Mevlana’nın Yedi Öğüdü, Bize Ne Kadar İlgilendirir?

Her yerde, her şehirde, her işyerinde görürüz. Hatta sohbetlerimize konu yaparız. Çünkü

Mevlana, iyi bir malzeme! Onun sözlerini serlevha yapınca artık her şey bitmiş, bütün problemler çözülmüş oluyor öyle mi? bakıyorum, sık sık o gönüller sultanının sözleriyle konuşmak, onun dediklerini belki de bazen demediklerini, ona ait olmayan sözleri de Mevlana demiş gibi yapıyoruz!

O kadar ileri gidiliyor ki, Mevlana'ya kutsallık atfediliyor! Sözlerinin, Kur'anla eş değer olduğu yolunda akıl dışı, ahmakça tavırlar sergileniyor. Demek ki, okuduğumuzu anlamıyor, düşünmüyor, tefekkür etmiyor ve; "okudum” diye kendimizi yoruyoruz.

Evet, bu yedi öğüt bize ne anlatır? Biz, bu öğütlerin neresindeyiz? Tüm gönül dostlarının, dilara sözleri, bizi adam etmek, yanlıştan uzaklaştırmak, iyi bir insan olmaya yöneltmek içindir.

Cömertlik ve yardım etmede, akarsu gibi miyiz? Cömertlik; hangi alanda? Para alıp vermede mi? akıl vermede mi? bilgi sunmada mı? cömertlikte olsun yardım etmede olsun, önce kendi yakınımızı mı gözetip kolluyoruz? Yoksa; bana imkanlar, makamlar, mansıplar, mevkiler… versinler, beni iyi bir yere getirsinler, dostlar alışverişte görsünler kabilinden, tamamen yalakalık kokan, tepeden tırnağa maskelerle kaplı bir hayat içinde miyiz?

Şefkat ve merhamette güneş gibi oluyor muyuz? Yani güneşin herkese eşit şekilde ışık ve ısısını verdiği gibi biz de aynısını yapıyor muyuz? Yoksa "bana ne, benim partimden değil, benim gibi düşünmüyor, hep bana muhalif, benim gibi inanmıyor…”mu diyoruz? "Bizden değil” demekle ölmesi hak mı oluyor? Ne demek? "bizden değil?” bu yetkiyi kimden alıyoruz? Nerde yazıyor böyle bir ifade? Onun için mi çocuklarımızı öldürüyor, eşlerimize hakaret ediyor, toplumu geren tavırlara zemin hazırlıyoruz?

"Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol” diyor gönüller sultanı. Gerçekten kusur örtmede hangi durumdayız? Kusurları örtüyor muyuz? Yoksa ne kadar iftira varsa üzerine boca mı ediyoruz? Sevmediğimiz, sevemediğimiz insanların, ağzıyla kuş tutsa artık bizim, iftira, karalama, kumpas kurma, ayak oyunları oynamamızın hedefi mi oluyor? Bu yüzden mi trafikte yol verme kavgası yapıyoruz? Hani hataları örtecektik? Hani Mevlana; ""Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol” diyordu?

"Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol” ne hiddetimize sahip oluyoruz, ne de sinirlerimizi yatıştırmakta ölü gibiyiz! Örnek mi? Bundan bol örnek mi olur? Çıkın çarşıya, pazara. Gezin dolaşın cadde ve sokakları. Bakın Avmlere ve araç kullananlara…uzağa gitmeye de gerek yok, kendi evimizde bile hiddet ve asabiyette, bırakın ölü gibi olmayı, öfkelenmediğimiz saat ve saniye yok!

"Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi olmayı denedik mi? deniyor muyuz? Bırak hocam Allah'ını seversen, o kim ben kim? O, benim seviyeme yetişebilir mi? okkası kaç para? Ben meşhur biriyim. O daha tıfıl! Adam, burnundan kıl aldırmıyor. "ben açık sözlüyüm, sözümü esirgemem, hemen söylerim. Ben bu sahanın uzmanıyım, sen kalkmış benim sahama müdahele ediyorsun, haddini bil. Ben varken sen bu alanda yazamaz ve söyleyemezsin….


 


 

Maske!

 

Diller uzun, kalp virane,

Gönül iflas, göz bîgane,

Akıl satılık, beyin divane!

İnanç lafta, ruh harabe,

Kur'an rafta, hile şahane!


 

"Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” Mevlana bu sözünü Kur'andan almıştır. Kur'an der ki; "Niçin yapmadığınızı söylersiniz?” Allah; "açık yürekli olun, maskesiz hayat sürün, riyadan uzak kalın, şeffaf olun…” demiyor mu? pekiyi biz nasılız? Halimizi test etmemiz gerekir. Değilse mi? değilse iki yakamız bir araya gelmez.

(Hz. Mevlana'nın Yedi Sırrı, Kazım Öztürk, NKM, Konya, Aralık 2012)


Yazarın Diğer Yazıları