PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
Konya’da etliekmek savaşları-2
SURİYE’YE “OSMANLI YÖNETİM MODELİ” LAZIMDIR.
HRİSTİYAN BİR KOMŞUN NAMAZ KILSA NE DERSİN?
Laiklerin gücü nereden geliyor?
Bitcoin altına rakip olabilir mi?
HAK AŞIĞI AHMED-İ KUDDÛSİ
Yeni Bir Yıla
BİZ YAPTIK BİZ
“Ver Korkuyu” Değil; “Ver Coşkuyu”
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
Ben bir İmam Hatipliyim; İmam Hatip bende bir sevda, bir aşk. İmam Hatip Okuluna (o zaman adı; İmam Hatip Okulu idi) kayıt yaptıracağım zaman bana soruyorlardı;
-"Neden İmam Hatip? İmam hatiplerin geleceği yok, İmam mı olacaksın?” diye.
Cevabım;
"Evet İmam olacağım, siz imamın ne demek olduğunu bilmezsiniz…” diyordum.
Bodrum katta eğitime başladık. Yıl 1963. Her birimiz köyden gelmişiz. Ayağımızda ayakkabı, üstümüzde elbise yok. Okumak için inmişiz şehre. Bir tek göz oda tutmuşuz. Yemeğimizi kendimiz yapar, çamaşırımızı kendimiz yıkar, bulaşıklarımızı kendimiz hallederdik. Oda rutubetliydi, fareler cirit atıyordu. Kışın ısınmak için kötü bir odun sobası vardı. Sol yanımız yanar, sağ yanımız donardı. Rutubetten dolayı odada müthiş bir koku olurdu. Petrol lambasında ders çalışırdık. Yemeğimizi gaz ocağında yapardık. Odanın penceresinde cam olmadığı için naylon tutardık. Öğrenci olduğumuz için kimse doğru dürüst ev vermiyordu. Gerçi o zamanlar, bugünkü gibi akıllı evler ne gezer! Düz, toprak damlı, kışın akar, damdaki karları kürümek için dama çıkılır, ellerimiz, ayaklarımız donardı. Isınmak için eve geldiğimiz zaman eğer soba yanarsa ne âlâ, değilse uzun zaman sobayı yakmaya uğraşırdık.
Kışın okula gidip gelmek zordu. Zira ne dolmuş, ne otobüs vardı Konya'da. Olsa bile paramız yoktu. Paramız yoktu ama huzurumuz vardı. Arkadaş ve dost kıymeti bilirdik. Okula yaya gider gelirdik. Ders kitabı alamaz, bizden önceki ağabeylerimizin kitaplarından faydalanırdık. Kitaplar pek değişmezdi. Hatta komşuların verdiği ceket ve pantolonla okula gittiğimi hiç unutmam. Yazın, okul harçlığımızı çıkarmak için çalışırdık. Zira ailemizde de yoktu. Okul açılınca Okul aile birliği, sınıfları dolaşır, fakir öğrenci ararlardı. Hiç unutmam, benim de ismimi okudular…”bu isimler teneffüste idareye gelsin” dediler. Teneffüste idareye gittiğimizde; ayakkabılar, elbiseler, çoraplar, paltolar…vardı. Kimin neye ihtiyacı varsa onu veriyorlardı. Benim, ayakkabıya ihtiyacım vardı. Güzel bir ayakkabı verdiler. Sevincime diyecek yoktu. O ayakkabı benim için her şeydi!
Saray çarşısı, o zaman Konya'nın tek AVM'siydi. Başka yoktu. Bizim de dikkatimizi çekiyor, fırsat bulduk mu oraya gezmeye gidiyorduk. Konfeksiyon mağazalarının vitrinine bakıyor ve iç çekiyorduk; "ah benim de böyle takım elbisem olsa” diye. Ayakkabı vitrinlerine uğruyor ve; "Böyle güzel ayakkabılardan giyebilecek miyim?” diye hayıflanıyorduk.
Derslerimiz çoktu. Hem mesleki, hem de sosyal ve fen içerikli dersler. Yanılmıyorsam 20 adet ders vardı. Meslek dersi öğretmenlerimiz ya cami imamı, ya Kur'an Kursu öğreticisiydi. Bizler köy çocukları olarak okumaktan başka çaremiz yoktu. Ya okuyacağız, ya okuyacağız!
Köyden gelmişiz okumak için. Bu yüzden; çalışıp, gayret etmek, yorulmak, sabırla, azimle, hiç yılmadan çaba göstermek gerekiyordu.
Başarılı olmamız için; "armudun sapı, üzümün çöpü” demiyorduk. "yoruldum, terledim, üşüdüm…” sözü bizim sözlüğümüzde yoktu. Bizim zamanımızda; stres de yoktu. Psikoljimiz de bozulmuyordu bizim. Öğretmenlerimiz dövdüğü zaman, hemen Milli eğitime gidip şikayet edemiyorduk, etmiyorduk. "Dayak cennetten çıkma” lafını ediyor ve sineye çekiyorduk.
Bu sözleri, dayağı tasvip ettiğimden dolayı söylemiyorum. Elbette dövmek, hakaret, ağır sözler, öğrenciyi okuldan, dersten ve öğretmenden soğutan tavırlar doğru değil. Ama biz bunları gördük, yaşadık…
Sizler bu halinizle Cennetesiniz. Öyleyse okulunuzun, öğretmenlerinizin kıymetini bilin. Bu nimeti veren Allah'a şükredin ve böyle güzel ortamı size sunan devlet büyüklerine dua edin.
Yukarıda da dediğim gibi İmam Hatip bende bir sevda;
Başarının Yolları;
Kur'an bize başarı yollarını gösterir;
"Azmettiğin zaman Allah'a tevekkül et”,
"Niçin yapmadığınızı söylersiniz?”
"Sizin duanız olmasa Allah size ne diye değer versin?”
Başarıda tüm peygamberler bize örnektir.
Hz. Âdem'in hata sonucu Cennet'ten çıkarılması ve Âdem'in, pişman olup; "Rabbimiz, biz nefsimize zulmettik, eğer bizi mağfiret etmez, merhamet etmezsen zalimlerden oluruz” diyerek gözyaşı dökmüş ve affedilmişlerdir.
Nuh peygamberin, İbrahim peygamberin, Musa peygamberin, İsa peygamberin ve son peygamber Hz. Peygamberin başarı mücadelesi… bizleri uyandırmalı, kendimize getirmelidir.
Yazarlık Telaşı!
Yollar; biri hasta, biri sağlıklı. Gecesi, gündüzü, baharı, kışı, Ömür denilen şey, ilahi aşı, Öteden gelir yazarlık telaşı!
|
|
Kitaplar
Kitap hayat, kitap ömür
Okumak ferman, ilahi emir
Oku sayfa sayfa, pasaj pasaj
Her cümle ibret, her satır mesaj!
Oku ki, ayaklansın tüm fikir
Zirveye çıksın tefekkür, zikir
Kitaplar çiçek açsın, akılda
Gayyaya düşsün, cehalet, kibir
Gonca gül tütü versin yakında!
PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
SÖZLERDE KENDİMİZİ ARAMAK
SEVGİ, İNSANA HAS BİR MEZİYETTİR!
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
YAZARLIK HAYATIM-YAYIMLANAN KİTAPLARIM VE EVRENSEL MESAJLAR SERİSİ
VAKT-İ MUHABBET
VUSLATININ 751. YILINDA MEVLANA
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
TEVHİD’İN HAYATA YANSIMASI
PAYİTAHTA RUH VERENLER