Müslümanlar Zihinsel Şizofreniden Kurtarılmalı

TYB Konya Şubesi’nde yine hepimizi ilgilendiren, toplumun içinde bulunduğu çıkmaza parmak basılan konular üzerinde duruldu. Artık her hafta Cumartesi günleri; “TYB Kültürel Etkinlik günü” olarak hafızalara kazındı! “Doğu Batı Farklılık Karşıtlık ve Gelenek” konuşuldu.
 Müslümanlar Zihinsel Şizofreniden Kurtarılmalı. Doç. Dr. Bülent Sönmez, “Bizdeki sıkıntının, batının konu olarak değil kaynak olarak alınmasıdır” şeklinde tespit yaptı.
Sönmez fikirlerini ve görüşlerini şöyle belirtti;
“İslam dünyasını tehdit eden komünizm, kapitalizm ve faşizmdir. Son iki yüz yıl içinde bu üç unsurun bütün insanlığı büyük felaketlerin eşiğine getirdiğini görürüz. Tabi bunlar çözüm olarak ortaya çıkan diyalektiklerdir. Faşizm bu diyalektiğin değişik bir okuma şeklidir. Yani güçlü olanın ayakta kalması, Darwinci hayat felsefesinin ayakta kalması gibi…
Bunlar batının ‘akıl-bilim-ilerleme” dediği ve ilkeden-bağdan kopuk anlayışıdır. İlkeler, insanlığın ürettiği ortak değerlerdedir, hayatın içindedir ve insanın kendisindedir. Niche, merhameti zayıflık olarak nitelemesine rağmen kendisi de oldukça merhametli bir insandı. Fikirleri kendisiyle çelişiyordu. İnsanlığın örnek alması gereken en önemli şey ürettiği fikirler üzerinde çok ciddi eleştiriler-kritik yapabilmesidir.” Biçiminde fikirlerini ortaya koydu.
Bizdeki sıkıntının, batının konu olarak değil kaynak olarak alınmasıdır. Bu teoriler kendi sosyal koşulları içerisinde üretilmiştir. Şimdi biz bunları konu olarak alırsak istifade ederiz, kaynak olarak alırsak çıkmaza gireriz. Üniversitelerimizde okutulan bu bilgilerin toplumumuzda hiçbir karşılığı yoktur. Felsefe tarihi diye bir şey okutuyorsunuz; Tales’le başlıyor, tamamen uydurulmuş bir bilgi kurgusudur. Bunların bizim hayatımızda herhangi bir karşılığı yoktur. Bunları konu olarak alırsak istifade edebiliriz, ama kaynak olarak alırsak tam bir kültürel şizofreni ortaya çıkar. Çünkü bu bilgilerin anlam dünyamızda bir karşılığı yoktur. Türkiye’de bir İbnî Sinâcıya, bir İbnî Arabîciye rastlayamadım; ama Hegelci çok gördüm.
“Batı karşıtlığıyla bir yere varamayız. İslam dünyası bir kısır döngü içindedir. Bundan kurtulmak için de Selefîlik, Gazalî İhyâcılığı ve yeniden kurmacılık dediğimiz Muhammed İkbâl’in temsil ettiği akımlar mevcuttur. Selefî’lik geriye ve ileriye kapatmış kendisini, Gazalî İhyâcılığı dışa kapalı içine açık, Yeniden Kurmacılık ise doğudan, batıdan nereden gelirse alıp yeniden bir fikir kurmak, yeniden insan tanımına dönmek düşüncesidir. Müslümanların zihinlerini bu kültürel şizofreniden kurtarmaları ve özgüven duymaları gerekiyor. Müslümanlar darbe yerse insanlık darbe yer. Çünkü Müslümanlar insanlığı temsil eden tek topluluktur. Müslümanlık çökerse insanlık çöker.
İnsanın olduğu, ailenin olduğu, cenazenin olduğu her yerde insanlarla konuşacağımız ortak bir zemin mutlaka vardır. Egemen paradigma geleneği yok etmeye çalışsa da gelenek hâlâ doğuda da batıda da ayakta durmaktadır”  
Evet yıllarca; “batı’yı körü körüne” taklit ettik! “Ne olursa olsun yeter ki batı’dan gelsin, başımızın üstünde yeri var” dedik. Hala kitaplarımızda batı’nın, daha doğrusu materyalist fikirlerin ağırlığı mevcut! Burada yaşanmış bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum;
Bir gen kız, bir üniversitede doktora yeterliliğine giriyor. Yeterlilikte genç kız; “inşallah” deyince, jürinin hafakanları kalkıyor! Ve şöyle tepki gösteriyorlar;
“Bir ilim adamı nasıl inşallah, maşallah der?” sonuçta tabii yeterliliğini vermiyorlar! Bu bir şizofren yaklaşım değil mi? Buna benzer akıl tutulmalarının sürdüğünü görüyoruz! İlim; Batı ile mi başlıyor? İlim, materyalist fikre sahip olmak mıdır? İlim adamı sadece batı’da mı var? Doğu’nun, İslam âleminin hiç mi düşünürü, fikir adamı ve mütefekkiri yok? Tarihe mal olmuş bunca Müslüman mütefekkiri nereye koyacağız? İlme şaşı bakamazsınız! Eğer şaşı bakarsanız buna ilim denmez.


Yazarın Diğer Yazıları