KONYA’DA DİNİ HAYAT

Çocukluk Konya'mda bendenizi tarifi imkansız mutluluğa sevk eden dini atmosferler vardı. Kandil geceleri, Üç aylar, Ramazan, Mukabele ve Bayramların tadını hiç unutamam.

Kandil gecelerinde evlerimizdeki dini duygu bir başka olurdu. Bilhassa bizim evdeki dini yoğunluk, her zamankinden daha fazlaydı. Çünkü bu günler birer fırsattı günahlardan arınmak için. Kandil gecelerinde camilerin dolması da bir başka heyecen veren durumdu. Şimdi dediğim gibi o zaman da; "neden camiler kandillerde doluyor da, diğer zamanlarda dolmuyor?” diye sorardım. Fakat herkesin hoşuna giden en güzel uygulama Şivililikti.

Şivlilik

Tahminen 334 hicride vefat eden sufilerin meşhurlarından Ebubekir Muhammed Şiblî, bir gece rüyasında Hz. Peygamber efendimizin ana rahmine Recep ayının ilk Perşembe günü intikal ettiğine muttali olur. Büyük bir sevinç içinde uyanarak bunu oturduğu mahallenin bütün evlerine müjdeler. Her ev sahibi de şükran nişanesi ve mutluluk vesilesi olarak ona bir parça yiyecek verirler. İşte bu âdetin Konya'nın çocukları tarafından Şivlilikle devam ettirildiğine inanılmaktadır. Şivlilik, Şiblî ile ilgili olarak, Şiblilik adı zamanla "Şivlilik” olmuş.

Recep ayının ilk Perşembe günü, namaz ve şivlilik olarak kutlanır. Buna aynı azamanda ilk namaz da denir. Hatta şöyle söylenirdi; İlk namaz, Orta namaz, Ramazan. Yani Üç ayların bir başka söylenişi.

"Şivlilik, Konya'da Hicri takvime göre üç ayların başlangıcı olan Recep ayının ilk Perşembe'sini Cuma'ya bağlayan gecede ve Regaip Kandili sabahı çocuklarca yapılan kandil kutlama geleneğidir. Konya'da bu güne 'ilk namaz' adı da verilir. Kandilden bir hafta önce çocuklar, gece sokağa çıkarak bu günün geleceğini, trampetlerle, kavallarla, fenerlerle mahalle mahalle dolaşarak haber verirler. Fenerini alan çocuk sokağa çıkar, yol ortasına gerilen ipe fenerini asar, bütün dükkanlar rengarenk, irili ufaklı karpuz, davul, sünme, kuyruklu ismi verilen kağıt fenerlerle, mumlarla donatılır. Çocuklar yakılan ateşin etrafında halka olur ve fener alayına katılırlar. Regaip Gecesinin sabahı ellerine birer torba alan çocuklar kapıları çalmadan içeriye girer;

Şivlilik günü sabahleyin her çocuk elinde kese ve torbalarla, komşuları dolaşır, hazırlanmış olan yiyecekleri alırlardı. Her eve geldiklerinde;

"Şivli şivli şişirmiş

Ergen oğlu pişirmiş,

İki çörek bir börek,

Bize namazlık gerek, şivlilik…” diye bağırırlardı.

 

Her ev, bir gün öncesinden böyle ziyaretlere alışıktır. Konya, böyle bir gün için kuru yemişçi dükkanlarıyla daha on beş yirmi gün önceden hazırdır. Bunun için yemişler alınmış, fenerler takılmıştır. Şivlilikte önemli olan, yerli ürünlerin çocukların torbasına konmasıdır.

Aşure

Buğday, kuru fasulye, nohut gibi taneliler, kuru incir, kuru üzüm ve benzeri kuruyemişlerin şekerle kaynatılmasıyla yapılan bir tür tatlı.

Aşure gününün içinde bulunduğu ayın adı Muharrem'dir. Bu ay hicri takvimin başı olmakla önem kazanmıştır. Bunun yanında, bazı tarihî olaylara mazhar olmakla da ayrı bir özellik kazanmıştır. Dört haram/muhtereme aylardan biri olarak da eskiden beri bir ayrıcalığa sahiptir. Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre, Hz. Peygamber (asv)'in Ramazan'dan sonra en çok oruç tuttuğu bir ay olarak da bilinir.

Hz peygamber (a.s.m) "Ramazan ayından sonra oruç için en faziletli ay Muharrem ayıdır.” (Müslim, Sıyam, 202-203) diye buyurmuştur.

Aşure gününün orucu, kendisinden önceki bir yılın günahlarına kefaret olacağına dair rivayetler de vardır.

Aşure ile ilgili bir ayet yoktur. Ancak Tevbe Suresi'nin 36. ayetinde, ayrıcalıklı olarak söz konusu edilen haram/muhterem dört aylardan biri de Muharrem ayıdır.

Şu anda takvimlerimizde iki tarih vardır. İkisi de peygamberlerle alâkalıdır. Biri İsa Aleyhisselâm'ın doğumunu temel kabûl eder, biri de Muhammed Aleyhisselâm'ın hicretini…

bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsanda bulunduğu içindir. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir:

1. Allah Hz. Musa'ya (a.s.) aşura gününde bir mucize ihsan etmiş denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.

2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağı'nın üzerine aşure gününde demirlemiştir.

3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından aşure günü kurtulmuştur.

4. Hz. Âdem'in (a.s.) tövbesi aşura günü kabul edilmiştir.

5. Hz. Yusuf (as) kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan aşura günü çıkarılmıştır.

6. Hz. İsa (as) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.

7. Hz. Davud'un (a.s) tevbesi o gün kabul edilmiştir.

8. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail (as) doğmuştur.

9. Hz. Yakub'un (a.s.) oğlu Hz.Yusuf (as)'ın hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.

Aşure, her zaman benim dikkatimi çeker. Nasıl mı; her birisi ayrı ayrı özellikte olan bakliyat, meyve ve diğerleri...bir araya geliyor, muhabbet kazanında birleşiyor, dostluk ateşiyle kaynıyor, pişiyor, (hamdım- piştim- yandım misali). Sonrasında; Kerbela tavırları, mankurt anlayışları, hamakatça tutumları... tatlandırıyor! İşte toplum da böyle olmalı değil mi?

Neden her şey sanallaştı? Vefa, samimiyet nereye gitti? Niçin maske takıyoruz; davranışlarımızda, sözlerimizde, hal ve hareketlerimizde? Niçin; biz, hala biz olamadık? Niçin "ben”leri, "biz” yapamadık? Akıl denilen cevher; sadece kendimizi beğenmek için mi? veya ortalığı kasıp kavurmak, her şeyleri devirmek için mi? neden iki tane ihsan edilmiş olan gözümüzü, tek kullanıyoruz? Niçin kendi iki kulağımızı kullanma yerine, başkalarının kulağıyla, aklıyla, düşüncesiyle hareket ediyoruz? (KONYA'DA DİNİ HAYAT/ KAZIM ÖZTÜRK) Yarın; Kur'an Talimi; Fergap ve Perşembelik konusunu ele alacağım. (14 NİSAN 2023)

 

 


Yazarın Diğer Yazıları