PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
Konya’da etliekmek savaşları-2
SURİYE’YE “OSMANLI YÖNETİM MODELİ” LAZIMDIR.
HRİSTİYAN BİR KOMŞUN NAMAZ KILSA NE DERSİN?
Laiklerin gücü nereden geliyor?
Bitcoin altına rakip olabilir mi?
HAK AŞIĞI AHMED-İ KUDDÛSİ
Yeni Bir Yıla
BİZ YAPTIK BİZ
“Ver Korkuyu” Değil; “Ver Coşkuyu”
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
TYB Konya şubesinden; "Kılıcın ve Kalemin Sultanları” geçti. İki kıymetli akademisyen; Prof. Dr. Mustafa İsen ve Prof. Dr. Tuba Işınsu Durmuş tarafından sanatkâr ve şair olmaları vesilesiyle Osmanlı hanedan mensuplarının, şair, edip, sanatkâr ve kültüre değer verenleri himaye ettiklerini anlattılar. Daha neler anlattılar birlikte görelim;
"Saltanat ve sanat, birbirine çok yakışan ve tarih boyu birlikte kullanılan iki kelimedir. Saltanat mensuplarının en önemli görevlerinden birisi; sanatı ve sanatçıyı koruyup gözetmekti. Bu himaye, İslam dünyasında sisteme bağlanmıştı.
Saltanat mensupları aynı zamanda sanatçı özelliğe sahiplerdi. Başta şiir olmak üzere resim ve müzikle meşgul olmuşlardı. Osmanlı hanedan sarayları aynı zamanda Türkçe'nin de sarayı olmuştur.
Sultanlar, sadece sanatkârı himaye etmekle yetinmemiş, eserleriyle de sanat hayatına yön vermişlerdir.
Matbaa yaygınlaşıncaya kadar, bugünkü anlamda telif sistemi olmadığı için sanatçının üretimini destekleyecek ve sanatı geliştirecek sistemlerden en önemlisinin; yöneticilerin, sanatçıları desteklemesi olmuştur.
Tarihin bütün dönemlerinde, siyasi kurumlarla sanat arasında yakın bir etkileşim olmuş, sanatı ve sanatçıyı himaye ettikleri görülmüştür.
Bir toplumun bilgi ve kültür seviyesi ve yöneticilerin, kültürel faaliyet karşısındaki tavrı, sanatın gelişip gelişmemesinde önemli bir yer işgal etmiştir.
Devlet yöneticileri, sanatçıları yaptıkları işleri sonraki çağlara aktaracak ve adlarını ölümsüzleştirecek kişiler olarak görmüşler, sanatçı da bu yolla sanatını rahatça icra edebileceği bir ortam bulmuştur.
İslam Medeniyetinde, saltanat mensuplarının, sanatı desteklemesi yanında, kendilerinin de bizzat sanatın çeşitli dallarıyla uğraşmaları bir farklılık oluşturmuştur.
İslam tarihinde, Hz. Peygamberin kendisine Kaside sunan Ka'b bin Züheyr'e hırkasını hediye etmesi, yöneticilerin, sanat erbabını desteklemenin başlangıç noktası olmuştur.
Buradan yola çıkarak başta şairler olmak üzere sanatkârlara armağan sunmak bir gelenek halini almıştır. Sonrasında bütün Müslüman Devletlerde de örnek alınacak bir model oluşturmuştur.
Osmanlı saltanatının en belirgin özelliği, sanatın saray tarafından desteklenmesi ve saraya göre şekillenmesidir.
Osmanlıda bir saray üslubunun teşekkülünde, yöneticiler, sanatı sadece desteklemekle kalmamış, bizzat sanatla uğraşmış ve üretici olmalarının etkisi vardır. Osmanlı hanedanı, kuruluşundan itibaren bilim ve sanat adamlarına ilgi göstermiş ve onları himaye etmiştir. Bu uygulama Şeyh Edebalı ile başlamıştır. Buradan hareketle Bazı Tasavvuf mensuplarına Bursa çevresinde yer tahsis edilmiştir.
Saray etrafındaki ilk şairler topluluğu, Çelebi Sultan Mehmet döneminde Edirne sarayında şekillenmiştir. Osmanlı devleti, kuvvetli bir hükümdar etrafında toparlanmaya başladıktan sonra şiir ve edebiyata rağbet artmıştır.
Yöneticilerin, şiire ve sanata ilgileri II. Murat döneminde bir gelenek haline gelmiştir. Sultan II. Murat, çok hayrat yaptığı için; "Ebu'l Hayr” ismiyle anılır. Osmanlı hanedanından ilk şiir söyleyen ve şairlere oldukça ilgi gösteren bir yöneticidir. Savaş zamanlarında bile haftada iki kez şair ve âlimleri toplayıp sohbet etmiş, nerede bir hüner sahibi görse, iltifat edip ihsanını esirgememiştir.
Şairlere sağladığı ödeneklerin, kendisinden sonra da Kanuni Sultan Süleyman devrinde Rüstem paşanın sadaretine kadar devam etmesi, II. Murat'ın bu işi gelenek haline getirdiğini gösterir.
Osmanlı devleti içinde kültürel anlamda bir vizyona sahip olan ve yapıp ettiklerini bir kültür politikası çerçevesinde sürdüren ilk padişah II. Murat olmuşsa da, kültürel bakış açılarının bir sistem içinde olduğu devre Fatih Sultan Mehmet dönemidir. Fatih zamanında Türkçe, dünya dilleriyle yazışma yapabilecek yetkinliğe ulaşmış, başkent İstanbul, Doğu ve Batıdan pek çok sanatçının gelip yaşadığı cazibe merkezi haline gelmiştir. Burada yüksek bir Tüek Kültürü teşekkül etmiştir.
Fatih'in şiire iltifatı ve teşvikiyle İstanbul başta olmak üzere Edirne, Manisa, Kastamonu, Aydın, Amasya gibi eski Osmanlı şehirlerinde şairler şiir sohbetleri için toplanmış, sanat anlayışlarını tartışmış, mevsimine göre; Bozahane, Tekke, Meyhane, Konak ve Yalı gibi mekanlarda edebiyat çevreleri oluşmuştur. (22 MART 2022)
PAYİTAHTTA BİR ÖMÜR
SÖZLERDE KENDİMİZİ ARAMAK
SEVGİ, İNSANA HAS BİR MEZİYETTİR!
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
YAZARLIK HAYATIM-YAYIMLANAN KİTAPLARIM VE EVRENSEL MESAJLAR SERİSİ
VAKT-İ MUHABBET
VUSLATININ 751. YILINDA MEVLANA
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
TEVHİD’İN HAYATA YANSIMASI
PAYİTAHTA RUH VERENLER