PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
Konya’da etliekmek savaşları-2
SURİYE’YE “OSMANLI YÖNETİM MODELİ” LAZIMDIR.
HRİSTİYAN BİR KOMŞUN NAMAZ KILSA NE DERSİN?
Laiklerin gücü nereden geliyor?
Bitcoin altına rakip olabilir mi?
HAK AŞIĞI AHMED-İ KUDDÛSİ
Yeni Bir Yıla
BİZ YAPTIK BİZ
“Ver Korkuyu” Değil; “Ver Coşkuyu”
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
BM'in arabuluculuk ve ateşkes uygulamaları dolayısıyla ortaya çıkan zaman fırsatından yararlanan Siyonistler şehrin Batı kesimindeki konumlarını güçlendirdiler. Sonra yine BM'in oyunlarıyla şehrin güç dengelerine göre Yahudilerle Müslümanlar arasında paylaştırılması ve böylece Batı kesiminin Yahudilere Doğu kesiminin ise Müslümanlara bırakılması kararlaştırıldı. Ürdün dışındaki Arap ülkeleri BM'in bu kararını reddettiler. Ancak Doğu Kudüs ve Batı Yaka Ürdün'ün inisiyatifine verildiğinden bu ülkenin kabul etmesi pratik olarak meselenin sonuçlandırılması için yeterli oluyordu. Bu, Ürdün kraliyet ailesinin İngilizlerin Filistin topraklarına girmelerine yardımcı olmasından sonra gerçekleştirdiği ikinci büyük ihanetidir. Üçüncü büyük ihaneti, 1967'de Doğu Kudüs ve Batı Yakayı savunmada hiçbir direnç göstermeksizin buraları da Siyonist işgalcilere teslim etmesidir ki, bu olaydan ileride söz edeceğiz. Dördüncü büyük ihaneti ise 26 Eylül 1994'te imzaladığı Akabe anlaşmasıyla Siyonist işgalin meşrulaştırılmasını sağlaması ve Batı Yaka üzerindeki bütün haklarından İsrail lehine vazgeçmesidir. Bunlar Ürdün'e hükmeden kraliyet ailesinin büyük ihanetleri. Bu ailenin Filistin davasına bunların dışında da pek çok ihanetleri olmuştur.
Ürdün'ün ihanetiyle Kudüs'ün ikiye bölünmesinin kararlaştırılmasından sonra, çeşitli çevrelerce bu kararın değiştirilmesi yönünde BM'e baskı yapılmaya başlandı. Baskı yapanlar arasında Hıristiyan çevreler de vardı. Bu baskılar üzerine şehrin idaresinin BM tarafından oluşturulan Uluslararası Himaye Komisyonu'na verilmesi yönünde bazı adımlar atıldı. Ancak İsrail işgal yönetiminin parlamentosu Knesset, Himaye Komisyonu'nun şehre müdahalesini ve yeniden uluslararası statü verilmesini önlemek amacıyla 11 Aralık 1949'da Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan eden bir karar çıkardı. Aslında İsrail'in bu kararı uluslararası hukuk ve BM kararları açısından tamamen geçersizdi. Ancak Himaye Komisyonu İsrail parlamentosunun kararını reddettiyse de BM başka meselelerle uğraşmasını gerekçe göstererek Kudüs konusunu küllenmeye terk etti.
ABD'nin; "Kudüs'ü, İsrail'in başkenti" yapması kararı dolayısıyla, Türkiye ayağa kalktı! bakıp göreceğiz, İslam ülkelerinden ne gibi tepkiler gelecek? zaten ABD, İsrail ve diğer emperyalist ülkeler, İslam ülkelerinden cılız ses geldiği için böylesine bir mankurtça işe girişiyorlar.
Son zamanlarda Türkiye'yi ekonomik yönden kıskaca almak, mali ve parasal açıdan köşeye sıkıştırmak istiyorlar. Şimdi "ekonomik darbe"yi devreye soktular. İşte bugün, bu zor zamanda; "ben de buradayım, ülkemin sıkıntıya girmemesi, ekonomik açıdan problem yaşamaması için her imkanımı seferber edeceğim, paramı kendi ülkemde muhafaza edecek, ülkemin kalkınması, dar boğazdan çıkması, "mali darbe"yi atlatması açısından iş adamlarımıza, sanayicimize, esnafımız ve tüccarımıza... çok büyük işler düşüyor.
Bu, bir kurtuluş savaşıdır. Açıkça savaş veriyoruz. Bu ortamda, böyle bir durumda; ilgisiz kalmak, bana ne demek, aymazlıkça davranış sergilemek, rezilliğin daniskasıdır.
Kudüs, sadece İsrail'in değil, üç ilahi dinin de kutsal mekanıdır. Kudüs, Müslümanların kırmızıçizgisidir. Bu bölgenin tarihi bir geçmişi var. İpleri germek, gerginlik yaratmak, hiç bir şey olmamış gibi davranmak ne ABD, ne İsrail ve ne de bu karara imza atanlara yarar sağlar.
İslam ülkelerini -akıllarını başlarına alarak-, böylesine bir karara en sert tepkiyi göstermeye davet ediyorum. Dünyayı ateşe atmaya kimsenin hakkı yok. Orta doğuda savaş rüzgarları estirmenin hiç kimseye getirisi olamaz.
İslam dünyası uyanmalı, hainlerin tepesine inmeli. Bir avuç İsrail, dünyayı yönetiyor! Evet artık adı; "İslam Birliği" mi olur, "Avrasya Birliği" mi, yoksa, "Asaf Birliği" mi? (As-Af Birliği; Asya, Afrika Birliği) Mutlaka Müslümanlar bir araya gelip bir birlik oluşturmalı. Müslümanlardan cılız ses çıktıkça, İsrail, "Bu cılız sesle Müslümanlar bir şey yapamazlar" diyor! Kıyama kalkmadıkça, ayakta, dik durmadıkça Müslümanlar daha çok ezilir! Müslümanın, Müslümandan başka dostu yok. Bu açık ve net olarak görülüyor!
Uyan Ey Ümmeti Merhume!
Dünya yanıyor, Müslümanlara zulüm var,
"Müslümanım” diyenler, bu zulme sağırlar!
Hani nerde kaldı; "Müslüman kardeşliği?”
Katliam, cinayet, batının kalleşliği!
Uyan artık ey ümmeti merhume!
Yıllarca; batı hayranlığıyla kavruldun,
Her şeyini verdin, kimliğinden savruldun,
Özünü kaybettin, benliğinden savruldun!
Müslümanı bıraktın, gavura sarıldın,
Uyan artık ey ümmeti merhume!
Batı'da medeniyet yok, bunu bilesin,
Haçlıya gönül verirsen şunu bilesin;
İmanı satacaksın, irfanı atacaksın,
Irzı ve namusu pazarda satacaksın.
Uyan artık ey ümmeti merhume!
Batı; gözü kanlı, ruhu kanlı canavar,
Kardeşi kardeşe vurdurur ve yaralar,
İftira atar, yalan söyler ve karalar…
Fitne için, terör için bahane arar.
Uyan artık ey ümmeti merhume!
PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
SÖZLERDE KENDİMİZİ ARAMAK
SEVGİ, İNSANA HAS BİR MEZİYETTİR!
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
YAZARLIK HAYATIM-YAYIMLANAN KİTAPLARIM VE EVRENSEL MESAJLAR SERİSİ
VAKT-İ MUHABBET
VUSLATININ 751. YILINDA MEVLANA
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
TEVHİD’İN HAYATA YANSIMASI
PAYİTAHTA RUH VERENLER