Kargalar Öterse Bülbüller Susar!

                               “Çün şitada zâğlar pür-cûş olur

                                 Uzlet eyler bülbülân hamûş olur.”

Her mevsimin, her iklimin müşterisi başkadır. Bahar, bülbüllerin namesiyle inler. Kış mevsiminin saltanatı kargalara aittir. Karganın sesi yükselince bülbüle de susmak ve bir kenara çekilmek düşer!

İyilik iyilikle, kötülük kötülükle beraberdir. Bülbül nasıl baharı özlerse iyiler de adalete ve güzelliğe âşıktır. Karga tabiatlıların baharı kıştır. Biraz hava bulanıp, soğuk rüzgarlar esmeye başladı mı, kenarda köşede saklı duran kargalar nasıl da birden çoğalır, bahara lanetler yağdırırlar.

Aslında bahar ülkesine bülbül, kış harabesine de karga yakışır. Senin, benim ve hepimiz için de bir bahar ve güz var. Kalp bahçemizi ihmal etmeyelim ki meydan kargalara kalmasın.

Kalp bir kâbe’dir! Yunus ne güzel der;

             “Bakın şu çeşmeye su içecek tası yok,

              Yıkma insan kalbini yapacak ustası yok!”

Ayakkabın sıkarsa yalınayak gez. Her ayağa ayakkabı, her bedene gömlerk gereklidir. Ayakkabı dar olusa, insan yalınayak olmayı tercih eder. İnsanın evi barkı, vatanı elbette gurbetten iyidir ama bazen vatan yaşanmaz hale gelir! Bunu şair şöyle terennüm eder;

          “Gahi gurbet vatan olur, gahi vatan gurbetlenir.”

Burada ayakkabı; arkadaş, eş ve dosttur.  O zaman eşler, dostlar, arkadaşlar dikkat etmeli ve şu soruyu mutlaka kendilerine sormalıdırlar;

“Ben nasıl bir ayakkabıyım? Korumakla mı görevliyim? Sıkmakla mı? evim nasıl bir ev? Cennet bahçesi mi? çilehane mi? ben nasıl bir eşim? Nasıl bir aile bireyiyim? Nasıl bir işveren, nasıl bir işçiyim? Nasıl bir devlet başkanı? Nasıl bir vatandaş? Nasıl bir Müslümanım?

Mübarek bir ay, değeri ölçülemeyecek kadar kıymetli bir zaman dilimindeyiz! Bu zaman dilimleri bize bir şeyler anlatır; yaratılışının esprisini iyi anla! Nereden geldin? Niçin geldin? Görevin ne? Başlangının bir damla su, sonunun bir cife olacağını iyi düşün! Düşün, tefekkür et, idrak et, aklını kullan; geçen zaman bir daha geri gelmez, gelmiyor! Siz hiç atılan okun geri geldiğini, anneden çıkan sütün tekrar geriye anne memesine girdiğini gördünüz mü? ağızdan çıkan sözün gerisin geriye tekrar ağza girdiğine şahit oldunuz mu?

O halde ağzımızdan çıkan söze, attığımız adıma, baktığımız nesnelere, yediğimiz lokmalara dikkat etmet zorundayız. Kimse şunu aklından çıkarmasın; haram ile insanlık bir arada bulunmaz! Gübrelikte misk kokmaz!

 

Adamı Yıkar

 

 Yaratılış felsefesine,

İnsanlık ilkesine,

Haysiyet ülkesine...

Uymayan adamı yıkar.

 

Yalakalık yapan,

El avuç açan,

Yüz suyu döken...

Tavırlar adamı yıkar.

 

Kalpsiz olanlar,

Aymazlık yapanlar,

Doğruluktan sapanlar...

İşte bunlar adamı yıkar.

 

Sözünde durmayan,

Kimseye vermeyen,

Veren el olmayan....

Çirkinlik adamı yıkar. (Kazım Öztürk)


Yazarın Diğer Yazıları