Kızıl Elma

Kızıl Elma, tarihte Türk cihan hâkimiyeti idealini temsil eden bir semboldür. Bunun içinde; "i'lâ-yı kelimetullah” adı verilen gazâ ruhu da vardır. Bu ruh, İslâm dininin her yerde işitilmesi demektir. Kızıl Elma, Eski Türklerden beri hükümet erkânının da, askerin de, halkın da haberdar olduğu bir ideal idi."Kızıl Elma!” sözü, askeri cesaretlendirir, zaferin şifresini çözerdi.

Türk mitolojisinde önemli bir yere sahip olan Kızıl Elma, ilk Türklerden itibaren Türk devletlerinde Ulaşılması hedeflenen amacı ve hedefi ifade eden bir simgedir.

Kızıl Elma kısaca Türk Ulusu için Ülkü birliği anlamına gelmektedir ve tarih içinde iki farklı alanda değerlendirilebilir. İslamiyet öncesi Türklerde Kızılelma farklı bir boyut ifade ederken, İslamiyet sonrası Türklerde özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde Kızıl Elma daha farklı bir amacı hedefleyen bir sembol olarak kullanılmıştır.

Kızıl Elma bugün Türk milliyetçiliğinin çok önemli bir sembolü olarak görülmektedir.
Kızılelma ülküsü kadim Türk tarihi kadar eskidir ve oldukça öncelere dayanır.

Bizans tahtının üzerinde veya Ayasofya kubbesinden sarkan ve Hazreti İsa'ya ait olduğu söylenen altın top yahut Ayasofya önünde İmparator Iustinianus heykelinin elindeki altın küre sebebiyle İstanbul'a Kızıl Elma denmiştir.

Şairler, Kızıl Elma'yı şöyle terennüm ediyor;


Yahya KEMAL

(1884-1958)

"Irkın seni iklimine benzer yaratırken,
Kaç fethe koşan tuğlar ufuklarla yarışmış;
Tarihini aksettirebilsin diye çehren,
Kaç fatihin altın kanı mermerle karışmış!"

 

Sadettin Molla;

Kızılelma yok mu? Şüphesiz vardır;

Fakat onun semti başka diyardır…

Zemini mefkûre, seması hayâl

Bir gün gerçek, fakat şimdilik masal..

diyerek, Kızılelma'nın bir hayal olduğu, sadece düşüncede mevcut olduğunu, hayalden hakikate geçmenin imkânsız olmadığını anlatır.

Türklük, tarih boyunca kendisine yabancılaşarak millî benliğini yitirmiştir. Ay Hanımın kurduğu okul ile yeni bir nesil yetişecek ve bu benlik tekrar kazanılacaktır. "Kızılelma'da ideolojik bakımdan dikkati çeken nokta; Türk ırkı, Kızılelma diye yüzyıllar boyunca ülkeden ülkeye koşmuş, fakat aradığını bulamamış, tam tersine, kendisini başkaları için yok etmiş, kendi benliğine yabancılaşmıştır. Bunun sebebi, Türklüğün özelliğini kendi içinde değil, dışarıda aramasıdır. …

Kızılelma Osmanlı padişahlarınca da hükümdarlık alâmeti sayılmıştır. Topkapı Sarayı Müzesi'nde bulunan Osmanlı padişahları albümünde (Bağdat Köşkü, nr. 408, vr. 32a), Çelebi Sultan Mehmet'ten III. Murad'a kadar sekiz padişahtan yedisinin elinde birer elma resmedilmiştir. Fâtih Sultan Mehmet, II. Bayezid ve II. Selim bu elmaları sol ellerinde, diğerleri sağ ellerinde tutmakta, Yavuz Sultan Selim'in ise iki elinde iki elma bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli kaynaklarda, Fâtih Sultan Mehmet devrinden başlayarak III. Selim dönemine kadar Türk askerlerinin dillerinden düşürmediği, "Padişahım, biz senin uğrunda ta Kafdağı'nın ötesine, kızıl elmaya dek varırız” sözleri Osmanlıların ebedî saltanatının bütünlüğü anlamında kullanılmıştır (Tebly, s. 36 vd.).


Yazarın Diğer Yazıları