“LA”DAN “İLLA”YA

 

KAZIM ÖZTÜRK

ÖZTÜRKÇE

kazimozturk@yenikonya.com.tr 

kazim_ozturk2016@mynet.com  

kazimozturk254@gmail.com

semazen.net        

 

 

 

 

 

"ALLAH'TAN BAŞKA, BİR İLAH MI VAR? NE KIT DÜŞÜNÜYORSUNUZ?”(NEML/62)

 

"ALLAH MI DAHA HAYIRLIDIR? YOKSA ONLARIN, ALLAH'A DENK TUTTUKLARI MI?” (NEML/ 59)

 

"Ayetlerimizi yalanlayan ve onlara karşı büyüklük taslayanlara, göklerin kapıları asla açılmaz ve onlar, deve iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremez…” (A'raf/ 40)

 

Hayat iki kelimeden ibaret; "La” ve "İlla”. İlla diyebilmek için önce La'ları hayatımızdan temizlemek "La” zihniyetlere geçit vermemek, ne kadar "La” engeli mevcutsa onlarla amansız mücadele etmek gerekir.

"LA” "hayır” demek; inanca, insani değerlere, insani özellikleri bertaraf eden bütün kötülüklere, "Dur” demektir.

İslam ve tevhid inancında "La”lara yer yok, "La”nın olduğu yerde inançsızlık vardır. İnançsızlığın bulunduğu yerde de; birliğin bozulması, düzenin alt üst olması, huzurun kaçması, insanî değerlerin heba olması söz konusudur.

Konumuzu ilgilendiren "Hayır” içinde; "Lâ” anlayışı vardır. "Lâ” olmadan, "İllâ” olmaz. Onun için; "Lâ İlahe İllallah” ilkesinde; "Allah'tan başka bütün ilahlara, ilah yerine konulanlara, Allah'ı devre dışı bırakmayı kendine meslek edinmiş Allah'ı inkâr eden bütün İZM'lere, dünyayı teröre gark eden, barışı baltalayan her felsefi akıma "Hayır” diyorum.

Burada; şirk, küfür, ateizm ve benzeri bütün Şeytani sistemler "Hayır” deme kapsamındadır. Yani لآsınırı içinde mütalaa edilir.

Baktığımız zaman; Hz. Adem'in yaratılması, insanın yaratılış serüveni, Allah'ın ruhlardan aldığı; "elest” akti, Hz. Peygamberin; "beni Hud suresindeki; " Emir olunduğun gibi dosdoğru ol” ayeti yaşlandırdı” ifadesi, Kur'anda çokça zikredilen; düşünce, fikir, aklı kullanma emirleri, ayetlerin hep; "Kâmil insan” olmayı öğütlemesi, Ameli Salih yapanların kurtuluşa erecekleri… önce olumsuzlukları temsil eden, "hayır” diyerek, olumluya adım atmayı temsil eden, "İlla”ya yani; batıl, Allahsız, inançsız bütün sistemleri temelden yıktıktan sonra yepyeni bir sistem kurmak meselesine kafa yorar.

İşte bütün bu olumsuzluklara; "HAYIR” deyip, bunun yerine; insanlığın ikamesi için; "EVET” i koymaya çaba harcamalıyız. Çalışmamız bunu ele almaktadır. Bütün bilgilerimizi belgeye dayandırıyor, temel kitabımız olan Kur'an ve Sünneti mesnet alıyoruz.

Allah, insanı kendisine kul olsun, ibadet etsin diye yarattı. Bununla ilgili olarak; "ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım”, "yakin (ölüm) gelinceye kadar rabbine ibadet et” ifadeleri karşımızda durmaktadır.

"Müslüman'ım”, "İnanıyorum” demek yetmiyor. Eylem, hareket, fiil, iş ve aksiyon gerekmektedir. Müslüman aksiyon adamıdır. Kur'an, aksiyoner olmayı istiyor. Bakınız Şems-i Tebrizi bu konuda ne diyor?

Alah'ı tanıdığınızı iddia ediyor, fakat ona olan borcunuzu vermiyorsunuz. Bu borcu, fakir ve muhtaçlara ihsanda bulunarak ödeyin.

Kur'an-ı Kerim'i okuyorsunuz fakat hüküm ve kurallarından haberiniz yok. Okuduklarınızı uygulayın.

Şeytanın, düşmanınız olduğunu iddia ediyor, fakat ona itaat ediyorsunuz. Onun tekliflerini geri çevirin.

Kendinizi Muhammed (SAV) ümmetinden sayıyor, fakat sünnetini uygulamaya çalışmıyorsunuz.

Cennete girmek istediğinizi söylüyor, fakat ona girmek için gerekli hiçbir ameli işlemiyorsunuz.

Ateşten kurtulmak istiyor, fakat günahlarınızı ve kötü amellerinizle kendinizi durmadan ona doğru sürüklüyorsunuz.

