KAYBETTİKLERİMİZ!

Yaşadığımız sürece bazı değerlerimizi kaybediyoruz. Kaybettikçe de; "eyvah, ne yaptık, neden böyle bir şeyi söyledik veya uyguladık?” diye hayıflanıyoruz. Pekiyi kaybettiklerimiz geri geliyor mu? Ne yazık ki hayır.

Aslında hayat bir sınav. Hepimiz sınavdan geçiyoruz. Her birimizin sınavı değişik; kimimiz sınavı ağır atlatır, kimimiz hafif. Ama mutlaka sınava tabi tutuluruz. Sınavı geçebilmek, başarılı olabilmek için çok çalışmak, çaba sarf etmek, yani iyi bir efor harcamamız gerekir.

Şu soruları kendimize sık sık sormamız lazım; "Bu dünyaya niçin geldim? Yaratılış amacım ne? Yeme, içme, yatıp, uyuma, gezip tozmadan mı ibaret bu hayat? Benim, bir şeyler yapmam gerekmez mi? Eli boş gidilir mi? Bu dünya; bana ne, beni ilgilendirmez, altta kalanın canı çıksın…diyerek bir kenara çekileyim mi?...

Yaratan Rabbimizi bilmek, O'nun dediği istikamette hareket etmek, ilahi yasalara uymak. Bu kurallara uyduğumuz takdirde hem kendi hayatımızı, hem de diğer insanların hayatını güzel yaşamasına sebep olmuş oluruz. Yani dünyanın cennet olmasını sağlamış bulunuruz.

Bu yüzden Rabbimiz:

"Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın”, "Niçin yapmadığınızı söylersiniz?” der. Mevlana da yedi öğüdünde; "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğü gibi ol” diyerek Rabbimizin bu direktifine atıfta bulunur.

Komşuluklarımız, dostluklarımız, anne baba ilişkileri, iş ahlakımız, çevreye duyarlılığımız, kendimize karşı sorumluluğumuz, devlete ve millete karşı görevlerimizi kaybettik. Her şeyi karşıdan bekler hale geldik. Ellerimizi taşın altına sokmadan, görevimizi yapmadan, hak aramaya çalışıyoruz. Tabii bu da sıkıntı oluşturuyor, kırgınlık hasıl ediyor.

Görevlerimizi yapmıyor, sonra sorumluluğu ve suçu karşıya atıyoruz. her şeyi kadere bağlıyor ve kaderi tek suçlu hale getiriyoruz.

 

Bir Türlü!


Şimdi komşuluklar mevta oldu, mezarda,

İnsaniyet satılmıyor hiç bir pazarda

Dostluk, sevgi, muhabbeti kitap yazar da,

Gönüllere, kalbe girilmiyor bir türlü!

 

Hal hatır, mesajlarla soruluyor artık

Ticaret internetle görülüyor artık,

Atalar telefonla aranıyor artık,

Ruhlara, manaya girilmiyor bir türlü!

 

 

Asla kimsenin yüzüne bakamıyorlar,

Karşıdan gelene selam çakamıyorlar,

Yürüyemiyor, kaldırım çıkamıyorlar,

Telefon kalbe giremiyor bir türlü!

 

 

"Dur" denilen sözü hakaret sayıyorlar,

Yalan, iftirayı, mübarek sanıyorlar,

Hakka sırt dönüp, hep şeytanı arıyorlar.

Kul hakkı nedir, bilmiyorlar bir türlü!

 

 

Sabah olunca, erken kalkmayı bilmezler,

Akşamleyin dinlenip, yatmayı bilmezler,

Kafaları boş, bilgi satmayı bilmezler.

Bilgisizler, gönle giremiyor bir türlü!

 

Kaybettik!

 

Acı kahveler içtik, dost hanesinden,

Telve ağızda kaldı, nazı kaybettik,

Muhabbetlere daldık, şahanesinden,

Dostluk mazide kaldı, özü kaybettik!

 

Şifalı yakı sardık, dert gitsin diye,

Yaraya merhem sürdük, berkitsin diye,

Onulmaz yaraları, terk etsin diye,

"Geçmiş olsun” diyecek, sözü kaybettik!


Eğlendik ve de güldük, safiyane hep,

Cananlara göz olduk, sahiyane hep,

Ahbaplarla can bulduk, dahiyane hep,

Can çıktı huy çıkmadı, azı kaybettik!

 

Tebessümü kâr kıldık, mutlu gün için,

Maskeleri bâr bildik, kutlu gün için,

Dostlarla bahar bulduk, tatlı gün için,

Sevinçler tasa oldu, bizi kaybettik!


Kültürümüzle güldük, ele ele verdik,

İnsanı kardeş kıldık, murada erdik,

Desen desen renk aldık, kilimler serdik,

Musiki nağmesinden, sazı kaybettik!

 

Kalpler sevgiyi sildi, tekliyor şimdi,

İnsanlık rafta kaldı, bekliyor şimdi,

En nadide yerinde, saklıyor şimdi,

Derin hasret içinde, sizi kaybettik! (11 KASIM 2023)

 


Yazarın Diğer Yazıları