işe yarar? Evinize kimseler gelemese- ki gelemiyorlar şimdi- bir iki insan yüzü göremeseniz, merhaba diyecek bir sima bulamasanız… tek başınıza, odalar arasında volta atmakla vakit geçer mi? Geçmeli ve geçiyor da. Şöyle düşünmeli değil miyiz. Hastanelerde yatan hastaları göz önüne alalım; hapishanelerdeki mahkumları düşünelim… Bunlara bakarak, "hamdolsun, hasta değiliz, şükürler olsun suçlu değiliz, kendi sağlımız, toplumun sağlığı için gönüllü olarak evimizdeyiz, beterin beteri var. Allah dert vermesin” deyip kendimizi teselli etmemiz gerekmez mi?
  2. Aklımızı terletiyoruz; karantina günleri bizi kendimize getirdi. Şöyle ki; Bundan önce israf diz boyuydu. Yiyeceklerin kıymetini bilmiyorduk. Paraları lüzumsuz yere sarf etmekten zevk alıyorduk. Geniş mekanlar bile bize dar geliyordu. Allah da dedi ki; "öyle mi, alın size mekan, daracık mekanda gezin dolaşın, evlerinize hapsolun da bir görün bakalım. Ekmek beğenmiyor, su beğenmiyor, giyecek beğenmiyordunuz. Bütün bütün ekmekleri, yenmemiş yemekleri çöpe atıyordunuz…fakirin, yoksulun hakkını gözetmiyor, nimetleri kendi malınızmış gibi görüyordunuz. Ne oldu; paranız var kullanamıyorsunuz, malınız var yeteri gibi tasarruf edemiyorsunuz. Dışarı çıkmak için başkalarından yardım istemek zorunda kalıyorsunuz…
  3. Kendi ellerimizle yaptığımızın cezasını çekiyoruz; Aylan bebeklerin denizdeki cesetleri, Suriye'deki, Irak'taki, Doğu Türkistan'daki, Myanmar'daki, Filistin'deki…İnsanların bir hiç uğruna katledilmelerinin cezasını çekiyor insanlık! "Allah” ile aldatanların, Dini, Kur'an'ı, kutsal değerleri istismar edenlerin zulümlerinin cezasını ödüyor âlem. İçindeki masumlar da birlikte yanıyor! Yani kuruların yanında yaşların yandığı gibi.
  4. Dünya/ Doğa intikamını alıyor; Rabbimiz Kur'an'da; "Dengeyi bozmayın”, "yeryüzünde fitne çıkarmayın”, "Karada ve denizde düzen bozuldu kendi ellerinizle yaptıklarınızdan”, "kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın”… der. Bu ikazlar, bu hatırlatmalar boşuna mı söylenmiş? Çevreyi kirletirsek, denizlerin güzelliğini bozarsak, yeryüzündeki canlılara yaşama hakkı vermezsek… faturasını çok pahalı öderiz ve ödüyoruz da!
  5. Kur'an'ın ilkelerinin modası geçmiş, safsata olmadığı, her zaman için hükmünü icra ettiğini idrak ediyoruz; her ayet- ki ayet; alâmet, delil, ibret, işaret demektir- bize yol gösteren, rehberlik yapan, yolumuza ışık tutan birer kılavuzdur. Küçücük bir mikrobun neler yapabileceği, virüs karşısında, dünyaları dize getirenlerin güçlerinin yetmediği, yetmeyeceği… sonucu çıkmaktadır.

 

 

Görecek miyiz?

 

Ağaçlar üzgün bu yıl bahar gelmiyor,

Çiçekler süzgün bu yıl neşe dolmuyor,

Hastalık azgın bu yıl yüzler gülmüyor,

Şifanın yağdığını görecek miyiz?

 

Cananların yüzünü göremez olduk,

Zümre-i muhabbete giremez olduk,

Komşuların yanına varamaz olduk,

Vuslatın doğduğunu görecek miyiz?

 

Sevgiliye gidecek yola hasretiz,

Mutluluklar katacak kula hasretiz,

Muhabbetle tutacak ele hasretiz,

Dostluğun ağdığını görecek miyiz?

 

On bir ayın sultanı ağlıyor şimdi,

Minareyi mahyayı dağlıyor şimdi,

Teravih evde kaldı bağlıyor şimdi,

Bayramın değdiğini görecek miyiz?


Yazarın Diğer Yazıları