Ölümün herkese geldiğini biliyor, fakat ona hiçbir hazırlıkta bulunmuyorsunuz.

Bütün din kardeşlerinizin kusurlarını görüyor, fakat kendi kusurlarınızı görmüyorsunuz.

Allah'tan gelen bütün nimetleri şükretmeden yiyor ve kullanıyor, fakat O'na olan minnettarlığınızı size verdiği nimetlerden muhtaçlara tasadduk ederek göstermiyorsunuz.

Ölülerinizi, aynı sonun sizin de başınıza geleceğini bile bile, ibret almadan, gömüyorsunuz. 1

Kur'an bizden, aksiyoner olmamızı, tembellikten, mıymıntılıktan, bana necilikten, beni ilgilendirmez tavırlarından, aymazlıktan, vurdumduymazlıktan, kendine Müslüman olmaktan, sadece kendi çıkarını düşünmekten… -ki hepsi "LA”kapsamındadır- kurtulmamızı ister. Başkasının aklıyla değil, kendi aklımızı kullanmayı, başkasının düşünmesi değil kendimizin düşünmesini, başkasının inanması değil kendimizin inanmasını, şeyhlerin, hocaların, hacıların, üstadların, müftülerin, imamların… aklıyla değil, onların mesnetsiz dedikleri değil, Kur'anın dediği, Peygamberlerin ve Allah'ın buyurduğu istikamette ve de kendi aklımızı da devreye sokarak yaşamak en doğru ve en ideal olanıdır.

Kur'an, emanet akıl istemez. Kendi aklımızın, kendi irademizin, kendi düşüncemizin, kendi fikirlerimizin devreye sokulmasından yanadır. Onun için şöyle denir; "sağ gözün sol göze faydası yoktur”, "insan yalnız doğar, yalnız sıkıntı çeker ve yalnız ölür.”

ZALİMİN RİŞTE-İ İKBALİNİ BİR ÂH KESER,

MÂNİ-İ RIZIK OLANIN RIZKINI ALLAH KESER!

Zulümlere, haksızlıklara, kan dökmeye, kavga çıkarmaya ve savaşla dünyayı kan gölüne çevirmeye engel olmanın en etkili formülü; "Tevhid inancı” yani; "LA”dan "İLLA”ya yükseliştedir. Allah, kullarının, ilerde bu tür olumsuzluklara gireceğini bildiği için, ilk baştan tedbir almış, ilk insanı peygamber olarak göndermiş ve "tevhid İnancı”nı anlatmak, korumak ve bu uğurda mücadele etmesini istemiştir.

Onun için "Tevhid Mücadelesi”nin en etkili isimleri peygamberlerdir. Allah da, her millete peygamber gönderdiği, peygambersiz hiçbir millet olmayacağına göre yeryüzünde Tevhid bayrağı dalgalanacak, Allah'ın ismi ve kanunları asla yok olmayacaktır! Her insan, Allah'ın kulu olduğuna göre, mutlaka O'nun emirlerini yerine getirme konusunda kesintisiz mücadele verecektir, vermelidir. Allah'ın yolunda mücadele edenlerin ödülleri vardır. Dünyayı, inananlar imar edecektir. Müslümanlar, peygamberlerin yolunu izlemek, onların yaptıklarını- peygamberlik dışında- eksiksiz yerine getirmek zorundadırlar. Kötülükleri gidermek, haksızlıklara dur demek, zulmü önlemek için el birliği içinde olmak, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak… durumundadırlar.

Bugün, yarın ve her zaman dünyanın neresinde bir hukuksuzluk, insan hakkı ihlali varsa orada Müslümanlar olmalıdır. Müslüman; ilgisiz, sessiz kalamaz, vurdumduymaz olamaz. Hiçbir peygamber, sessiz kalmamış, tevhid'e gelebilecek saldırılarda her türlü mücadeleyi vermişlerdir. Hayat o zaman değer kazanır!

Biz Müslümanız. Müslüman; düşünen, fikir üreten, beyni terleyen, dertli insandır. Toplumun derdi, Müslümanın derdidir. Toplumla ilgilenmeyen, olumsuzluklara ses çıkarmayan, olumlu olaylara ilgisiz kalan, bana neci tavırlar… müslümana yakışmaz. Kur'an, mıymıntı Müslüman istemez. İnceleyin peygamberlerin hayatını; hiçbirisi bir köşeye çekilip toplum meselelerine ilgisiz kalmamışlardır.2

 

(29 AĞUSTOS 2024)

 

1 Kazım Öztürk; Şems-i Tebrizi'nin Evrenesl Mesajları, NKM yayınları, Konya

 

2 KAZIM ÖZTÜRK/ "La”dan "İlla”ya


Yazarın Diğer Yazıları