“LA”DAN, “İLLA”YA

Kıymetli gönül dostları, kitap çalışmalarımı hepiniz biliyorsunuz. Allah'a hamdolsun şimdiye kadar Rabbimin izniyle 18 kitap yayımlamak nasip oldu. Bugünkü yazımı 19.  olarak yayınlanacak durumdaki; "LA”DAN, "İLLA”YA kitabımdan seçtim. Konya Kitap Günlerine böyle bir yazının denk gelmesi de iyi oldu.    

Hayat iki kelimeden ibaret; "La” ve "İlla”. İlla diyebilmek için önce La'ları hayatımızdan temizlemek "La” zihniyetlere geçit vermemek, ne kadar "La” engeli mevcutsa onlarla amansız mücadele etmek gerekir.  

"LA” "hayır” demek; inanca, insani değerlere, insani özellikleri bertaraf eden bütün kötülüklere, "Dur” demektir.

 İslam ve tevhid inancında "La”lara yer yok, "La”nın olduğu yerde inançsızlık vardır. İnançsızlığın bulunduğu yerde de; birliğin bozulması, düzenin alt üst olması, huzurun kaçması, insanî değerlerin heba olması söz konusudur.

  Konumuzu ilgilendiren "Hayır” içinde; "Lâ” anlayışı vardır. "Lâ” olmadan, "İllâ” olmaz. Onun için; "Lâ İlahe İllallah” ilkesinde; "Allah'tan başka bütün ilahlara, ilah yerine konulanlara, Allah'ı devre dışı bırakmayı kendine meslek edinmiş Allah'ı inkâr eden bütün İZM'lere, dünyayı teröre gark eden, barışı baltalayan her felsefi akıma "Hayır” diyorum.

Burada; şirk, küfür, ateizm ve benzeri bütün Şeytani sistemler "Hayır” deme kapsamındadır. Yani لآsınırı içinde mütalaa edilir.

Baktığımız zaman; Hz. Adem'in yaratılması, insanın yaratılış serüveni, Allah'ın ruhlardan aldığı; "elest” akti, Hz. Peygamberin; "beni Hud suresindeki; " Emir olunduğun gibi dosdoğru ol” ayeti yaşlandırdı” ifadesi, Kur'anda çokça zikredilen; düşünce, fikir, aklı kullanma emirleri, ayetlerin hep; "Kâmil insan” olmayı öğütlemesi, Ameli Salih yapanların kurtuluşa erecekleri… önce olumsuzlukları temsil eden, "hayır” diyerek, olumluya adım atmayı temsil eden, "İlla”ya yani; batıl, Allahsız, inançsız bütün sistemleri temelden yıktıktan sonra yepyeni bir sistem kurmak meselesine kafa yorar.

İşte bütün bu olumsuzluklara; "HAYIR” deyip, bunun yerine; insanlığın ikamesi için; "EVET” i koymaya çaba harcamalıyız. Çalışmamız bunu ele almaktadır. Bütün bilgilerimizi belgeye dayandırıyor, temel kitabımız olan Kur'an ve Sünneti mesnet alıyoruz.   

Allah, insanı kendisine kul olsun, ibadet etsin diye yarattı. Bununla ilgili olarak; "ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım”, "yakin (ölüm) gelinceye kadar rabbine ibadet et” ifadeleri karşımızda durmaktadır.

 "Müslüman'ım”, "İnanıyorum” demek yetmiyor. Eylem, hareket, fiil, iş ve aksiyon gerekmektedir. Müslüman aksiyon adamıdır. Kur'an, aksiyoner olmayı istiyor. Bakınız Şems-i Tebrizi bu konuda ne diyor?

Alah'ı tanıdığınızı iddia ediyor, fakat ona olan borcunuzu vermiyorsunuz. Bu borcu, fakir ve muhtaçlara ihsanda bulunarak ödeyin.

Kur'an-ı Kerim'i okuyorsunuz fakat hüküm ve kurallarından haberiniz yok. Okuduklarınızı uygulayın.

Şeytanın, düşmanınız olduğunu iddia ediyor, fakat ona itaat ediyorsunuz. Onun tekliflerini geri çevirin.

