PAYİTAHTA RUH VERENLER
Konya için tehlike çanları çalıyor
HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR
PUZZLE
MUSİBETLER BİZİM ESERİMİZDİR
Eğitim de denetim de şart
FACİALAR KADER DEĞİL
MODERN DÖNEM ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 1
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
Keyifsiz Maç, Ortada Hakem Yok
Felaketlerin İlk Adımı Suçlunun Masa İlan Edilmesiydi
SURİYE
Enflasyonu düşürmek için talebi öldürmek yerine, üretim arzındaki sorunlara çözüm aramalıyız
AVRUPA’NIN KARANLIK TARİHİ
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -3-
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Alfa Romeo Junior
İnsan, Allah’ın takdir ettiği; “irade-i cüziye” ile çok şey yapacak güce sahiptir! Bu, şu anlama gelir; dünyevi işlerde Allah’ın yasaklarını çiğnememek, İlahi yasalara aykırı tutum ve davranış sergilememek şartıyla her şeyi yapabilirsin demektir.
“Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın” hatırlatması, aynı zamanda bir uyarıdır. Kur’anın; trafik işaret levhaları kabilinden olan ikaz ve uyarıları, bizim, doğru dürüst ve adam gibi bir hayat sürmemize vesiledir! Onun için Kur’an hayat kitabıdır. Bu yüzden Kur’an, ölülere indirilmemiştir. Bu sebepten dolayı Kur’an, mezarlıkta okunmak için indirilmemiştir!
Bize hayat iksiri olan, yolumuzu aydınlatan ve doğru iş yapmamıza sebep teşkil eden birkaç örnek;
“Borçlandığınız zaman yazın, bir de şahit tutun”. Bu ilkeyi her birimiz uyguladığımızda, hiç kimse, mağdur olmaz, hak yenmez, arkadaşlıklar ve dostluklar sıfırlanmaz! “peygamber pazarlığı” diyerek, hiç yazmadan, kayıt altına almadan, şahit ortaya koymadan alışverişin neresi Kur’anî? Neresi İslamî? “bana güvenmiyor musun? Baksana, sana yemin ediyorum, söz veriyorum…” gibi ifadeler, havada kalıyor, suya yazı yazmaya benziyor. İnsanlar ölümlüdür. Kur’an, işi garantiye almamızı istiyor! Hangi iş olursa olsun, ne yaparsak yapalım, borçlanma varsa yazılmalıdır.
Yıllarca önce bir işveren, iş ortaklığı yapmak için bir arkadaşına teklif götürüyor. Teklifi alan insan, bahçeli evini sermaye olarak ortaya koyuyor! İşverene olan güvenden dolayı yazmıyorlar, kayıt altına almıyorlar! Aradan yıllar geçiyor. İşverenin oğlu, ortakla tartışıyor, kavga ediyor, onları dükkândan kovuyor! Zamanında ortaklığı ve ortaya konan sermayeyi yazmadıkları için hiçbir hak iddia edemiyorlar! Yani hakları gasp ediliyor! Güvendikleri işveren, oğlundan yana tavır koyuyor! Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ortaklık yapılan; ister kardeş, ister evlat, isterse eş olsun… mutlaka yazılmalı ve Kur’anî ilke işletilmelidir. Kur’anî ilke, insanî ilkedir.
“Niçin Yapmadığınızı söylersiniz? Bir şey hakkında söz veririz, herhangi bir konuda vaade bulunuruz…en çok yalan da bu hususta devreye girer! Allah, insana yapamayacağı yük yüklememiştir. Bizim başımıza da vuran yok. Eğer söz vermişsek-ki söz vermek, bir çeşit emanettir- insanın değeri ve ayarı, verdiği sözü tutup tutmamakla belli olur. O bakımdan siyasilerin hesabı çetindir.
Sevgili peygamberimiz; “münafığın alameti üçtür; konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde durmaz ve emanete ihanet eder.” Diyerek, bizleri uyarmakta, ağzımızdan çıkan sözlerin mutlaka yerine getirilmesini istemektedir.
Bu, en çok işverenle, yanlarında çalıştırdıkları işçiler arasında olmaktadır! İşçi; ekmek parası kazanmak, aile nafakasını temin etmek için çalışmak zorundadır. Dolayısıyla sigortalı olmak da en tabii hakkıdır. Bu, aynı zamanda insanî ve islamî bir görevdir. İşe alırken; “sgk+yemek+servis.. vaadlerini verip, işe girdikten sonra asgari ücretin altında ve SGK yapmamak, çok kısa çalıştırıp, tazminat ödememek için çeşitli ayak oyunları oynamak da, “emanete ihanettir!” zira yanımızda çalışanlar bize birer emanettir. Sevgili peygamberimiz; “yanınızda çalıştırdıklarınıza; yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları kendi çocuklarınız gibi görün…” hatırlatmasını neden unutalım? Veya niçin unutuyoruz?
Bu olumsuzluklar, sadece işçi-işveren arasında cereyan etmiyor! Herkesi, her kesimi, her insanı ilgilendiriyor! “empati” kurmazsak, hayatımız zehir olur. Kendimizi başkalarının yerine koymazsak, insanî ilişkilerimizi düzene sokamayız. O vakit, küslükler, kavgalar, düşmanlıklar, kindarlıklar, kırgınlıklar, sılayı rahimlerin kesilmesi… olasıdır!
Bugün; bayramların tadı neden kaçtı? Neden birbirimize ters bakıyoruz? Niçin; “pire için yorgan yakıyoruz?” sanıyorsunuz; Kur’an ilkelerini hayatımızdan çıkardığımız, Kur’anı öldürdüğümüz için!...
PAYİTAHTA RUH VERENLER
DOSTLARDAN KURTULUŞ YOK
RUBAİLERİMDEN SEÇMELER
VATAN SEVGİSİ LAF İLE OLMAZ
AYMANAS’TA ZAMAN
İNSANLIĞI KAYBETMEYELİM!
ASR-I SAADETTE ŞİİR
GERÇEKTEN SAMİMİ MİYİZ?
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
HAYATA BAKIŞ