Konyaspor İstediğini Aldı
İMSAK “İ”LERİMİZİN 4. SÜ
Şubat ayı enflasyon verileri merkez bankasının faiz indirim kararını kolaylaştıracak
YAŞA ONU
Şeytanı Ne Davet Eder?
Ramazan’da Sağlıklı Beslenme Önerileri
BEREKET, HUZUR, UMUT...
TERÖR VE TERÖRİZM
DOLDURUŞA GELEN, UKRAYNA GİBİ OLUR.
SURİYEYİ BEKLEYEN TEHLİKELER
28 ŞUBAT POST MODERN DARBESİNİ UNUTMAYACAĞIZ VE UNUTTURMAYACAĞIZ!
Ortadoğu’da Yeni Oyun: Silahla Olmadı, Parayla Dene
ÇUMRA KARKIN’DA TANDIR EKMEĞİNİN SICAK YOLCULUĞU
KIZILDERELİ KATLİAMI
Acı nedir bilir misiniz?
Honda Civic Yenilendi
Eğitim de denetim de şart
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
İşte burada, “nereden nereye” diye söylemeden geçemeyeceğim. Daha dün denecek kadar yakın zamanda; “sekizyıllık kesintisiz eğitim” vardı! İlköğretim ve orta öğretim şeklindeydi eğitim sistemi. Şu andaki ilkokul ve ortaokul; “ilköğretim”, lise de; “Orta öğretim” olarak uygulanmıştı!
Hatta o dönemin Başbakanı; “siyasi hayatıma da mal olacağını bilsem sekiz yıllık eğitimde kararlıyım” diyecek kadar kendini bu işe vermişti! Acaba bu kararı kendiliğinden mi vermişti? Yoksa bir dayatmanın mı sonucuydu?
Hakikaten de “siyasi hayatını” bitirdi! O zamanın siyasilerinden aklımda kalanlar da yok şu an! O zaman hükümetlere kafa tutan, anayasa kitabı atanlar nerede? Halkımdan onların esamisini okuyan var mı? TBMM'ye başı örtülü geldi diye; “bu kadına haddini bildirin” diyen bir zihniyet vardı! Yani her şeyi kendilerinden menkul gören, toplumda, “baskı, zorbalık, antidemokrat tavırlar, başı örtülüleri ikna odalarına alarak başlarını açtıranlar…” şimdi yaptıklarının cezasını çekeceği günü sabırsızlıkla bekliyorlardır! Dünya adli makamlarında olmasa bile-ki olmaması mümkün değil. Zira mızrak çuvala girmiyor!- ilahi adaletin önünde!
“Mahalle baskısı” diyerek, aslında kendileri bal gibi mahalle baskısı yapanların beyin yapısına göre; okullarda çağdaş giyim şarttı! Dahası, “kamusal alan” diye bir de yeni alan oluşturulmuştu! Evinden dışarı çıkanlar için her yer kamusal alandı! Bu, şu anlama geliyordu; başını, evinden çıkar çıkmaz açacaksın, başı kapalı hiçbir yere gidemez, hiçbir mekanda bulunamazsın! Eğer aksini yaparsan, fişlenir, takip edilir, kınanır, ceza alır ve görevinden alınırsın! Sen, inancının gereği olan şekilde hareket edemezsin, şayet yaparsan, “disiplinsizlik” bahanesiyle işinden ederiz! Çok sevdiğin mesleğinden olursun…! Bu uygulama nedir? Açıkça “Mahalle baskısı” değil mi?
O günler geride kaldı! Allah'a şükürler olsun ki artık okullarda kılık kıyafet serbestisi var! bununla ilgili olarak Milli eğitimin açıklaması şöyle;
Milli Eğitim Bakanı, "Türkiye'de otoriter yapıdan demokrasiye doğru ilerleyen süreç içerisinde biz de eğitim sisteminde demokratikleşme yapmaya çalışıyoruz. Tabi bunun dışında istisnalar var, bunları belirledik. Mesela lise çağındaki çocuklarımız sakal ve bıyık bırakamayacak, kızlarımız makyaj yapamayacak. Zaten bunlar önceki yönetmeliklerde de vardı. Yine kızlarımız diz üstü veya derin yırtmaçlı etek, vücut hatlarını belli eden tayt veya şeffaf elbiseler giyemeyecekler."
Bunların dışında öğrencilerin serbestçe giyinebileceğini belirten Milli Eğitim Bakanı, bakımlı ve temiz olmak şartıyla öğrencilerin saçlarını uzatabileceğini kaydetti.
Her yeni uygulamanın bazı aksaklıkları olur. Bunda da mutlaka olacaktır. Mesele, aksaklıkların olması değil, insanlarımızın, özgürce giyim içinde olmaları, isteyenin istediği giyinebilmesidir. Erkek öğrencilerin saçlarını uzatması, hiç berber yüzü görmeyen insanlar gibi okula gelmesi, kadın gibi arkadan bağlaması veya salarak omuzlarına kadar saçların dökülmesi… bunları nasıl karşılayacaktır toplum? Dahasını söyleyeyim; şimdiden yaygara kopmaya başladı bile! Her neyse, bunlar ayrı bir tartışma konusu.
Ama asıl olan buydu. Şimdi taşlar yerine oturmaya başladı! Çünkü insanların gönlündeki, “inanç” duygusuna engel olamazsınız. Baskı kurarak, tehdit ederek, ceza vererek… inancı gönüllerden silip çıkaramazsınız! Bırakınız isteyen inansın, isteyen inkar etsin. İsteyen istediği gibi giyinsin, istediği gibi düşünsün…
Serbestlik olunca; düşünceler de gelişir. Fikirlerin neş vü nema bulmasının yolu açılır. Bu da bir çeşit demokratik açılımdır.
Bitti mi? Ne gezer. Yapılacak çok reform var. Adamlar ülkeyi yıkmak için ellerinden ne geliyorsa yaptılar, yapmışlar! Halkı yıllarca, kandırarak, gözlerini boyayarak, dini hassasiyetlerini istismar ederek bu günlere gelindi! İnsanlarımız gözünü açtı. Bundan sonra halka; oklavayı baklava diye kimse yutturmaya kalkışamayacak! Zaten bazılarının hafakanları bu yüzden ayakta! O bakımdan birilerinde şafak atıyor! Her şey yolunda, her şey rayına giriyor! Türkiye düzlüğe çıkıyor!
İMSAK “İ”LERİMİZİN 4. SÜ
28 ŞUBAT DEYİNCE!
“İ” LERİMİZ (3)
SEVGİYE AÇILAN KAPILAR VEYA DİLARA
“İ” LERİMİZ (2)
“İ” LERİMİZ
DÜŞÜNCE ÜZERİNE
ALTI ŞUBAT DEPREMİNİN ARDINDAN
ŞİİR MEKTEBİ
O KADAR MI ZOR?