Yılbaşı size neyi hatırlatır? Noeli mi? Bir yılın bitip yeni bir yılın gelmesini mi? Yıllık muhasebe yapmayı mı? Bir peygamberin doğumunu mu?...
Eğer yılbaşını Noel olarak kutlarsanız, "Müslüman’ım" demenin bir anlamı kalmaz. Zira Noel, Hıristiyanların bir âdetidir. İslâmî ve Kurânî değildir. İslâmda, Noel baba diye bir kavram yoktur.
İslam; kararlılıktır, sözünde durmadır, Allah'a verdiği vaadden dönmemedir. Kur'ana baktığımız zaman böyle bir hususun olmadığını görürüz. Sevgili peygamberimiz; "Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o kavimdendir" demektedir.
Yılbaşını; yeni bir yılın gelmesi olarak düşünürsek, o zaman; muhasebe yapmamız, günah ve hatalarımıza tövbe etmemiz, yeni yıla bembeyaz bir sayfayla girmemiz anlaşılır ki doğrudur. Bu, bir peygamberin doğum yıl dönümüne de uygundur.
Dolayısıyla, öteden beri kutlanan, Yılbaşında bir terslik bulunmaktadır. Müslüman kişi de, hayatını tersliklerle değil, en doğrularla tezyin eder! Hıristiyanların, Yahudilerin… dediklerine göre değil, Kur’anın dediklerine göre hayatını dizayn eder! Kur’an ne diyorsa onu yapar, neden yasaklıyorsa ondan kaçar.
Kur’an; Müslümanların ilkeler kitabıdır. Düşünmeye, fikir üretmeye, akıl yormaya yönelik ayetler, “temiz toplum oluşturmak ve adam olma”yı öne çıkaran ilahi fermanlarla doludur.
Müslüman; düşünen, fikir üreten, aklı terleyen, dertli insandır. Toplumun derdi, Müslümanın derdidir. Toplumla ilgilenmeyen, olumsuzluklara ses çıkarmayan, olumlu olaylara ilgisiz kalan, bana neci tavırlar… müslümana yakışmaz. Kur’an, mıymıntı Müslüman istemez. İnceleyin peygamberlerin hayatını; hiçbirisi bir köşeye çekilip toplum meselelerine ilgisiz kalmamışlardır.
Değişim; yanlıştan, zarardan, kötülükten, yanlıştan, eski alışkanlıklardan, günahtan…uzaklaşıp, yepyeni hale gelmek.
Her değişim, bir dönüşümdür. Her canlı hayatı süresince değişime tabidir. Fikirde değişim, anlayışta değişim, inanç kabul edilen uygulamalarda değişim…
Değişimler; yenilenmeye kapı açar. Daha istikrarlı, daha dinamik, daha zinde olmayı sağlar. Değişim, kalp huzuru verir, sağlıklı, güvenli bir hayat sürmeye yol açar.
Tevbe, pişmanlık, dua, istiğfar… değişime girmek için en etkin yöntemdir. Günahtan arınmak için yapılan dualar, pişmanlıktan dolayı dökülen gözyaşları, Allah’ın hoşuna gitmeyen işler nedeniyle secdeye kapanmak…hepsi insanı inşa eden, insana insanlık kapılarını açan birer inşa taşlarıdır.
Mevlana Celaleddin-i Rumi’ye isnat edilen ama aslında ona ait olmayıp İranlı şair Ebu Said Ebu’l Hayr’a ait olan;
“Gel ne olursan ol yine gel…” sözü hepimizi en kısa zamanda dönüştürmeye yönelten, etkin bir ifadedir. Gel ama geldiğin gibi kalma, çamur geldiysen, hamur olarak; kamış geldiysen ney olarak; yamuk geldiysen, elif olarak… git demektir. Çünkü eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.
Demek ki gerçek insan olmanın yolu; İlahi boya ile boyanmak, Allah’ın çizgisinde gitmek, hayatımızı her an değişime tabi tutmaktan geçiyor.
İşte önümüze bir fırsat serildi. Bugünden itibaren değişime girmek, yanlıştan, hatadan, günahtan, kötülükten, ahlaksızlıktan, çirkinlikten…. Kurtulmak için en önemli bir zaman dilimindeyiz.
Beyaz Sayfa
Beyaz bir sayfa açıldı,
Kırmızı, yeşil, siyahlarla kirletmeyelim.
Çok değil üç yüz altmış beş gün,
El ele olup, barış ve sevgi verelim.
Her gün beyaz sayfa, her gün fırsatlar,
“Gel bunu değerlendir” bak fırsat var.
Geceler, gündüzler, haftalar, aylar...
Ömürler, hayatlar, fikirler, yıllar....
Temiz bir sayfa, temiz bir dünya,
Temiz bir toplum, temiz bir hülya...