MAHALLE KÜLTÜRÜ VE HASAN UKDEM

 

 

 

19 Eylül Pazartesi günü KON TV. Saat 10'dan sonra programında "Zamanın Behrinde Araplar Mahallesi” isimli kitabının tanıtımını yaptı kıymetli şair yazar Hasan Ukdem.

Gerçekten güzel bir program ve bizleri eskiye götüren özlem dolu bir anlarım vardı. Araplar, Konya'nın kadim mahallelerindendir. Şöyle bir düşündüğümüzde, eskiye doğru, düne doğru bir gezinti yaptığımızda çok şeyleri kaybettiğimizi, mahalle kültüründen uzaklaştığımızı görüyoruz. Kıymetli Ukdem konuyu en ince ayrıntısına kadar anlattı.

Mahalle bakkallarının işlevini, müşterilerinden-ki çoğu mahalle sakini, komşulardı- bir kısmının yılsonunda borçlarını sildiğini dile getirdi. Bazı müşterilerin, harmandan harmana ödeme yaptığını söyledi.

Burada ne var biliyor musunuz? Güven, itimat, emin oluş… Müminin vasıflarından değil mi bu hasletler? Bugün modern evler, modern mahalleler tesis edildi ama; itimat, güven, emin olma duygularını kaybettik.

Bugün bir çocuk karnı aç olduğu için bir simit, bir poğaça, bir kurabiye… alsa, sen misin alan, dayağın, tekmenin bini bir paraya gider. Bu tür haberleri sık sık duyuyor ve görüyoruz.

Ne oldu bize? Nereye gitti güven? Kim çaldı bizden bu duyguları? Hani Ensar anlayışı? Hani veren el olma? Nerede; "Müslüman Müslümanın kardeşidir” şuuru? Nerede saklanıyor, Mevlana'nın yedi öğüdü? Öyle Demiyor muydu Mevlana:

 

  1. Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol,
  2. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol,
  3. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol,
  4. H,ddet ve asabiyette ölü gibi ol,
  5. Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol,
  6. Hoşgörülükte deniz gibi ol,
  7. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.

 

Hasan Ukdem'in; Zamanın Behrinde Araplar Mahallesi aslında bendenizde çok şeyler çağrıştırıyor; Eski Konya'nın samimiyeti, komşuluk ilişkileri, imece usulü çalışmaları, sevgi ve saygı çrçevesi içinde insani yaklaşımları. Bunların hepsi İslam ahlakının tezahürleri değil mi? Sahi İslamî hassasiyetimiz ne oldu? Sadece; "Müslümanım” demekle, "İnanıyorum” sözünü söylemekle iş bitiyor mu? Asıl olan eylem nerede? Uygulamaya ne oldu?

  1. ruhuna inmedikçe, Kur'anî gerçeklerle yüzleşmedikçe yaşantılarımız sabun köpüğü gibi yüzeysel olur.

 

 

 

 

 

 

Hasret!

 

Gözümü kapatıp, hayaller kurdum,

Geçmişle bugünü düşündüm durdum

Özlüyorum dünü, yok başka derdim,

Sevgi dolu yıllar, içimde hasret!

 

Kerpiçten evlerin, temiz havası,

Bahçelerde kokar çiçeğin hası,

Doğanın dokusu, derdin devası,

Dosta giden yollar, içimde hasret!

 

Ne'yleyim kat be kat, beton dağını

Sevgiler katmayan, dostluk bağını,

Nefretle yırtılmış, aşkın ağını

Öremeyen eller, içimde hasret!

 

Gönülden sunulan, meşk emeğini,

Birlikte yenilen, dost yemeğini,

İmanla örülen, hak yumağını,

Saramayan kollar, içimde hasret!

 

 

Ensar Olamadık!

 

Ensar muhacirle, nasıl kardeşti?

Hepsi gerçek dosttu, akrandı eşti.

Elleri değil de, ruhlar birleşti,

Biz hala bir Ensar, olamadık ki!

 

"Müslümanlar kardeş”, der Kur'an'ımız,

"En güzelini ser”, der Furkan'ımız,

"Varın yoğunu ver”, der Rahman'ımız,

Biz hala Kur'an'la, dolamadık ki!

 

Mümini döveriz, dine söveriz,

Batıla; "gel, gel” der, Hakkı kovarız,

Helale hiç bakmaz, haram geveriz,

Samimi Müslüman, kalamadık ki!

 

İnançlar kâğıtta, uygulanma yok,

Gözyaşı ağıtta, duygulanma yok,

Gerçeğe bakıp da, sorgulanma yok,

Hakikati asla, bulamadık ki!

 

Nebiyi dinledik, ashabı da hep,

Tâbi'yi dinledik, ahbabı da hep,

"Veli”yi belledik, erbabı da hep,

Hiç birisinden ders, alamadık ki! (20 EYLÜL 2022)

 


Yazarın Diğer Yazıları