Kendinizi Muhammed (SAV) ümmetinden sayıyor, fakat sünnetini uygulamaya çalışmıyorsunuz.

Cennete girmek istediğinizi söylüyor, fakat ona girmek için gerekli hiçbir ameli işlemiyorsunuz.

Ateşten kurtulmak istiyor, fakat günahlarınızı ve kötü amellerinizle kendinizi durmadan ona doğru sürüklüyorsunuz.

Ölümün herkese geldiğini biliyor, fakat ona hiçbir hazırlıkta bulunmuyorsunuz.

Bütün din kardeşlerinizin kusurlarını görüyor, fakat kendi kusurlarınızı görmüyorsunuz.

Allah'tan gelen bütün nimetleri şükretmeden yiyor ve kullanıyor, fakat O'na olan minnettarlığınızı size verdiği nimetlerden muhtaçlara tasadduk ederek göstermiyorsunuz.

Ölülerinizi, aynı sonun sizin de başınıza geleceğini bile bile, ibret almadan, gömüyorsunuz.

Kur'an bizden, aksiyoner olmamızı, tembellikten, mıymıntılıktan, bana necilikten, beni ilgilendirmez tavırlarından, aymazlıktan, vurdumduymazlıktan, kendine Müslüman olmaktan, sadece kendi çıkarını düşünmekten… -ki hepsi "LA”kapsamındadır- kurtulmamızı ister. Başkasının aklıyla değil, kendi aklımızı kullanmayı, başkasının düşünmesi değil kendimizin düşünmesini, başkasının inanması değil kendimizin inanmasını, şeyhlerin, hocaların, hacıların, üstadların, müftülerin, imamların… aklıyla değil, onların mesnetsiz dedikleri değil, Kur'anın dediği, Peygamberlerin ve Allah'ın buyurduğu istikamette ve de kendi aklımızı da devreye sokarak yaşamak en doğru ve en ideal olanıdır.

Kur'an, emanet akıl istemez. Kendi aklımızın, kendi irademizin, kendi düşüncemizin, kendi fikirlerimizin devreye sokulmasından yanadır. Onun için şöyle denir; "sağ gözün sol göze faydası yoktur”, "insan yalnız doğar, yalnız sıkıntı çeker ve yalnız ölür.”

ZALİMİN RİŞTE-İ İKBALİNİ BİR ÂH KESER,

MÂNİ-İ RIZIK OLANIN RIZKINI ALLAH KESER!

Zulümlere, haksızlıklara, kan dökmeye, kavga çıkarmaya ve savaşla dünyayı kan gölüne çevirmeye engel olmanın en etkili formülü; "Tevhid inancı” yani; "LA”dan "İLLA”ya yükseliştedir. Allah, kullarının, ilerde bu tür olumsuzluklara gireceğini bildiği için, ilk baştan tedbir almış, ilk insanı peygamber olarak göndermiş ve "tevhid İnancı”nı anlatmak, korumak ve bu uğurda mücadele etmesini istemiştir.

 

"La”dan "İlla”ya

"La"lar insanlığın bitmez savaşı,
Birliğe ket vurur kardeş dalaşı,
Bu yüzden canların bütün telaşı,
"La”larla kavgalar hep "İlla” için!

Selâmete gider Nuh'un gemisi,
Küfrün ocağında ölür kimisi,
Rahman emanını bulur gerisi,
"La”larla kavgalar hep "İlla için!

Tevhidin varlığı en büyük payda,
"İllâ"ya çıkmayan yolda yok fayda,
Yaratana meftun Bülbül-i Şeyda,
"La”larla kavgalar hep "İlla” için!

Ezelden ebede "illâ" dillerde,
Doğumdan ölüme Rab gönüllerde,
Hak mücahitleri her an yollarda,
"La”larla kavgalar hep "İlla” için!

"İllâ"lar dostluğun aslı esası,
Dünyanın düzeni Hakkın yasası,
Vahdete götüren tek hulasası,
"La”larla kavgalar hep "İlla” için!


Yazarın Diğer Yazıları