Türkiye ateşe çekilmek isteniyor. Dört bir koldan saldırıyorlar. Neden bu saldırılar? Türkiye, kimin ayağına bastı? Hangi ülkenin menfaatlerine dokundu? Diyelim ki İsrail’i; “one minute” diyerek kızdırdı; pekiyi dünyadaki “süper güç” denilenlere ne oluyor? Mesele İsrail meselesi ise, sadece İsrail ile çözülmeli veya çözülmemeli. Diğerlerine ne. Veya mesele Suriye devlet başkanı Esad ise, bu konuyu Türkiye ile Suriye halletmeli. Rusya’ya ne, İran’a ne, ABD’ye ne…
Dünyadaki bu kan dökücülüğü, bu savaş goygoyculuğunu, düşman kamplara ayırma çabalarını, Kürtlerle- Türkleri, Alevilerle- Sünnileri, Beyazlarla- Siyahları, Müslümanla- Müslüman olmayanları…ezeli ve ebedi düşman olarak ayırıma tabi tutarak, güçlenmelerini, kuvvet toplamalarını, birlik oluşturmalarını, dünyaya nizam vermelerini, İslam’ın gür sesini boğmak için her türlü ayak oyunlarını oynamaktan çekinmeyen bir güruh var karşımızda!
Bu rezil güruh; önce “ümmet” şuurundan, bütün Müslümanları uzaklaştırmak için çaba sarf etti! Araya fitne tohumları attı, kardeşi kardeşe düşman kıldı! Müslümanların değer verdiği, saygı duyduğu “imam”larına, karşı cephe oluşturdu! “imam”ı; önder, lider, yönetici… olarak anlamak gerekir.
Evet, dünyayı ateşe veren bu güruh, İsrail’i büyüttü, onu şımarttı! Orta Doğu’da tek hakim olarak İsrail’i ikame etti! İsrail de; “öyleyse ben de, taş taşın üstünde bırakmayacağım, buraları yangın yerine çevireceğim, kimse benden habersiz, bana danışmadan hareket edemeyecek…” diye efelenmeye başladı! İşte o gündür bu gündür, Orta Doğu’da huzur kalmadı, sadece barışın ismi duyuldu, ama bir türlü barışa kavuşmadı bu yöreler!
Osmanlı devleti, orta Doğu’da barışı ikame etmiş, onun yönetiminde kurtla kuzu yan yana gezer olmuştu! Osmanlının, Dünyaya; adalet, barış, kalkınma, dostluk, sevgi, huzur… getirmesinden, huzur bozucular rahatsız oldu! O Osmanlı ki, 600 yüz yıl hüküm sürmüş, bu esnada dünyada, terörün “t”si okunmamıştı! Ne, Kürt- Türk çatışması, ne, Alevi- Sünni mücadelesi, ne; şehir merkezlerine hendek kazmalar… olmamıştı! Dünyanın her hangi bir yerinde olan olumsuzluk karşısında susmamış ve dans icat eden Fransa kralına; “oraya gelirsem dansı başına geçiririm” diyecek kadar dirayetli bir yönetici olan Kanuni Sultan Süleyman vardı!
Filistin toprağını zorla ve çeşitli Bizans oyunlarıyla Filistinlilerden geri alıp, İsrail’e verdiler ve İsrail devletini kurdular! İsrail Devleti’nin kurucu babası Teodor Herzel, II. Abdülhamit’ten, İsrail için toprak istedi! Sultandan ters cevap alınca, akla hayale gelmeyen iftiralar atıldı, “kızıl sultan” dendi!
Tabii Osmanlının bu haşmetli ve adil idaresinden hoşnut değildi Batı ve Haçlılar! O haçlılar ki; İslami inanışı boğmak, sesini kesmek, Kur’anı, Allah’ı saf dışı bırakmak, Hz. Peygambersiz bir İslam ihdas etmek için içimize kurt soktular!
İçimize soktukları bu kurtların en çetini, en tehlikelisi; terör kurdu! Terörist ülkeler; Türkiye’nin orta Doğu’daki hakimiyetini, kalkınmasını, ilerlemesini, huzurunu, barış içinde yarınlara bakmasını istemedi ve istemiyor! Türkiye’ye diz çöktürmek, geri bırakmak, haçlılara boyun eğdirmek, köle ruhlu yapmak, yabancılara el avuç açmak, dilenci pozisyonuna sokmak için her türlü çirkefliği yapıyorlar!
Suriye’yi karıştırdılar, Irak’ı kaosa soktular, Filistin’i esir hale getirdiler! Libya’da, Tunus’ta, Sudan’da… kara kıtada, altınlara, gümüşlere, yer altı zenginliklerine sahip olmak için Afrika’yı esaret zincirine mahkum ettiler! Tek başına karar vermesini engellediler!
Türkiye’ye de aynı oyunu oynamışlardı bir zamanlar; o oyunlar bozulunca, yaptıkları hesaplar alt üst olunca, satılık beyinlileri devreye soktular! Akla hayale gelmedik ahlaksızlıkları ülkeye reva gördüler! Hala bu satılık beyinler; “ülke savaşa giriyor, ülke satılıyor…” diyerek barışa, kardeşliğe, sevgiye…darbe vuruyor! Yine satılık beyinler; “elimi taşın altına sokmalıyım, benim de bunda sorumluluğum var, bu ülke elden gitmemeli, terör bitmeli, hükümete terör konusunda destek olmalıyım…” dememeli mi? “Ne olacak şimdi?” diye sormak hakkımız değil mi?