Mevlana’yı, İslam’a Bakışıyla, Kur’an’a Yaklaşımıyla Anlamak Gerekir

Mevlana'dan söz ederiz, Mevlana'nın düşüncelerini ele alırız. Bütün dünya o'ndan bahseder, ama biz bu konuda ne kadar o'nun sözlerine kulak veririz? O, laf olsun diye mi şiirler yazıyor? Kitaplarını; "dostlar alışverişte görsünler” diye mi yazdı?

Bakın ne diyor Mesnevi'nin başlangıcındaki 18 beyitte?

Ey İnsan Neyden İbret Al!

Dinle, bu ney neler hikâye eder?

Ayrılıklardan nasıl şikâyet eder?

Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımdan

Erkek ve kadın müteessir olmakta ve inlemektedir.

Kamışlık tabiri, Allah'ın huzuru, O'nun sahip olduğu her mekân. Başlangıçta; "elest bezmi” denilen ve Allah'ın ruhlardan söz aldığı bir akitleşme söz konusu. Buna uymadığımız zaman kamışlıktan koparılan ney gibi yanar tutuşuruz. Toplum içindeki perişanlığımızın, attığımız taşın yerine varmamasının altında yatan gerçek budur.

Bir başka gerçek de; Allah'ın verdiği bunca nimete karşı O'na isyan etmemizde gizlidir. Mevlana'nın sıkıntısı buradadır. Şöyle devam ediyor diğer beyitlerde;

İştiyak derdini şerh edebilmem için, ayrılık acılarıyla şerha şerha olmuş bir kalp isterim.

Aslından vatanından uzaklaşmış olan kimse, orada geçirmiş olduğu zamanı tekrar arar.

Ben her cemiyette, her mecliste inledim durdum. Bed hal (kötü huylu) olanlarla da, hoş hal (iyi huylu) olanlarla da düşüp kalktım.

Herkes kendi anlayışına göre benim yârim oldu.

İçimdeki esrarı araştırmadı.

Benim sırrım feryadımdan uzak değildir. Lâkin her gözde onu görecek nur, her kulakta onu işitecek kudret yoktur.

Beden ruhtan, ruh bedenden gizli değildir.

Lâkin herkesin ruhu görmesine ruhsat yoktur.

Şu neyin sesi ateştir; hava değildir.

Her kimde bu ateş yoksa, o kimse yok olsun.

Neydeki ateş ile meydeki kabarış, hep aşk eseridir.

Ney, yârinden ayrılmış olanın arkadaşıdır. Onun makam perdeleri, bizim nurani ve zulmani perdelerimizi -yani, vuslata mani olan perdelerimizi- yırtmıştır.

Ney gibi hem zehir, hem panzehir; hem demsâz, hem müştak bir şeyi kim görmüştür

Ney, kanlı bir yoldan bahseder, mecnunane aşkları hikâye eder.

Dile kulaktan başka müşteri olmadığı gibi, maneviyatı idrak etmeye de bîhûş olandan başka mahrem yoktur

Gamlı geçen günlerimiz uzadı ve sona ermesi gecikti. O günler, mahrumiyetten ve

Ayrılıktan hasıl olan ateşlerle arkadaş oldu –yani, ateşlerle, yanmalarla geçti – .

Günler geçip gittiyse varsın geçsin.

Ey pak ve mübarek olan insan-ı kâmil; hemen sen var ol!..

Balıktan başkası onun suyuna kandı.

Nasipsiz olanın da rızkı gecikti.

Ham ervah olanlar, pişkin ve yetişkin zevatın hâlinden anlamazlar. 

O halde sözü kısa kesmek gerektir vesselâm. 

Mevlana'yı, kendi anlayışımıza göre değil, İslâm'a bakışıyla, Kur'an'a yaklaşımıyla anlamak gerekir. Zaten bir insanı gökte uçarken görsek, eğer yaptıkları; Kur'an ve Sünnete uymuyorsa hiç faydası olmaz. Allah bize aklı niçin verdi? Kullanılsın, çalıştırılsın, düşünce sergilensin diye. Aklımızı kullanmadan, ne kadar tasavvuf erlerinden söz edersek edelim boşuna söylenmiş olur. Allah hepimize iz'an, anlayış versin.


Yazarın Diğer Yazıları