Özgecan Aslan, Mersin’in Tarsus ilçesinde yolcu olarak bindiği minibüste cinsel tacize uğradıktan sonra bıçaklanarak öldürüldü, ardından cesedi yakıldı!
Anne Songül Aslan, “Kızımın tek hatası dolmuşa binip evine gelmek mi? Ablasına ‘Annem merak etmesin 20.00’de geleceğim’ diye mesaj atıyor. Bekliyorum, bekliyorum gelmiyor. Kanı yerde kalmasın. Katili idam etsinler” diye ağıtlar yaktı.
Genç kadını cami bahçesinde tekmeledikten sonra saçından çekerek şiddet uyguladı. Olay anı, caminin güvenlik kameraları tarafından saniye saniye kaydedildi.
Eşinden boşandıktan sonra sığınma evinde kalan kadın, çocuklarını görmek için gittiği evinin girişinde kendisini bekleyen eski kocası tarafından kızlarının gözü önünde kurşun yağmuruna tutuldu.
Dini nikahla birlikte yaşadığı kocasını öldürdükten sonra polise teslim oldu.
21 yaşındaki kadın tartıştığı kocası tarafından öldürüldü. Ağabeyine gidip "Kezban'ı vurdum" deyip kaçtı.
Ölmeden önce "katilim kocam" dedi. sokak ortasında bıçaklanan kadın vatandaşlara "beni kocam bıçakladı" dedi.
Köprü korkuluklarına tutunan erkek, ırmağa atlayacağını söyledi. Bu sırada eşiyle ilgili söyledikleri şaşkınlık yarattı. Eşini nasıl dövdüğünü anlatan adam, polisin müdahalesiyle korkuluklardan alınarak hastaneye kaldırıldı. İddiaya göre bir süre önce eşini sokak ortasında dövdü. 'Ben cahil biriyim, eşimi geçen gün dövdüm'…….
Gün geçmiyor ki; televizyonlarda, gazetelerde; cinayet, kadına şiddet, hakaret... haberleri duyulmasın! Nedir bu intikam hırsı? Nedir bu şiddet? Bu kavga?
Baktığımız zaman, her insanın bir can taşıdığı, her canda Allah’ın sonsuz kudretinin eserleri olduğunu görürüz. İnsan; Allah’ın yarattığı en şerefli bir varlıktır. Yüce yaratıcı, dünyayı, dünyadaki her şeyi insan için halk etmiştir. İlk insan Hz. Âdem’i yarattığı zaman, yanına eşi Hz. Havva’yı vermiştir. Kadın, Kur’anda onun ismiyle zikredilen müstakil bir sure (Meryem Suresi), kadın haklarıyla ilgili Nisa suresi mevcut. Her yerinde; “Ey iman edenler!” hitabı içindeki ifadede; kadın ve erkek herkese sesleniş vardır. Sevgili peygamberimiz; “ilim öğrenmek, kadın erkek herkese farzdır” derken hiç ayırım yapmıyor. Resulullah’ın hayatında kadına şiddet bulunmamaktadır! “Onlarla (Kadınlarla) iyi geçinin…diyerek, hayat maratonunda kadın ile erkeğin her türlü sıkıntıya, her türlü probleme birlikte göğüs germeleri gerektiği anlatılıyor.
“Yarısına kadar boş bardak” deme yerine, “Yarısına kadar dolu bardak” desek ne olur? Olayları kapkara görmek yerine, beyaz, pembe renklerle görmeye çalışsak kayıp mı ederiz? Neden olaylara tek gözle, dar kalıpla ve at gözlüğü ile bakıyoruz? Hiç mi bu dünyada güzellikler yok? Hiç mi kendimizi oto kontrole tabi tutmayacağız?
Dertlerin, sıkıntıların, problemlerin, kavgaların hatta savaşların bitmesinin tek yolu var: Empati kurmak. Empati, kendimizi karşımızdaki insanın yerine koymak. Karşımızdakilerin durumunu kendi içimizde hissetmek. Bunu Mevlana çok güzel dile getirmiş: “Cemiyeti içimizde hissetmek” sözüyle, Peygamberimiz de: “Ümmetî Ümmetî..(Ümmetim, Ümmetim).” derken empati kuruyorlardı.. Toplum için çalışmak, topluma bir şeyler vermek... bir empati örneği sergilemektir. Bir noktadan empati; toplumla hemhal olmak, onların dertlerini kendimize dert edinmektir. Bu açıdan bakılınca dertsiz insan yoktur. İnsan= dertli. Dertli= insan şeklinde bir formül geliştirebiliriz. Çok şükür dertliyim, bugün derdim var, insanların derdi benim derdim... diyebildiğimiz zaman mutluluğu yakalarız.
Hiçbir şeyle ilgilenmeyen; “Adam sende, gelen ağam, giden paşam, bana ne, beni ilgilendirmez....” gibi ifadelerin ne insanın, ne de toplumda yaşayan kendini bilenlerin ifadesi olamaz. Toplumda yaşıyor muyuz? Başka çaremiz de yok zaten. O halde; kendimizle ilgilendiğimiz kadar toplumla, toplumun işleriyle, dertleriyle de ilgilenmek durumundayız. Durum bu merkezde olunca; her birimizin mutlaka bir yerlerden işe başlaması, bir şeyler yapması kaçınılmazdır. Peygamberimiz; günü üçe ayırırmış; bir bölümünü, kendi işine, bir bölümünü ailesinin işine, bir bölümünü de toplumun işine...O yüce insan; derneklerde görev yapmış, sosyal faaliyette bulunmuş, hepsinden güzeli, devlet yönetiminde söz sahibi olmuştur.